Acıbadem Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü’nde görev yapan Prof. Dr. Sabri Narman, yaşlanmaya bağlı olarak eklem kireçlenmesinin görülme sıklığının arttığını söylüyor.
25-34 yaş arasında binde 1 olan eklem kireçlenmesi görülme oranı 65 yaş sonrasında yüzde 80’e çıkıyor. Eklem kireçlenmesinin en önemli belirtisi olan ağrının hareketle arttığını, istirahatla azaldığını söyleyen Prof. Dr. Narman, özellikle sabahları kısa süren tutukluklar görülebileceğini belirtiyor.
Romatizmal hastalıklardan biri olan eklem kireçlenmesi kendi içinde de iki ayrı başlık altında değerlendiriliyor: Primer eklem kireçlenmesi ve sekonder eklem kireçlenmesi. Prof. Dr. Sabri Narman’ın verdiği bilgiye göre birinci tip eklem kireçlenmelerinin kesin nedeni belli değil.
Ancak araştırmalar kadınlarda erkeklere oranla 2.6 kat daha sık gözlendiğini ortaya koyuyor. “Bütün bunlar göz önüne alındığında genetik, yaş, cinsiyet ve çevre faktörlerinin eklem kireçlenmesine zemin hazırladığı söylenebilir. Sekonder eklem kireçlenmesinde ise sebep genel olarak bellidir.
Bunlar omurga eğriliği gibi anatomik bozukluklar, raşitizm gibi metabolik kemik hastalıklarıdır. Ayrıca bel fıtığı, travmalardan sonra eklemlerdeki kırık ve çıkıklar da eklem kireçlenmesine zemin oluşturabilir.
Sağlık alanındaki gelişmeler sürerken bir yandan da yaşam kalitesi gibi kavramlar ön plana çıkıyor. Eklem kireçlenmesi ise yaşam kalitesini etkileyen en önemli hastalıklardan biri olarak kabul ediliyor. Hastalığın neden olduğu ağrı, günlük aktivitelerin yerine getirilmesini zorlaştırıyor.
Günlük aktivitelerin yapılmasının gittikçe zorlaşması ve yaşam şartlarını bu kısır döngü içerisinde sürdürülmesinin sakatlığa neden olabileceğini belirten Prof. Dr. Sabri Narman, “Tedavi edilmemiş veya zamanında önlemi alınmamış eklem kireçlenmesinin yaşam kalitesini negatif yönde etkileyeceği kaçınılmazdır” diyor.
Eklem kireçlenmesinde ilaç tedavisi varolan şikayetlerin giderilmesine yönelik olarak uygulanıyor. Hastalığın tamamen ortadan kalkması ne yazık ki, şu anki tedavi yöntemleriyle mümkün değil. Prof. Dr. Sabri Narman, ilaçların hastalık üzerindeki etkisiyle ilgili şunları söylüyor:
İlaçlar hastalığın tamamen ortadan kalkmasını sağlayamaz. İlaçlar, eklemdeki ağrıların, şişliklerin, iltihabi reaksiyonların ve eklem tutukluklarının azaltılması veya giderilmesini sağlayarak günlük aktivitelerin optimal düzeye çıkartılmasına yardımcı etmenlerdir.
Yeni geliştilen ilaçlar iki türlüdür: Birincisi midede ve bağırsaklarda minumum yan etkiye sahip ve şişliği gideren celekoksib ve refekoksib etken maddeli ilaçlardır. Bu ilaçların tedavi açısından üstünlükleri mide-bağırsak sistemlerini üzerindeki yan etkilerinin az olmasından öteye gitmez. İkinci grup ise horoz ibiği ve dana kıkırdak özünden elde edilen ve eklem kıkırdağının yapısındaki maddelere benzer maddeleri içeren ilaçlardır.
Bunlar doğrudan aralıklı olarak bozulan eklem içine verilerek fayda sağlanmaya çalışılmaktadır. Yapılan araştırmalar bu grup ilaçların tedavi değerlerinin ne olabileceği hakkında kesin bilgi vermemektedir. Tek faydalı tarafı daralmış eklem aralığına verilen bu maddelerin kısmen eklem aralığını genişletmesi ve ekleme binen yüklerin azaltılmasına yardımcı olmalarıdır.”