Turpgiller’ ailesine dahil olan karnabahar, brokolinin de içinde olduğu ‘Brassica olerasea’ üyesi. Bu bol ve ucuz kış sebzesinin marifetlerini öğrendiğinizde, onu ne kadar az tükettiğiniz için hayıflanacaksınız.
En basitinden oldukça zengin bir C vitamini kaynağı ki diğer adı askorbik asit olan bu vitaminin sık aralıklarla alınmasının etkin anti-oksidan gücü sayesinde kansere karşı koruyucu olduğu aşikar bir bilimsel gerçek.. Ama asla etkiler bu kadarla sınırlı değil.
Kanserle dolaylı olarak bağlantılı olan iki ayrı etkene karşı da savaşıyor bu güzel sebze.
Birincisi detoks sistemi, vücutta biriken birçok toksinin birçok farklı kanser türüne davetiye çıkarıyor olması bilimsel olarak sürpriz değil. Daha önce de detoksla ilgili yazımda bahsettiğim gibi, detoks yaptırmak için çiftliklere kapanmanız gerekmiyor. Vücudun zaten toksin atma mekanizmaları var; bağırsaklar, böbrekler ve karaciğer, ne güzel ki bu güzel sebze her üç sistemi de çalıştırıyor. İkinci etken kronik yangı, geçmeyen yangılı hastalıkların daha sonra kanser oluşturma riskinin bulunduğu bilimsel bir gerçek ve bu sebzenin yangı giderici etkisi de var.
İçeriğindeki ‘glukosinolat’ ve bazı fenolik bileşikler esas kansere karşı koruyucu etkiden sorumlu, sebzeye kendine has kokuyu ve tadı veren de baskın olarak yine bu bileşikler. Karnabaharın o kendine has kokusundan hoşlanmayan bazı hanımlar buna çare olarak, sebzenin ilk haşlama suyunu döküp, sonra yemeği pişirme gibi bir çare bulmuşlar. Ama bu aynı zamanda etken maddelerin kaybı demek ve dolayısıyla hanımlar, hiç önermiyorum bu yöntemi.
Eğer karnabaharı yumurtaya bulayıp, defalarca kızartmada kullanılmış bir yağda, özellikle de yaka yaka kızartırsanız, bu sebzenin kendisi kansere sebep olabilir ancak az miktarda suyla buharda hafif haşlanmış birkaç sap karnabaharı özellikle et yemeklerinizin yanında tüketmeniz ise sizi mide ve bağırsak kanserlerine karşı korur.