Anksiyete(Kaygı) Bozuklukları

Kaygı, bunaltı ya da sıkıntı olarak da adlandırabileceğimiz anksiyete, herkes tarafından zaman zaman yaşanan korkuya benzer bir duygudur.

Anksiyetenin Türkçede karşılığı, kaygı, sıkıntı olarak karşılık bulmaktadır. Bu nedenle, DSM IV TR’ de Anksiyete Bozuklukları başlığını "kaygı bozuklukları" olarak kendi dilimizde isimlendirebiliriz. Ancak bu isimlendirme anksiyete kelimesinin içerdiği anlam açısından tam bir karşılık olarak yeterli değildir. Burada, ansiyetenin bir kavram olduğunu kabul etmek gereklidir. Anksiyetenin tam olarak anlaşılabilmesi için, endişe, evham, iç daralması, bunaltı hissi, ve stres ait  kavramların da bu tanımlamaya eklenmesi yararlı olacaktır. Bu nedenle anksiyete ifadesinin kullanılması kolaylık sağlayıcı bir durum olarak algılanmaktadır

Anksiyete, kişinin yaşadığı duygu-durum olarak değerlendirilir. Anksiyete yaşayan kişiler yoğun bir korku duygusu, kötü bir şey olacak endişeyi veya, kontrol edilemeyen kuşatılmışlık duygusu tarif ederler. Bu duruma eşlik eden bir tedirginlik duygusu, huzursuzluk, gerginlik duygusu da bu tanımlara eklenir

Anksiyete Bozukluklarının Sınıflanması;


Anksiyete bozuklukları sınıflanmasında, genel sıralama aşağıdaki gibi yapılabilir;

Panik Bozukluklar,

Özgül veya Sosyal Fobiler,

Obsesif, kompulsif bozukluk (Saplantı zorlantı bozukluğu),

Post-travmatik stres bozukluğu,

Bu sıralanan bozuklukları kısaca açarsak;

Panik Bozukluklar;


Panik Bozukluklarda temel özellik, tekrarlanan ve beklenmeyen zamanlarda ortaya çıkan panik atakların yaşanmasıdır. Panik atak yaşayan kişiler, bazı belli davranış özellikleri sergilerler; bu davranış özellikleri;

Kişi, tekrar tekrar panik atak geçireceği endişesi taşır,

Kişi yaşayacağı yeni atakların içerikleri veya sonuçlarına dair endişe taşır,

Kişi bu ataklara ait belirgin kabul edilebilecek davranış değişiklikleri gösterirler,

Panik atak, çeşitli bedensel(somatik) ve bilişsel(kognitif) belirtilerle yaşanır. Burada atak yaşayan kişinin duygulanımı, yaklaşan bir tehliken varlığı olarak ifade edilebilir. Sürekli olmayan ancak zaman zaman yinelenen yoğun korku yaşantısı ile karakterize olur. Panik atak, çok ani olarak ortaya çıkar ve hızla tepe noktasına tırmanır.

Panik atak esnasında ortaya çıkan yaygın belirtiler, kalpte çarpıntı, nabız artışı, terleme, titreme, nefes alamama duygusu, baş dönmesi, bayılma duygusu, kontrolünü kaybetme duygusu, ölüm korkusu, olarak tanımlanabilir.

Yukarıda tanımlana panik atak konusunda da tanı koyma amacına yönelik ayırım yapılır, çünkü bu ataklar, ansiyete bozukluğu başlığı altında tanımlanan farklı rahatsızlıkların ayırımının yapılabilmesi için gereklidir. Burada ayırım yapmada en önemli unsur, panik atağın ne kadar ani başladığı ve ne kadar beklenmedik olduğunun belirlenmesidir.

Özgül ve Sosyal Fobiler


Özgül Fobiler

Anksiyete Bozukluklarının alt grubunda yer alan Özgül Fobiler, belirli obje veya durumlara yönelik, yoğun ve rasyonel olmayan korku duyulması ile bundan kaynaklı kaçınma davranışlarının görülmesidir. Buna bağlı olarak, korku duyulan objeye maruz kalma halinde, panik atak formuna yakın bir anksiyete tepkisi ortaya çıkabilir.

En yaygın özgül fobileri, yükseklik, kapalı yer, açık alan, kan görme, ölüm, hayvanlar, olarak  sınıflamak mümkündür. Bu atakları yaşayan kişiler, tekrar atak yaşayabileceklerini düşündükleri ortamlardan özenli bir şekilde uzak durmaya çaba sarf ederler.

Özgül fobiler yaşayan kişiler, oldukça yoğun korkular yaşarlar, bu yaşadıkları korku yaşamlarının kalitesini olumsuz yönde etkiler.  Özellikle tanı koymada, bu korkulara bağlı yaşamın değiştirilmesi belirleyici bir unsur olarak değerlendirilir. Özgül fobi yaşayan kişiler, oldukça tipik olarak değerlendirilebilecek şekilde, panik ataktan çok, onları panik atağa sürükleyen durumların özelliklerinden duydukları korkuyu yaşarlar.

Sosyal Fobiler

Sosyal fobilerden bahsederken, kişinin diğer bireylerle birlikteliğinin kaçınılmaz olduğu yada kendilerinin bir performans gösterme gerekliliğinin bulunduğu durumlardan duydukları aşırı veya rasyonel olmayan korkularını, sosyal fobilerin temel özelliği olarak değerlendirebiliriz. Sosyal fobiklerde, tipik bir şekilde anksiyete, gerçekleşmek üzere olan bir sosyal durumdan önce ortaya çıkar. Eğer kaygı duyulan bir durum ortaya çıkarsa, bu defa, ani bir anksiyete tepkisi gelişir. Gelişen anksiyete tepkisinin de, panik atak formunda olması yüksek bir olasılıktır.

Sosyal fobi yaşayan kişiler, kendilerinin diğer insanlar tarafından, zayıf, sıkıntılı, aptal, başarısız vb. görülebilecekleri korkusunu yaşarlar. Diğer insanların kendilerini aşağılayacakları, utandıracakları, veya bir başka olumsuz nitelikle değerlendirecekleri endişesini taşırlar.

Obsesif, kompulsif bozukluk (Saplantı zorlantı bozukluğu)


Obsesyonlar(saplantılı düşünceler), kişinin istem dışı olarak sürdürdüğü inatçı düşünceler veya dürtülerdir. Obsesif kişiler başlangıçta bu düşünceleri görmezden gelmeye, bastırmaya veya farklı davranışlarla etkisiz hale getirmeye çalışırlar.

Kompulsiyonlardan(zorlantılı davranışlar) bahsedildiğinde ise, kişinin obsesif düşünlerinden kaynaklı olarak, yapmasının gerektiğini hissettiği davranışlardan söz edilmektedir. Kompulsiyonların kişi için anlamı, kendisine rahatsız veren bazı düşüncelerden kurtulmak veya bunların önüne geçmektir. Bu durumda kişi kompulsif davranışları gerçekleştiremediğinde, giderek artan bir anksiyete ve iğrenme duygusu yaşamaya başlar. Burada kişinin yaşadığı endişeler, tipik olarak, yaşam gerçeklerine uygun ancak abartılmış duygulanımlardır. Kişi bunların gerçek olduğu duygusunu taşır.

Post-travmatik stres bozukluğu


Post-travmatik stres bozukluğu, kişinin beklenmeyen, ani şekilde gelişen yaşantı sonrasında oluşan yada ortaya çıkan rahatsızlıktır. Burada söz konusu olan kişinin bu travmatik yaşantıya tepki olarak geliştirdiği bir sağlıklı olmayan bir durumdur. Bu bir stres tepkisidir aslında ve korku, çaresizlik, veya dehşet olabilir. Burada sağlıksız olan bu bu stres tepkilerinin yineleyici olarak açığa çıkması ve kişinin yaşam kalitesini olumsuz etkilemesidir. Post-travmatik stres bozukluğu tanısı konulabilmesi için bu belirtilerin en az dört haftadır sürmesi şartı aranır.

Anksiyete Bozukluklarında Tanı Koyulması


Anksiyete Bozukluklarında tanısal değerlendirmede en önemli unsur, bu sorunu yaşayan kişinin, problemleri nedeniyle düşen yaşam kalitesiyle yaşaması yerine, farklı ve işlevsel çözüm yollarını kullanarak yaşamını yeniden düzenleme tercihini kullanmasına yardımcı olunacak gerçekçi bir terapi programının planlanmasıdır.

Anksiyete bozukluğu tanısı koyabilmek için danışanın geniş kapsamlı bir görüşme ile değerlendirilmesine gereksinim vardır. Bu geniş kapsamlı değerlendirme, yarı yapılandırılmış veya tam yapılandırılmış bir görüşme ile gerçekleştirilebilir.

Anksiyete bozukluklarının sağlıklı tanı bir tanı konulabilmesinde, bu alan için yapılandırılmış psikolojik ölçeklerden yararlanılmasının da faydalı olabileceği düşünülmektedir.

Anksiyete Bozukluklarında Tedavi


Anksiyete bozukluklarının çok uzun süredir devam etmesi veya ağır yaşanması durumunda ilaç tedavisi ile başlanması yararlı olacaktır. Sonrasında

Kişinin durumuna özel terapötik yardımın planlanması sorunun çözümünü mümkün kılacaktır.

Terapötik yardımın başlangıcında, özellikle kişinin Anksiyete bozukluklarına neden olabilecek tıbbi olarak organik bir problemin bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.

Tanısal görüşme ve tıbbi araştırma sonrasında, danışanın sorun yaşadığı alanların her biri üzerinde  problem analizi yapılarak, terapi planlaması yapılmalıdır.

Psikolog Deniz Tunçer
 

İlgili Sağlık Konuları