Yüzüm anesteziden donmuş gibi olsa da gözüme yaklaşan iğneyi seçebiliyordum. Doktor, korneamdan bir doku örneği alırken “Kımıldama ve gözlerini açabildiğin kadar aç” diyordu.
Gözüme damlatılan anestetik damla ile bile, ızdırap dolu birkaç saniye boyunca iğnenin metal ucu vücudun en hassas bölgelerinden birine sürterken acının ne kadar şiddetli olduğunu hissedebiliyodum.
Kafamı kıpırdatmadan durmak için tüm içgüdülerime direniyordum. Kendisi de gergin olan doktor küçük bir parça şeffaf kağıda benzeyen bir şeyle geri çekildi.
Çene konulan aletten başımı geri çektim ve çok uzun bir süreden beri ilk kez derin bir nefes alabiliyor gibiydim. Ama rahatlama uzun sürmedi. Beş örnek daha alınacaktı. Beş! Üçüncüde ona gözümü çıkarmasının daha kolay olacağını söylemenin eşiğine gelmiştim.
Neler olduğunu anlamamıştım. Dört hafta önce küçük bir enfeksiyonun yarattığı kaşıntıya çare olacak bir merhem almak için eczacıma gitmiştim. Kendimi hastanede buldum. Sağ gözüm acanthamoeba adıl verilen bir parazit nedeniyle enfeksiyon kapmıştı. Lens kullananlar bunu duymuş olabilir. Bu göz uzmanlarının göz testi sırasında sizi uyardıkları bakteri.
Acanthamoeba enfeksiyonu, lenslerinizi temiz tutmadığınızda sizi uyardıkları tehlike. Bu uyarıyı dikkate aldım, ama daha sonra lensleri temiz tutmanın tam bir savunma kanıtı olmadığını anladım. Aslında bu bir bakteri ya da virüs değil, bir amip, yani en basit türde bir hayvandı. Yani gözümde bir hayvan yaşıyordu. Aslında yüzlercesi yüzüyordu ve evet, kuyrukları da vardı.
Bu hayvanlar çok küçük; 15 mikron uzunluğunda. (Fikir vermesi için; 500 mikron yarım milimetre) Korneayı bereketli bir yiyecek olarak çok seviyorlar. Gözünüzdeki proteini yiyorlar ve içeri giren bakterileri.
İnsan vücudunun bunları defetmek için yapabileceği bir şey yok. Kornea damarlarla tedarik edilmediği için bağışıklık sistemi yok. Eğer ihmal edilirse, amip sonunda göz küresinin kendisini delebiliyor ve tam görme kaybına yol açabiliyor.
Eğer böyle bir enfeksiyon kaptıysanız, doktorlar tek çözümün ‘saldırgan’ tedavi olduğunu söylüyorlar. Izdıraplı bir şekilde gözümün kazınması mı? Bu bir tedavi değil aslında, bu sadece enfeksiyon kapıp kapmadığımı doğrulamak için örnekler alınması gerektiğinden yapıldı.
Acanthamoeba ile savaşım sadece ilan edilmişti. Tedavinin kendisi için hastanede bir gece kalmam gerekiyordu. Bu basit organizmaya karşı tek saldırı korkucu bir şekilde ilkeldi: kimyasal göz damlalarıyla bir yaylım ateşi ile hepsi birbirinden çok az farklı olan antiseptik türleri…
Her saat, her gece ve gün beş dakika aralıklarla damlatılan üç farklı göz damlası. Bu işlemler sırasında, gözüm hemen acıyla yanıyor. Ağrı kesicilere saldırıyorum, ama bu acıyla uyumak şöyle dursun, yerimde bile duramıyordum.
24 saat sonra tedaviye olumlu cevap verdiğimi söylediler. Ama göz doktorum Damian Lake artık iyileştiğim yönündeki tüm umutlarımı yıktı;
“Tedavi aylar, hatta yıllar sürer. En az üç ay diyebilirim ve ortalama 12 ay. Bu uzun bir savaş olabilir.”
Acanthamoebanın neredeyse yenilmez bir savunma mekanizması var. Bir tehdit algıladığında kimyasal bir bariyer oluşturuyor, beton bir duvar gibi ve kış uykusuna geçiyor. Bu haldeyken aylarca çok az yiyecekle kalabiliyor. Fırsat bulduğunda kaldığı yerden devam ediyor.
Damlalar birazını temizlese de, uzun vadeli umut onları süre aç bırakmak ya da koruyucu bariyerinden sonunda içeri sızabilmek… Doktorum enfeksiyonun artması ve azalmasının normal olduğunu söylüyor…
Bazı vakalarda hastalara kornea nakli gerekebiliyor. Ama bu son çare…
Altı ay içinde doktorlar tam bir iyileşme yaşayacağımı düşünüyor. Acanthamoeba’nın başka enfeksiyonlarla kafa karıştırabileceği de belirtiliyor. Acanthamoeba enfeksiyonu nadir görülüyor, ama lens kullanımının artmasıyla vaka sayısı da artıyor.
İlk kez 1970'lerde keşfedilmiş, Dr. Lake, “Bu bizim için bir korku hikayesi” diyor. Durgun göllerde, havuzlarda yüzmek tehlike arzediyor.
Kontakt lens kullanıcıları özellikle risk grubunda. Sudan kaçınmak önemli. En güvenli lens kullanımı günlük lens kullanmak.