36.Ulusual Hematoloji Kongresine Katılan Uzmanlardan Önemli Notlar

Yüz yılı aşkın bir süredir kullanılan ve maliyet bakımından çok ucuz olan aspirinin, yılda 20-25 milyon insanın ölümüne neden olan bakteriyel enfeksiyonda umut ışığı olabileceğini düşünüyoruz.

Prof. Dr. Muhit Özcan

Kısa kısa paylaşmak istediğimiz bazı bilgiler var. Son zamanlarda öne çıkan ve bizimde önemsediğimiz aspirinle ilgili yeni bilgiler var. Yüz yılı aşkın bir süredir kullanılan ve maliyet bakımından çok ucuz olan aspirinin, yılda 20-25 milyon insanın ölümüne neden olan bakteriyel enfeksiyonda umut ışığı olabileceğini düşünüyoruz. Bakteriyel enfoksiyonlarda en önemli sıkıntı direnç gelişmesidir.

Gerek antibiyotiklerin uygunsuz kullanılmasında gerek mikropların kendi savunma mekanizmalarını geliştirmesinden direnç mekanizmaları dirençli mikroplar haline geliyor. Londra’da yapılan bir çalışmada aspirin, hayvanlarda yapılan çalışmalarda  zatüre  etkeni olan bir mikropla yapılan deneyde mikroplar vücuda verilip enfeksiyon başladıktan sonra aspirin kullanıldığında enfeksiyonun yarattığı veya enfeksiyon vücut savaşında vücudu kuvvetlendirdiği  anlaşıldı. İki mekanizma ile yaptı bunu;Vücutta mikroplarla savaşan bağışıklık sistemimizi kuvvetlendirdi, Mikroptaki direnç mekanizması üzerinde etkili oldu.

O halde buradan çıkarılabilecek sonuç aspirinin cox enzimini durdurduğu düşünülüyor. Birde ilk başta aspirin verip sonra mikrop verirsek durumun tam tersi olduğu anlaşıldı. Yani zamanlama çok önemli. Enfeksiyon başlamadan önce koruyucu olarak verilmemelidir. Enfeksiyon başladıktan sonra yardımcı olarak verilmesi yararlı olacağı düşünülüyor. Bu henüz deneysel bir araştırmadır.

Buradan, enfeksiyon başladığında aspirin kullanalım sonucunu çıkaramayız. Gerçi enfeksiyonlar da çok kullanılan bir ilaçtır. Aspirinin bu şekilde  kullanılması çok önemli bir çıkış kapısıdır. Çünkü yeni antibiyotiklerin bulunması ve kullanılması çok zor. Eğer aspirin bu noktada yardımcı olabilekse bu harika bir bulgu olacaktır. İkinci bi ilginç konu yani bizim ilgimizi çeken konu şu; “İnsanlar nerde ölsünler?” Özellikle söylediğimiz tedavi şansı olmayan kanser hastaları nerede ölsün? 

Hastanemi olmasını istersiniz evde mi olmasını isterseniz? Bizim alanımızdaki bazı hasta ve hasta yakınları sonuna kadar hastanede kalmaktan yanalar. Çünkü evde biz beceremeyiz diye korkarlar. Ben bunu kendi açımdan düşündüm. Ölümü de yaşamın bir parçası olarak algılayıp o dönemde de hayat biterken huzurlu bir ortamda rahat bir yerde alıştığım ortamda yani mutlaka evde sevdiklerimle olmayı düşündüm. Bu araştırma 350 hasta ve hasta yakını açısından araştırıldı. Yapılan araştırmada hastanede ölenlerin yakınlarında post travmatik stres bozukluğu denilen psikolojik ve psikiyatrik sorun 5 kat daha fazla görülmüş.

Evde ölen hastalarda bu durum daha az şekilde görülmüştür. Bu çalışma hayatın sonu aşamasında yaşam kalitesini sorguluyan bir araştırmadır. Maliyeti söylemiyorum çünkü bu konuda maliyeti ön plana çıkartamayız. hastalarının yüzde 35 hastana de ölüyor yüzde 10 da yoğun bakımda son dönemlerini geçiriyorlar. Olabilirse ev huzurlu ve mutlu bir ortam yapabilirsek de. Hosbislerde de şu kaygıyı taşıyorum.  Acaba oraya gitmek ben ölüyorum  beni buraya getirdiler düşünce yaratır mı ? 3. bir bilgi vermek istiyorum o da D vitamini ve kanser ile ilişkili. Bu konuda güçlü veriler var ama kesin d vitamini eksikliğinde kanser olur diye bir şey yok.

Öncelikle daha önceleri kalın bağırsak ve meme kanseriyle d vitamini eksikliği arasında ilişki olabileceği konusunda güçlü veriler var iken yakın zamanlar da ünlü meyo kliniğinin 1000 e yakın lenfoma hastası üzerinde yapılan araştırmada tanı konulduktan sonra D vitamini eksik olan hastalarda gidişatın daha kötü olduğu görülmüştür. Bide güneşe marufiyeti fazla olanlarda lenfoma sıklığı az olabilir.

Güneşe marufiyet D vitamini bakımından çok önemlidir. Ben bu 3 bilgiyi verip  sözü Avrupa hematoloji cemiyetinin bir sonraki dönemde görevi  devralacak Dr. Ulrich Jager’ e bırakıyorum. Bize kronik lenfositik lösemi olan en sık erişkin kan kanseri hakkında bilgi verecek.

Prof. Dr. Ulrich Jager

Öncelikle Türkiye’nin Avrupa da en çok bildiri gönderen ilk 10 ülke arasında olduğunu söylemek istiyorum. Avrupa hematoloji birliğinin bir eğitim komisyonu var. Bu eğitim komisyonunda Avrupa hematoloji derneğinin iliştirdiği hematoloji pasaportunu şuanda hematoloji eğitimi alan tüm yan dal uzmanlık öğrencilerinde protatif uygulamasını yapıyor ve bu uygulamaya çoğu Avrupa ülkesi geçmezken Türkiye bu uygulama içerisinde yer alıyor. Burada pasaport denmesinin özel bir manası var. Buda şu eğer bu pasaporta sahipseniz sadece Türkiye de değil Avrupa’nın her hangi bir ülkesine gidip hematolog olarak çalışabilirsiniz.


Avrupa ülkelerinde 60 yaşın üstünde en sık görülen lösemi tipi kronik lenfositik lösemi. Kronik bir hastalıktır.  Buda beraberinde hastalığı yok edici bir çözüm yolunun olmadığını gösteriyor.  Kronik hastalıklarda tedavi başarısının olmadığını vurgulamıştım fakat artık elimizde yeni bir tedavi yaklaşımı var.

Çalışması bitti. Buda endoskap ve tsunap dediğimiz duyduğunuz bir mankolanat hem kemoterapi hem miyoterapi şeklinde. Bu tür bir tedavi ilk kez bu hastalıkta kullanıldı ve hastaların yaşam sürelerini uzattığı görüldü. Bu hastaların 60 yaş üstünde olduğunu vurguladık. Yaşlı hastaların bu tür toksit tedaviler aldıkları zaman yan etkilerinin daha fazla olduğunu daha fazla etkilendiklerini gördük.

Altta yatan akciğer ve kalp hastalığı durumlarında kullanılacak yeni tip antikorlar taranıyor ve bunların gelişmesi için çalışılıyor. Komer antikorlara az miktarda verilmiş kemoterapilerle yapılmış çalışmalar var ve sonuçları yüz güldürüyor. Lösemideki diğer tedavi yaklaşımı da kök hücre transplantasyonu iyi çalışan bir yöntem. Genç ve hastalığı belli bir saldırganlık gösteren olgularda alojenik transplantıda bir tedavi seçeneği olarak sunuyoruz.

Trasplant verilerinin toplandığı elemente denilen bir veri tabanı yer almaktadır. Buradaki veriler analiz edildiği zaman hastaların yüzde 40 nın tamamen Kll den kurtulduğu tespit ediliyor.


Soru: Kullanılan yeni tedavi yoluyla toplam yaşam süresinde ne kadar bir başarı elde edildi?

Şuan için net bi veri yok fakat sonuçların olumlu yönde olacağını düşünüyorum.

Soru: kök hücre ile ilgili olarak Avrupa’da etik konusunda zihnimizde biraz problemler var. Avrupa hematoloji birliğinin bu konuda bir çalışması var mı ?

Avrupa hematoloji birliğinde bunun için özel bir çalışma yok.

Soru: Ülkemizde hematolog sayısının son derecede az olduğu söylenmekte. Avrupa’da bu durum nedir ?

Avrupa hematoloji birliği bu konuda bir araştırma yapıyor. Buda hematoloji pasaportu çalışması ile birlikte yürütülüyor. Şu an için kesin bi veri yok fakat Avusturya ya göre söylersem 8 milyon nüfusu var buna karşılık 190 hematolog yer almakta. Ayrıca sayıya takılmamak gerekir. Sayıdan ziyade eğitim çok önemli. Avrupa hematoloji birliğide eğitimlere çok önem vermektedir. Elimizde daha fazla uzman kadronun yer alması şart.

Prof. Dr. Mutlu Arat

Kök hücreler hakkında konuşmak istiyorum. İliklenmiş kök hücreler. Yaman Akının 2008 lerde çıkardığı ve gittikçede üzerinde çalıştığı bir konudur. Bunlar somatik hücleler  Yani  doğuyoruz embriyonik kök hücrelerimiz var bunlar farklılaşıyor ve bunlar öle bir aşamaya geliyor ki o aşamadan sonra kesinlikle bunların eski haline gelmesine imkan yoktur. Biz bunlara somatik hücreler diyoruz. Vucudumuz somatik hücrelerden oluşur.

Cildimiz kemik dokumuz saç karaciğer hepsi somatiktir. Bizim kök hücresi çalışmalarında somatik hücreleri kullanmamız çok zordur. Biz daha embriyonik kök hücleri kullanalım hematopoetik kök hücleri kullanalım ki bunları farklılaştıralım diye düşünüyorduk. Ama bir çalışma bize gösterdi ki sizin farklılaşmış ve artık işlevini tamamlamış dediğiniz hücreyi tekrar eski haline geri döndürebiliyoruz. Neden çok önemli bir gelişme bu? Örneğin bir ilaç çalışması yapacağız. İlacında karaciğere ne kadar etki ettiğini bilmek istiyoruz. Çünkü kullanacağımız ilacın karaciğere etki edeceğini biliyoruz.

Bunun içinde ilk başta 10 sene boyunca fareler üzerinde daha sonra maymun modelleri daha sonra insan üzerinde karaciğere ne kadar etki ettiğini seneler boyu test etmemiz gerekecek. Halbu ki elimizde böle bir model varsa yapacağımız şey insan karaciğerinden model almak bunu tekrar geriye çevirmek ve çoğaltmak. Elinizde artık bir insan karaciğeri var. Veriniz ilacını etkisini, görün ve ilacınızı 10 sene sonra değil 6 ay sonra piyasaya sürün.

Bu karaciğer modeli isterseniz bunu göze kalbe her tarafa uygulaya bilirsiniz. İlaç sanayi için ilaç geliştirme sürecinin 20 25 sene olduğunu biliyoruz. Ve bunlardan binlerce on binlerce ilacın bu sürece başlayıp sadece 1 ilacın bu süreci aşabildiğini biliyoruz.  Bu olayında satış maliyetini arttırdığını biliyoruz. Halbu ki bu tür hücresel tedavilerin ve kök hücrelerinin gelişmesiyle ilaç sanayinin gelişmesi ve ilaçların ucuzlaması ve yan etki profillerinin daha rahat belirlenmesini ileriki yıllara yansıyacağını düşünüyoruz. Bu çok önemli bir gelişmedir. Hücresel tedavilere dar bir aralıktan bakmamak lazım bunu ilaç geliştirmede de kullanabiliriz. Bu yüzden dernek olarak bunu sizinle paylaşmak istedik. Gelişmeleri yakından takip ediyoruz.


Prof. Dr. Muzaffer Demir

Değerli dostlarım biz kan bilimcilerin uğraştıkları en önemli hastalıklarından biri akut lösemileridir. Yani kan kanserlerinin hızlı seyirli olan ve ölümcül olan hastalık grubudur. Şimdi düşünün bir hasta var Edirrne’de İstanbul’da ve Hakkari’de tedavi olmak istiyor. İster misiniz bu hasta eşit şartlarda tedavi olsun veya ister misiniz bu hasta eşit bilgilere sahip doktor tarafından tedavi edilsin ve ister misiniz devlette desin ki Türkiye’nin neresinde olursa olsun ben aşağı yukarı aynı parayı ödeyeyim.

Ve ya bir mediyokal bir sorun çıktığında kendi dilimizde yazılmış bir meteryal olsa da ben ona baksam ona göre ben o sorunu çözsem diye. Bu amaçlarla Türk Hematoloji Derneği hekimlerine halkına ve devletine yönelik etkileri olsun diye bazı ulusal dediğimiz klavuzlar yazı. Bunlardan birisi akut lösemiler klavuzu. Bu klavuz söylediğim 4 başlığı içeriyor. Biz Türk hematoloji Derneği olarak çocuk hematologları erişkin hematologlar olarak değil, beraber olarak birlikte çocuk lösemileri içeren bir rehberi hazırladık. Ve arkası geliyor bundan sonra beraberinde farklı hastalık tanımlarında rehberler hazırladık. Yine arkası geliyor lenfoma ile ilişkili, kemik iliği yetersizlikleri ile ilişkili, miyolama ile ilişkili, kronik merut lösemi dediğimiz hastalıklar ile ilgili rehberlerimizi hazırladık.

Bunları hazırlarken öncelikle Marmaris’te geçen yıl bizim ne eksikliklerimiz var, 2010 yılında bilgi düzeyi nedir diye arkadaşlarımızla bir toplantı yaptık. Ondan iki hafta sonra bu toplantıdan elde ettiklerimi biz nasıl bir rehber haline getiririz diye düşündük. Ve uzun bir çalışma sonucunda 3 tanesi masalarınız önünde duruyor. Ama bununda arkası gelecek. Hocam kendiniz için yapıyor diyebilirsiniz ama hastalarımızda biz ne ile uğraşıyoruz veya o hasta ne gibi hastalığı taşıyor anlasın diye hemen hemen aynı başlıklar altında ama daha geniş olan klavuzlar yaptık.  Burada 4 tanesi var bir 4 tane daha matbaadan geliyor.

Mesala çok yorgunum benim kansızlığım mı var çocuğumun boyu uzamıyor kansızlığımı var gibi sorular için hasta klavuzları yaptık. Bunlara Türk Hematoloji Derneği’nin internet sitesinden de ulaşabilirsiniz. Türk hematoloji derneği çalışıyor neyin haber olup olmadığını benden daha iyi bilirsiniz. Şimdi size bir soru sorucam. Türkiye’de 5 tane Airbus düşse hemen haber yaparsınız ve 1 ay gündemde kalır. Şimdi kan bilimcilerin uğraştığı en önemli sorunlardan biride kişilerin toplar damarlarında meydana gelen damar tıkanıklıkları. Ve Avrupa birliğinde ortalama 550 000 kişi ölüyor bu hastalık yüzünden.

Bunu Airbus’a çevirirsek ortalama yılda 1300 tane Airbus düşüyor. Aids’e çok para harcanıyor ama kaç kişi aids ten öldü. Meme kanserinde çok fazla bilgi var, ölen kişi sayıları sınırlı. Aids ve meme kanserinden  daha fazla kişinin öldüğü bir hastalıkla savaşıyoruz. Buda Türk hematoloji derneğinin katkısı ile. Ve arkasından 14 tane derneğin bir araya gelerek yaptığı bir ulusal venöz tromboembolizm klavuzuda yayınladık.  Bu aslında daha anlaşılır şekilde toplar damarlarda pıhtı kalıp akciğer damarlarına gitmesi ve kişiyi öldürmesine dayanan bir hastalıktır.

Soru: Kök hücrelerinin ilaç sanayisinde kullanılmaları hangi aşamada ve hangi hücrelerde kullanılıyor?

Şu an için kullanılmıyor kullanılmaya başlanılacak ve daha çok laboratuar ortamında olacak. Bütün ilaç şirketleri kendi alt yapılarında ciddi bir şekilde hücresel üretim yapan merkezleri de almaya başladılar. 2 - 3 sene içinde bu sayede gelişmiş ilaçlar karşımıza çıkabilecek çünkü bu süreç ilaç gelişimini aşırı şekilde hızlandıracak.

Soru: Dernek olarak yapmış olduğunuz rehberlere sgk yetkililerinin bakış açısı nedir?

Bu Türkiye’de kan bilim alanında ilk kez yapılan bir uygulama. Tedavi evrenseldir. Artık kanıta dayalı tedaviler yapılmaktadır. Kanıtlarında 4 aşaması vardır. Bir hastaya bir tedavi uygulayacağınız zaman a b c d segmentleri  ona göre de derece 1 derece 2 kalıplar vardır.

Bu rehberler sgk ya yönelik olarak yapılmıştır ama sgk kuralları gözetlenerek yapılması mümkün değil.

Evrensel bilim evrensel veriler evrensel güçlü kanıtlar ışığında Amerikan ulusal kanser enstitüsü veya buna benzer Avrupa ve Kuzey Amerika kökenli klavuzlardan yararlanılarak bizim dilimizde yazılmış bir model üretildi. Ama dünyada ne varsa o klavuzda var. Bu nedenle bu rehberler sgk maliye ve sağlık bakanlığının ilgili birimleri sektördeki tüm geri ödeme kuruluşları ve tüm alandaki sizler dahil herkese gönderilecek çok önemli bir çalışmanın ürünü. Elinizdeki klavuzdan bazılarınız anlayamayabilir ama bu bizim dilimizde ilk kez yazılmış bir klavuz. Bu hakkari’de kinin de  Adana’da kının de  aynı tedaviyi uyguluyabilmesi için yapılmış çok önemli bir klavuzdur.

Prof. Dr. Muzaffer Demir

Bunları biz çok tartıştık ama bu klavuzların içinde sgk nın onaylamadığı ve geri ödemesi olmayan fakat ruhsatlı olan veya ruhsatlı olmayan ilaçlar ilaçlar olabilir. Klavuzu incelerseniz altta not vardır. bu ilaç burada bilimsel olarak kullanılmadır fakat bu ilacın geri ödemesi yoktur diye ibranameler vardır. Bizim amacımız akılcı bir geri ödeme listesi oluşturup veya akılcı bir ruhsatlandırma oluşturmaktır.
Soru:  Türkiye’de ki Akut lösemi hastası ne kadardır onlara cevap veren yatak sayısı ne kadardır üniversite ne kadardır, bunlara cevap veren hematolog sayısı ne kadardır?
 

İlgili Sağlık Konuları