Prof. Dr. Hasan Yazıcı
Kongrelerin 3 tane önemli amacı vardır;
1. Amaç hekimlerin, hocaların, öğrencilerin bir araya gelmesini sağlamak ve eğlenmek.
2. Amaç güncel bilginin daha yaygınlaştırılması. İşte romatoid artrit nasıl tedavi ediliyor. Nasıl oluşuluyor bunlar hakkında ne biliniyor ne yapılıyor gerek yurt içinden gerek yurtdışından konuşmacılar geliyor aktarıyorlar.
3. kongreden soruların ortaya çıktığı yerler. Acaba daha ne yapılması lazım? Biz hastalarımıza nasıl yardım ederiz? Diye bunların ortaya çıkması amacı ile yapılıyor.
Bu kongrede olabildiğince bunlara değiniyoruz.
Bu bağlamda soru sorma kritik düşünceyi yayma bir başka girişim daha var dergimizin yakın arkadaşlarım gerekse yabancılarda bu girişime önem veriyorlar. Çünkü bu girişiminin bir başka örneği yok dünyada.
O örnek de şu bizim derneğimiz bir dergi çıkaracak. Bu sizin tartışma köşeleri var vs. diyelim ki İngiltere den bir hekim iyi bir yazı yazdı bizimde bir dergide cıktı. Ben onun yazduğı bazı görüşlere katılmıyorum diye bir mektup yazarım bu dergide bazen basılır bazen ise basılmaz politik nedenlerden politik nedenlerden kastım bilim politikası ve sosyal politikadan basmaya bilirler.
Böyle bir sürü fikir ortaya çıkmaz. Bunların bir kısmı mekanik sorunlardan çok talep vardır vs. biz böyle bir dergi yapacağız biz herkesin her şeyi tabi hedef dâhilinde ve hakemlerden geçerek bunları basacağız. Ama aynı titizliği göstereceğiz diğer dergilerdeki gibi mutlaka eş değerlendirmeden geçecek. Bundan da geçtikten sonra dergiye konacak biz uluslar arası editörler kurulu oluşturduk.
Bunu önümüzdeki bir ay içinde gerçekleşecek gibi böyle bir öncülük yapmaya çalışıyoruz. Mektuplar gelmeye başalamadan evvel. Bunun örneği dünyada yok bir takım bloklar filan var tabi etrafta ama hakemlerden geçen resmi şeyler değil. Sağlıkta bir değişim programı başladı. Burada perfonmas sistemi de var. Burada aramızda bunun birçok sorununu gördük paylaştık. Tabi üniversitede çalışanların ki derneğimizin birçoğu üniversitelerde çalışıyor ama üniversite dışında çalışan arkadaşlarımız var ben burada müspet düşünen hekim görmedim. Üniversitede bu iş ocak sonunda başlayacak.
O başakladıktan sonra orada ne olacak. İleriye pek umutla bakmıyorum çok sorunlu bir şeyler geliyor tabi basınında bu konuda bir eksiği var. Ocak ayı sonu itibari ile ceza hukuku profesörlerini de ilgilendiriyor. Onlarda tam gün çalışacaklar. Tam gün yasası tüm üniversite çalışanlarını ilgilendiriyor. Pek basın buna yüz vermiyor. Artık üniversite tam gün çalışacak iyidir kötüdür bu başka. Ama onlarla beraber ne olacak o söylenmiyor buna dikkatinizi geçerim Onların performansı nasıl değerlendirilecek? Ne yapılacak onu bilemiyoruz.
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan
Romatoloji deyince hepimiz romatizmal hastalılarla ilgileniyoruz. Yaklaşık 200 tane kadar romatizmal hastalıkları anlıyoruz. Ancak bu hastalıların bazıları hiç görmüyoruz bunların bazıları belirli ülkelerde görülüyor bazılarına görülmüyor bunlardan iki tanesinden bahsedeceğim. Bir tanesi romatoid artrit hastalık bir tanesi de ankilozan spondilit hastalığı. İki hakkında bu kongrede sunumlar yapıldı. Romatoid artrit çocuklukta bile ortaya çıkabiliyor.
En çok 30lu 40 lı yaşlarda başlıyor yani bunun manası ekonomik yönde en verimli olduğu zamanda yakalıyor. Özelliği birçok eklemde şişlik yapması dışında iyi bir tedavi yapılmazsa sakatlığa götürebiliyor.
Bu ne demek tabi, bu gibi kişilerin iş hayatından çekilmeleri. Romatoid artrit kabaca her 1000 kişiden 5 tanesini tutuyor ve orta yaştaki her yaşta ortaya çıkabiliyor, evlerinde daha çok kalmaları, kronik hastalıklarla uğraştıklarından dolayı evlilikler bite biliyor. Hastalığın kesin bir tedavisi yok… Sürekli olarak tedavi alması gerekmektedir. Bunun ekonomiye getirdiği baya bir yük var. Bu kongre özellikle dile getirilenler hastalığa daha erken yaklaşa bilinmesi için hastalığın tanımı ve hastalığın tedavileri üzerinde durduk. Diğer hastalık ise ankilozan spondilit dediğimiz diğer romatoid artrit, ankilozan spondilit daha çok omurgayı etkiliyor.
Eklemleri pek tutmuyor. Omurgada öne doğru kunburluk yapıyor. Aşağı yukarı sıklığı romatoid artrit kadar 1000/4 100/3 gibi gözüküyor. Bunun özelliği erkelerde daha çok gözüküyor. romatoid artrit 3 kadına karşın 1 erkekte gözükürken ankilozan spondilit te ise bu oran tam tersi. 20lı 30 lu yaşlı erkeklerde oluyor. Buda ilerleyici bir hastalık maalesef ortadan kalkmayan bir hastalık. Zaman içinde sakatlığa yol açabiliyor. Sürekli hastanın hastaneye gidip gelmesi, kullanılan ilaçlardan kaynaklanan ekonomik maliyetlere neden oluyor bunlarda kongremizde görüşüldü.
Prof. Dr. Melike Melikoğlu
Behçet dünya üzerinde aynı sıklıkta aynı potansiyel riskle tüm dünyayı etkiliyor. Bu ülke için önemi en sık görüldüğü ülkelerden biri olmamız. Her 1000 kişiden 4 ünde görülüyor bu ülkede. Ama anladığım kadarıyla kamuoyuna tam olarak anlatabildiğimiz bir hastalık değil.
Önemli olmasının nedenlerinden birisinin dışında genç nüfusu ilgilendiriyor üretim yaşında çalışan bir gelecek beklentisi olan bir hastadır, sosyal sorunlara neden oluyor ve birçok hastamız iş kaybına uğruyor ve birçok hastamız hastalıkla ilgili gelecek kaygısına uğruyor. Çok korktuğumuz kompilâsyonları var. Ağızda genitel bölgede cilde tekrarlayan iz bırakmayan hayat kalitesini bozan vurgular olsa da bir kısım vurgular ise ciddi ileriye yönelik sorun yaratıyor ölümcül potansiyeli olan bir hastalık.
Prof. Dr. Hasan Yazıcı
Bir tek mesaj vermek istiyorsanız Osteoporoz hakkında Osteoporoz ağrı yapmaz. Kırdığı zaman kalçayı veya omurgaya hasar verdiğinde ağrı yapar. Osteoporozu düzelteyim ağrın düzelir lafı yanlıştır birçok hekimde bunu söyler etrafta. Osteoporoz yaygın ağrının ve lokal ağrının nedeni değil Osteoporoz tehlikeli kırık yaptığı için tehlikeli ondan sonra ağrı geliyor. Yıllardır bazı ilaçlar Osteoporoz tedavide kullanılmıştır. Mesela calsitonin türevleri. Sonraları anlaşılmıştır ki calsitonin ağrıda geçirir. Bundan dolayı millet arasında kullanılır. Osteoporozu iyileştirdiği için değil.
Editörlere mektuplar hangi boşluğu dolduracak? Yurtdışında örneği var mı ve ne bekliyorsunuz?
Yurtdışında örneği yok. Editöre mektuplar genellikle bir yazı çıktı diyelim hürriyetin kösesi vb gibi yerlerde çıkar bu yazılar bizim dergimiz öyle değil biz orada sesini duyuramayanlara açtık. Mesela bir yerde bir yazı çıktı bu yazıya yanıt vermek için birilerini yazı yazmak için davet edeceğiz. Tıpta bir sürü yanlış şeyler yapılmıştır çok eskiden çok eskiden yayınlanmış ama yanlış yapılmış ona karşıda ses çıkarma yeri olacaktır.
Dünyada örneği yok. Bu iyi mi? Plan yapmak tartışmak iyi. Tartışmayı seven bir toplumuz. Genç arkadaşlar için iyi. İlkokuldan başlayıp üniversitenin… Sonuna kadar prof. edepli dolaşmayı seviyorlar. Böyle yerlerde bilim üremiyor. Genel örneğini verelim: bizin iktisat üniversitemiz 402 hacettepemiz 450 ye girdi mi filan çok beğeniyoruz bunları başbakanımız övünüyor bizim ülkemiz 17. Büyük ekonomi.
Burada muazzam bir çelişki var dünyada galiba iyi bir ekonomi için üniversiteye gerek olamadığını gösteriyor. Bu sayılar böyle bir tuhaf durum var ortada bir tarafta ekonomide 17. Üniversitede ise 450. Otelleri yapmayı filan beceriyoruz ama kritik düşünceyi bir türlü beceremiyoruz.
Dergide sadece Romatoloji mi olacak yoksa diğer branşlar da mı olacak?
Romatoloji ve romatoloji ile ilgili branşlar olacak yani ortopedi fizik tedavi ama romatoloji alanı geniş. Behçet hastalığı körlük de yapabilir bu yönde yazılabilir, ama katarak tedavisi buraya girmez.
Tam gün çalışmanın tamamen yanındayım ama ancak burada büyük sorun şu biz batının 40-50 sene evvel nerelerden geçtiğini unutup doğrudan doğruya batıyı bugünden takip ediyoruz. Bakıldığı zaman Amerikan üniversitelerinde tam gün çalışılıyor. Birçok tam gün çalışmayan insanlarda orda çeşitli isimler altında klinik prof. deniyor vs insanlardan yararlanılıyor. Amsterdam da aidsten iyi anlayan bir hekim var.
AIDS hastaları genellikle gidip üniversitelerde kliniklerde görünmek istemiyorlar. Hollanda da ve Amsterdam’da bol bu adam AIDS da çok iyi bakıyorlar bunlara Amsterdam üniversitesi gelip bunlara diyor ki burada çalışıyorsun ama bizimde aids i öğretecek öğretim görevlisine ihtiyacım var gel biz seni üniversiteye alalım gel bizde iki üç gün çalış sonra ne yaparsan yap diyorlar. Hatta unvan bile veriyorlar. Tam yasasının karşısında olduğum nokta şu muazzam merkeziyetçi tek düze hatta bir yerde 12 Eylülden daha tek düze bu bakımdan.
Bir sistem getiriyor. Diyelim ki bir cerrah çok iyi tual ameliyatı yapıyor. Başka bir şey yapmıyor dışarıda bu ameliyattan çok iyi para kazanıyor. Peki, bu insanın adına diyelim ki klinik prof. densin bunu niye yapmayalım. Bu insan gelsin üniversitede haftada 8 saat çalışsın. Bunun örneği Amerika da çok. Az para verdiğin insan gelsin öğretsin gördüğünü. Başka bir yerde istediği gibi çalışsın. Vergisini doktorluğunu denetle ama kısıtlama bu yapılanlar Arnavutlukta yapılıyor. Tamamen merkeziyetçi yine tam gün çalışılacak üniversitelerde özel hasta görülmeyecek.
Bütün kalp cerrahlarının aynı hünerde mi elleri bunların? Değil tabi bazılarının tecrübeden bazılarının bilgiden dolayı değil. Daha iyi cerraha daha fazla para vermezsen burada kalmaz ABD ye gider kanada ya gider.
Diyelim çocuğu okuyorsa filan gitmezse ahlak dışı uygulamalar başlar. Bıçak parası var ya satır parasına dönüyor yavaş yavaş üniversitelerde başlarsa daha fazla olacak o hekimlerin toplumun diğer kişilerinden ahlaksız olduğundan değil. Birkaç tane milletvekili yetiştirdim. Bu yapanların arasında öğrencim var. Peki, bu etrafa nasıl yansıtılıyor? İktidarda olan partide bu sağlıkta dönüşümde epey oy topladı.
Hakketen insanlar daha çabuk reçete almaya başladılar daha çok hastaneye gitmeye başladılar. Hep bu tarafa bakılıyor ama diğer bir tarafa bakıldığında dünyada insanların % 20 hastadır % 80 sağlıklı giden servis bu 80 gidiyor. Hasanın anneannesi daha çabuk reçete alıyor anladık ama lonformalı lösemili baypas geçirecek olana giden servis ne oluyor buraya giden servis düzelmedi hatta bozuldu. İş özel hastanelere kayıyor iş özel hastaneler lösemi bakmıyor.
Ben Cerrahpaşa iç hastalıkları ana bilim dalı başkanıyım Türkiye’deki en büyük romatoloji bilim dallarından bir tanesi bizim etrafta bütün tedavi edilmeyen lösemililer bize gelmeye başlıyorlar. Biz yatak bulamadığımız zaman milletvekili açıyor telefonu bunu buraya koyalım diyor, lösemiye bakmak karlı bir iş değil. son dönemde sağlığa ayrılan bütçe arttı. peki para nereye gitti? Korkarım ki bu karışıklıkta ilaç endüstrisine para aktarımı oldu.hekimlerin ilaç firmalarıyla ilişkilerinden yakınılıyor,evet doğru bunlar. Baktığımızda tüm otoriter rejimlerin yaptıkları yapılıyor.şu andaki aile hekimleri 15 günde yetiştirilmeye çalışılıyor.çünkü politik yatırım var orda.bu olayı parasal olarak herkesle açık oturumda tartışmaya açığım,çok yanlış yapılıyor.ülkede iyi yapılan işler var ama ülkedeki sağlık politikası yanlış planlanıyor.
Prof. Dr. Vedat Hamuryudan
Romatoid artrit e genetik yatkınlığın rolü nedir?
Sebep olarak bir genetik yatkınlığın olduğunu ama bu genetik yatkınlığın hastalığı çıkartmak için yetmediğini. buna çevresel ve edimsel bir takım faktörlerin katılması gerektiğini herkes kabul ediyor.bu model esasında sadece romatoid artrit için değil romatoid artritin de içinde olduğu otoimmün hastalıklar dediğimiz bağışıklık sistemi hastalıklarının hepsi için geçerli bir model.bizim doku genlerimiz var.romatoid artrit dp1 geniyle ilişkili olarak bulunmuştur ve baktığımız zaman dp1 dna sadece bazı diziler arasında bulunur.eğer ben bir genetik kodu taşıyorsam benim romatoid artrite yakalanma olasılığım bu genetik kodu taşımayanlara göre dört kat artmış oluyor ama buna karşılık kanda bir takım faktörler sayesinde hastalığı yıllar öncesinden çıkmadan tespit edebiliyoruz.bir check up sırasında eğer bakıldıysa ortaya çıkıyor. ccp yi kanda taşımak daha fazla riske neden oluyor. ccp ye neden olan şeyi bilmiyoruz fakat çevresel nedenlerden dolayı oluyor.örneğin sigara içmek gibi.
Çocuklar için bir cevap veremeyeceğim çünkü pediyatrist değilim. Çocuklar da tedavisi yetişkinlerle aynı dozdadır. Teorik olarak kullanılabiliyor. bir ilacın kullanılabilmesi için klinik çalışmalar yapmak gerekiyor. örneğin biz biyolojik ilaçlar kullanıyoruz bu biyolojik ilaçların 1 veya 2 tanesi için çalışılmış. Diğer ilaçlar üzerinde çalışılmadığı için kullanamıyoruz.
Bıçak parası satır parasından dönüşeceğinden korkarım dediniz. Bilimsel çalışmaya bu sürecin performansa dayalı çalışmanın bilimsel çalışmaya katkısını veya dezavantajını şu anlamda ölçebilecek durumda mısınız? bütün bu süreç akademik yükselme sürecine nasıl yansıdı?
Prof. Dr. Hasan Yazıcı
Akademik yükselme süreci zaten o kadar bozuktu ki onu neyle daha fazla bozarsın ona karar vermek çok kolay değil. Epey hesabım kitabım var, yayında yapmışımdır bu konuda: Türkiye bilimsel yayınların artış hızında Çin’in ötesinde birinciyiz biz. Biz bununla övünüyoruz halbu ki bu ağlanacak bir şey. Çin sorunlu yayınların olduğu bir yer. Öyle bir yerle yarışıyoruz, ülkemizdeki gibi profesör sayısının artmasının örneklerine Avrupa’da rastlamıyoruz.
Bu Yök’ten beri olan bir kepazelik. Muazzam bir kalite düşüklüğü var bu yayınlar meselesinde ve millet farkında değil. Bizim bilimsel yayınlarımız bazı dallarda fena değil ama baktığımız zaman işlerin kalitesine kötü bir yerdeyiz. Üniversiteler arası sıralamada bizim en köklü, en eski üniversitemiz İstanbul Üniversitesi sıralamada 420. Sırada. Son yıllarda yayınlarda bir azalma gözlemliyorum ben, böyle olması da doğal.
Mesela biz 2-3 senedir iyi yayın yapan bir kuruluşuz Cerrahpaşa Romatoloji olarak. Kendi grubuma bakıyorum herkesin bir telaşı var, hematologlar arasında bir telaş var. Kimse bilmiyor şu an Ocak ayı sonu itibariyle nerde çalışacağını. Tam güncülerde telaşta onlarda bilmiyorlar ben ne zaman çalışıyorum.
Ben Kadıköy vapurcu kaptanından dan daha az para çalışıyorum şu anda işin komik tarafı haftanın büyük bir kısmını 28 saatini Cerrahpaşa ya verip 20 saatimi muayeneye verip çoğu hocadan daha az para alıyorum. Ben şu an çalışmamaya karar versem ve emekli maaşım benim cebime giren maaşın iki kattı bu abuk sabuk sisteme bir şeyler yapmaya çalışan birilerini alıyorsun sen orada oturacaksın diyorsun. orada oturmaya devam ederim ben ülke felakette gidiyor üniversite ve sağlık bakımından. kimse önünü görmüyor ki. YÖK daha bir şey çıkartamadı YÖK neyi bekliyor anayasa mahkemesinin gerekçesini bekliyor. Gerekçesi belli olmadan bizlere nasıl çalışacağımızı söyleyemeyecek.
Bu arada sağlık bakanlığının bazı hastanelerinde şeyler var kim girdi kim çıktı kontrolleri başlamış durumda. kimse bilmiyor ne olacağını. Buradan bilimsel yayının çıkacağını beklemek. Beklide böyle niyet yok. Türkiye’nin kalkınırken üniversiteye gereği yok. Size diyorum en iyi üniversitemiz 420. Ekonomimiz 17. Bundan da rahatsız olan yok. Herkes memnun. Benim üzüldüğüm bütün bunların geleceği belliydi. Kendi kendimize övünürken Türkiye’nin yayınları artıyor artıyor derken bu işlerin böyle olacağı belliydi. Prof. ları yükseltirken başkalarına soruluyor hakemler seçiliyor, yurtdışında değerlendirme yapılıyor arada hakem oluyorum. Bunları düşünmek bili istemiyoruz. Sadece bildiğimiz seremoni 12 e ye çeyrek kala yürüyüş prof. olduk.
Sözleşmeli çalışmayı getirmeden bir yerin düzelmesine gerek yok tabi insanlar çalıştıkları kadar para alırlar. Ama hiç bir şey yapmıyorsa o parayı vermeyi de bırakırsın. ama sözleşmesiz sistem olmazmış anayasa değişikliği. sözleşmeli çalışmayı kimse istemiyor. Sözleşmeli çalışma gelmeden bir kurumu düzelmek mümkün değil. Esas büyük sorunlardan biri de. Performans rekabet gibi sunuluyor halka tamamen yalan. asıl performans rekabeti durduruyor.
Peki yapılması gereken ne?
Yazarın bir lafı var vebanın bir tek ilacı vardır diyor. Bu durum açık ve seçik olarak kamunun önünde tartışılması lazımdır. Sen bunu yaptın sayın sağlık bakanı. Peki ne oluyor performansta bunu söyle. Bu yaptı sunu yaptı değil. Bugün lenformalı hasta daha iyi bakılıyor mu? bu kadar aşı yaptık bunlar güzel. Sen aşı yaptın da insanlar daha az mı öldü? hipertansiyonlu hastalar daha fazla mı ilaç alıyor bugün. Sağlığın bir takım kriterleri var. O kriterlere bakarken hekimlik dışında düzelen bazı şeyler var. Çocuk ölümleri gibi bunlar toplum düzeldikçe azalan şeylerdir. bunları ekarte edelim sonra dürüstçe konuşalım. Şu anda iktidarda olanları suçlamıyorum muhalefette bu işe karıştığı zaman onlarında oyu gidecek. Kötü sistem daha kötü sisteme doğru gidiyor.
Prof. Dr. Sedat Kiraz
Osteoporoz hastalar sanıyorlar ki şeker sadece kemiğin dayanıklılığını azaltıyor. Kırık riski artıyor ikincisi Osteoporoz konusunda en çok tanımlanan yaş grubu menopoza yeni girmiş hastalar bunlar kadın doğum kliniklerine bakıma giriyorlar.
Hepsine sıkça kemik mineral yoğunluğuna bakılıyor. hepsine ilaç tedavisi başlanıyor. 50-54 yaş gurubunda bir kalça kırığını engellemenin maliyeti 600 bin lira aynı şekilde Engellemenin maliyeti 150 bin lira gibi bir değer oldukça pahalı bir değer. Gerçek riski olan hastalar ise hastanelere gidemediklerinden ve ihmal ettiklerinden tedaviye daha az ulaşmak durumunda kalıyorlar. ilaç diyoruz ilaç diyoruz ama lakça petleri var. Yaşlı hastalar için geliştirilmiş kalçanın iki yanına minder gibi bir şey. Kalça petleri % 35 gibi kalça kırığını önlüyor.
İlaçta da ulaştığımız rakamda bu kadar. Kilo aslında kalça kırığını önlüyor yumuşağa düşüyorsun kısa boylu olmalında faydası var alçaktan düşmüş oluyorsunuz. Kemik mineral yoğunluk ölçümü çok sık ve yanlış uygulanıyor. Kemik mineral yoğunluğu normal olan bir insanı iki yıldan daha erken olan kemik baktırmanın hiçbir anlamı yok. Maalesef 3 ayda 6 ayda bir bakılan hastalar ellerinde seri kemik ölçümü ile gelen hastaları görüyoruz. Aynı alette peş peşe aynı hastaya çekim yaptığınızda bile %5-%15 değişiklikler oluyor buda klinikte yanlış değerlendirilmeye neden oluyor. Zaten yıllık kayıtta o oranlarda her yıl bakmamanın bir anlamı yok.