Menepoz kliniğine başvuran Serpil F. 55 yaşında.Menepozun ilk döneminde ateş basması, uykusuzluk, sinirlilik gibi sorunları sık yaşamış.Ancak menepoz nedeniyle doktora başvurmamış.Son yıllarda menopoz döneminde kalp damar hastalıkları ve kemik kaybı gibi hastalıkların arttığını duyunca bu konuda bir sağlık kurumuna müracaat etmeye kara vermiş.
"Hormon tedavisi kansere yol açar deniliyodu.Çevremde kullanan kadın da yoktu.Bende bu yüzden endişe ettim ve doktora başvurmadım.Ancak şimdi doktorların verdiği bilgileri duyunca geç kaldığım için üzüldüm" diyor.
Bu örnekte olduğu gibi birçok kadın menopozu doğal bir süreç olarak görünüp doktora gitmeyi gerekli bulmuyor.Oysa bu dönemde alınacak bazı tedbirlerle hastalık risklerinin önelenmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması mümkün.
Dünya geneline bakıldığında 51 olarak bilinen menepoz yaşı, ülkemizde 46-48 arası kabul ediliyor. Dışarıdan hiçbir müdehale yapılmaksızın 40 yaş ve üzerinde ortaya çıkan menepoz," doğal menepoz" olarak adlandırılıyor.
Eğer adet görmekte olan bir kadın yaşı ne olursa olsun yumurtalıkları çıkartılarak menepoza girmişse "cerrahi menepoz"dan söz edileceğini belirten Acıbadem Hastanesi Bakırköy kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, "ya da bazı kadınlar 40 yaşına ulaşmadan menepoza girebilirler.Genellikle genetik nedenlere bağlı olan ve tüm menepozların yaklaşık yüzde 4 kadarını oluşturan be gruba ise "erken menepoz" diyor.
Menepozun şikayetleri ve getirdiği riskler, erken ve geç dönem diye ikiye ayrılıyor.Erken dönemde daha çok yaşamın kalitesini etkileyen ateş basması, sıkıntı, terleme, çarpıntı hissi, sinirlilik hali, hayattan zevk alamama depresyon, uyku düzeninde bozukluklar, şişkinlik, idrar şikayetleri, vajina kuruluğu, seksüel fonksiyon bozuklukları ön plana çıkıyor.
Menepoza girildikten yaklaşık 3-4 yıl sonra östrojen hormonu etkisinin kaybolması ile vajina ve idrar yolarında incelmeye bağlı şikayetler görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, sözlerini şöyle sürdürüyor:
"Bunların aşlıcaları, vajinada kuruluk, akıntı, cinsel temaslarda yanma ve ağrı, sık idrara çıkma ve istemsiz idrar kaçırmalardır.Bu durum kadının cinsel yaşamını olumsuz yönde etkiler.Çünkü cinsel birliktelikler ağrılı olmaya başlar ve kadın rahatsız olur.
Cinsel yaşamdan uzaklaşmak ise eşler arası ilişkilerin bozulmasına kadar varan sonuçlar doğurur.Buraya kadar olan değişimler, genellikle yaşamın kalitesini ilgilendirdiği halde, menepozdan yaklaşık 5-6 yıl sonra kemik doku, 8 yıl sonra ise kalp damar sistemine ait olan ve yaşam süresini etkileyen olaylar başgösterir.
Daha da ileri yaşalrda, esas olarak yaşlanmanın getirdiği risk olarak kabul edilen Alzheimer hastalığının görülme yaşı menepoza bağlı olarak daha erken dönemlere gelir.Zaten menepoz tedavisinin en önemli amaçları arasında, bu sistemlerdeki değişimleri en aza indirmeye çalışmak ön plandadır.
Herşeyden evvel verilmesi gereken en önemli mesaj, tedavi alınsın ya da alınmasın, kadınların kontrollere en fazla uyması gereken dönemin bu devre olduğunu bilmeleridir.Çünkü bu kontroller esnasında kişinin farkında olmadan taşıdığı birçok risk ve hastalık ortaya çıkarabildiği gibi, bazı kanser türlerinin de kanserleşmeden evvel ya da erken dönemlerinde yakalanma imkanı vardır.Bunların başında meme kanseri ve rahim kanserleri gelmektedir.Yanlış bir inanış olarak,"ben nasıl olsa tedavi görmüyorum, kontrollere de gitmem gereksi"şeklinde düşünceler, maalesef çok yaygındır.Kadınların özellikle bu konuya çok dikkat etmeleri gerekir."
Prof. Dr. Seyisoğlu, uygun olduğu takdirde başlanacak tedavinin üç temel amacını vurguluyor:Yaşam kalitesinin düzeltilmesi, yaşam süresinin uzaltılması ve menepoza bağlı gelişebilecek risklerin azaltılması.
Prof. Dr. Hakan Seyisoğlu, hormon tedavisiyle ilgili şöyle konuşuyor;
"Hormon tedavisi ile tipik menepoz yakınmalarının hemen hemen tamamına yakın kaybolur, cinsel fonksiyonlardaki bozulma önlenir ve yaşam kalitesi artar.Bunların haricinde kemik kayıpları ve buna bağlı kırık olasılığı azalır.Kalp ve damar hastalıkları açısından bilimsel tartışmalar sürmekte ise de özellikle tek östrojen hormonu kullanımlarında ve daha önce bu tip bir hastalık geçirmemiş olan kişilerde, günümüze değin yapılmış birçok geniş kapsamlı çalışmanın gösterdiği üzere olumlu etkileri bulunmaktadır. Aynı zamanda Alzheimer hastalığının görülme yaşını geciktirir."
Hormon replasman tedavisine kadınların uymu maalesef tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çok zayıftır.En önemli sebepler arasında ise kanserkorkusu gelmektedir ki bunların içinde en ön sırada geleni meme kanseridir.Bir uzman tarafından düzenlenmiş uygun tedavi protokolünün, meme haricindeki diğer kanser türlerini arttırmadığı bilinmektedir.
Sadece yumurtalık kanseri hakkında yapılmış bazı çalışmalar bulunmasına karşın, bunlar henüz kesin nitelik kazanmış değildir.Meme kanseri hakkındaki sorun ise daha çok kullanım süresi ile ilgilidir. Bununla birlikte uzun süreli kullanımlarda bile bildirilen artışların rakamsal olarak çok yüksek olmadığı, örneğin geç yaşta menepoza girmek, hiç doğum yapmamak ya da ileri yaşlarda ilk doğumunu yapmak, sigara ve alkol kullanmak gibi göze batmayan nedenlerin bile gereğinde hormon tedavisine göre daha önemli riskler olduğu anlaşılmaktadır.
Buna karşın, tedavi altında iken meme kanseri tespit edilen kadınlarda kanserin erken yakalanma ihtimali yüksek olduğu için beklenen yaşam süresi, kullanmayan kadınlarda tespit edilen meme kanserine göre çok daha fazladır.
Tüm bunların haricinde hormon tedavisi, kalın barsak ve rahim iç zarına ait kanserlerin görülme riskini belirgin olarak azaltmaktadır.
Vermek istediğimiz mesajı özetleyecek olursak, aslında her yaşta uyulması gereken periodik sağlık kontrollerine hiç olmazsa 40 yaşından itibaren en fazla dikkati göstermeli, bu yaştan itibaren en az yılda bir kez genel sağlık taramasından geçilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, düzenli takip ve uygun tedavi yaşam kalitesini arttıracağı gibi, olası risklerin erken tespitini ve dolayısıyla yaşam süresinin de uzamasını sağlayacaktır."