İnsülin Tedavisinden Korkmayın!

Günümüzde 350 milyon kişide şeker hastalığı mevcut. Bu sayı önümüzdeki 20 yıl içerisinde yarım milyara çıkması tahmin ediliyor.

Şeker hastalığının bu kadar yaygınlaşması şişmanlık ile sıkı bir bağlantı içinde olmasından sorumlu. Şişmanlık, 10 hastanın dokuzunda görülen "insülin direnci" dediğimiz tablo ile birliktelik gösteriyor.

Amerikan Hastanesi Endokrinoloji, Diyabet ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Sinan Tanyolaç, şeker hastalığı ve insülin direnci hakkında bilinmeyenleri anlattı.

 

Vücudumuzun temel yakıtı şeker. Glukoz ve meyve şekeri denilen fruktoz başlıca kullanılan şekerleri oluşturuyor. Glukoz, enerjinin en çok üretildiği kaslara insülin denilen, pankreastan salgılanan bir hormon aracılığı ile giriyor. Kilo alımı sonrasında yağ dokusundan salgılanan bazı hormonlar, kasların şekeri kullanmasını engelliyor. Bu engelleme nedeniyle insülin hormonu daha fazla salgılanıyor ve buna da insülin direnci deniyor.

 

Normal kan şekeri 70 ile 100mg/dl aralığında. İnsüline duyarlı olan kimselerde bu değerleri tutabilmek için bir birim insüline ihtiyaç duyulurken, insülin direnci olan bireylerde 10 birim insülin gerekiyor. Pankreasın fazla çalışması sonucunda bir süre sonrasında yeterli insülin salgılanmıyor ve kan şekeri normal değerlerin üstüne çıkıyor. Bu tabloya da "şeker hastalığı" deniliyor.

 

Kanda yüksek düzeyde bulunan şekerler karaciğere giderek yağlara dönüşüyor. Yine fazla şeker miktarı kan yağlarının oluşumunu etkiliyor, kötü kolesterol düzeyinin artmasına yol açıyor. Kötü kolesterol damar tıkanıklığı ve damarların işlevini yapamaması nedeniyle yüksek tansiyona sebep oluyor. İşte bu tabloya "ölümcül sendrom" veya "Sendrom X" deniliyor.

 

İnsülin direncinin nedeni yağ dokusundan salgılanan hormonların yaptığı bozukluk olduğundan yağ dokusunun  azaltılması tedavideki ana hedef. Kilo kontrolü için uygulanan diyet ve egzersizin yanı sıra ilaç kullanımı da tedavinin önemli bir parçası. Kan şekerinin 126mg/dl üzerine çıktığı durumda, pankreasın insülin salgılama yeteneği  % 90 kayboluyor. Ağızdan alınan ilaçlar ile geri kalan %10'luk rezervi korumak ve kan şekerini uzun süreyle normal sınırlarda tutmak mümkün değil. Hastalar bir süre sonra dışarıdan insülin tedavisine ihtiyaç duyuyor.

 

Toplumda "insülin bağımlılık yapar" inanışı tamamen yanlış. Hormon salgılayan bir organ eğer yeteri kadar işlevini yapamıyorsa dışarıdan vücudun ihtiyacı kadarını ilaç formunda vermek gerekiyor. Günde bir kez yapılan insülin tedavisinde temel ihtiyaç düzeyinde olan insülin veriliyor. Bu tedavinin yetmediği durumlarda yemek öncesi kan şekerini kontrol etmek amacıyla etki süresi kısa olan insülinler tedaviye ekleniyor.

Sonuç olarak, şeker hastalığı tanısı konulduktan sonra pankreasın kan şekerini normal düzeyde tutması için gerekli olan rezerv çok azalmış durumda. Ne yazık ki vücudumuz insülin salgılayan hücreleri tekrar yerine koymak gibi bir özelliği yok. O yüzden şeker hastalığının yapacağı tahribatların önlenmesinde zaman geçirilmeden eksikliği çekilen insülin hormonunun yerine konulması yaşam kalitesini ve süresini uzatıyor.

İlgili Sağlık Konuları