Özellikle son 50-100 yıl içinde, yoğunlukla doğal olmayan, işlenmiş ve katkı maddesi konulmuş gıdalar, margarin gibi kimyasal yolla katılaştırılmış ve ayçiçeği, mısır gibi sıcak preslenmiş sıvı yağlar kullanılırken, taze sebze, meyve ve tencere yemeklerinin tüketiminde de belirgin bir düşme görülüyor.
İnsanın gen yapısının ve vücutta buna bağlı gerçekleşen kimyasal reaksiyonların, doğal olmayan yiyeceklerin tümü ile başa çıkamadığı biliniyor.
Uzmanlar, genler ve yiyecekler arasındaki bu uyumsuzluğun, şişmanlık, diyabet, koroner kalp hastalığı, hipertansiyon, felç, ülser, astım, romatizma, yorgunluk, kanser ve osteoporoz (kemik erimesi) gibi hastalıklara neden olduğunu tahmin ediyor.
Bu hastalıklardan korunmak için mümkün olduğunca 5-10 bin yıl öncesine benzeyen bir diyet uygulanmasının faydalı olabileceğini öneren uzmanlar, Taş Devri diyeti adını verdikleri bu beslenme yönteminin kalp krizi riskini azaltabileceğini belirtiyor.
İsveç’te yapılan bir araştırmada, Taş Devri diyeti uygulayan deneklerin üç hafta sonra yaklaşık iki buçuk kilo kaybettikleri ve tansiyonlarının da düşük çıktığı belirlendi. Bu araştırmaya göre, bu tür bir beslenme yöntemi, kalp krizi riskini azaltmakla kalmayıp bel bölgesinin incelmesini da sağlayabiliyor.
Taş Devri diyeti, kayısı, üzüm, muz, gibi şeker içeriği yüksek meyvelerin sınırlı yenmesini öneriyor. Üzüm (çekirdeği ve kabuğu), çilek, yaban mersini, kızılcık gibi meyvelerin de antioksidan etkilere sahip olduğu hatırlatılıyor.
Sebzelerin, salata tarzında çiğ tüketilmesini tavsiye eden diyet, şeker içeriği yüksek olduğu için turp, havuç ve patlıcanın aşırı tüketilmemesini öneriyor. Yüksek şeker içerdiğinden patatesin de tercih edilmemesi, hatta kızartmasından uzak durulmasını istiyor.
Diyet, ayrıca koyu yeşil yapraklıların K vitamini, kalsiyum ve magnezyum açısından zengin olduğu ve Omega-3 yağ asidi içerdiği için düzenli olarak kullanılmasını gerektiriyor.
Diyette, nohut, fasulye, mercimek, bezelye ve börülce gibi baklagiller, haftada 2-3 kereden fazla yenmiyor. 12 saatte bir suyu değiştirilmek üzere 48 saat suda bekletilmesi ve ağır ateşte pişirilmesi gerektiğine de dikkat çekiliyor.
Kırmızı et (yemlenen değil, otlayan hayvan eti), sucuk, kavurma, pastırma diyette serbest olsa da, katkı maddelerinden dolayı salam ve sosis gibi ürünlerin tercih edilmemesi gerekiyor. Etin az yenmesi B12 vitamini, karnitin, koenzim Q10 ve bazı esansiyel amino asit eksikliklerine yol açabiliyor. Bu eksiklikler de kalbe zarar verebiliyor.
Beyaz etin de diyetin önemli bir parçası olduğu hatırlatılıyor ancak tercihin köy tavuğundan yana kullanılması isteniyor.
Dengeli bir diyette balığında unutulmaması gerktiğinin altı çizilirken, metal zehirlenmesi riskini azaltmak için küçük balıklar öneriliyor.