Prof. Dr. Ruacan, kanserin gelişme riskini artıran bazı kişisel ve çevresel faktörler olduğunu belirterek, ''Bunlardan bazılarının kanser gelişimini artırdıkları kesinleşmiş olmakla birlikte, bazıları için şüpheler ileri sürülmekte, ancak bilimsel kanıtlar bulunmamaktadır'' dedi.
''Her şeyin kanser yaptığı'' inancının doğru olmadığını ifade eden Prof. Dr. Ruacan, ''Kanser genellikle tek bir faktöre bağlı değildir. Birçok etkenin birlikte bulunması sonucu ve çok uzun zaman sonra ortaya çıkan bir olaydır. Kanser, her şeye rağmen nadir bir olaydır ve risk faktörlerinin olması mutlaka kanser olunacağını göstermez. Risk faktörlerini taşıyan birçok kişide hiçbir zaman kanser gelişmeyebilir'' diye konuştu.
Kanser sıklığının 65 yaş üzerinde arttığını anlatan Ruacan, kansere neden olduğu kesinleşen risk faktörleri konusunda, şunları söyledi;
'Her şekilde kullanılan tütün ürünleri başta akciğer olmak üzere birçok bölge kanserlerinin baş etkenidir. Toplumda kanserlerin yüzde 30'u tütün kullanımıyla ilişkilidir. Güneş ışınları içindeki ultraviyole ışınlar, deri kanserlerinin baş etkenidir. Nükleer kazalar, tıbbi tetkikler nedeniyle alınan yüksek radyasyon lösemi, tiroid ve meme kanseri nedenleri arasındadır. Asbest ve benzeri lifler, benzen türevleri, alkilleyici ajanlar kanserlere neden olabilir. Bazı hormonların kanser riskini artırdığı gözlenmiştir.
Menopoz sonrası kullanılan hormonların bazı kanserlerin ortaya çıkmasını kolaylaştırdığı yönünde deliller vardır. Aşırı alkol kullanımı, özellikle sigara ile birlikte kanser gelişme riskini artırır.'
Prof. Dr. Şevket Ruacan, aile bireylerinde kanser olan kişilerin de risk faktörü taşıdığını vurgulayarak, ''Birçok kanser doğrudan aileden kalıtımla geçmez ancak bazı durumlarda ailede kanser olması risk faktörüdür. Ayrıca, yetersiz ve yanlış beslenme, aşırı şişmanlık ve fiziksel aktivite yetersizliği, bazı kanserlerin gelişmesinde önemli rol oynar'' diye konuştu.