Hastalıklara zemin hazırlıyor

Fazla tüketilen tuz hastalılara davetiye çıkarıyor.

 Tuzu; her gün yediğimiz ekmekten, peynirden vücudumuza alıyoruz. Yemeklere tuz eklemek ise ekstra tuz tüketimine neden oluyor. Fazla tüketilen tuz da kalp ve böbrek hastalıklarına yol açabiliyor

Türk Gıda Kodeksi'nin tuz tebliğine göre tuz; ana maddesi sodyum klorür olan ham tuzdan tüketime uygun nitelikte elde edilen mineral madeninin adıdır. Tuzun yüzde 60'ı klor, yüzde 40'ı sodyumdan oluşur. Tuz doğal yiyeceklerde bulunduğu gibi göllerden, denizlerden ve kayalardan saf olarak da elde edilebilir. Tuzun bir gramında 400 mg., bir çay kaşığı sofra tuzunda 2300 mg. sodyum bulunur. 'Ben hiç tuz kullanmıyorum' demek yenilen yemeğe ekstra tuz eklemiyorum anlamına gelir. Çünkü yediğiniz ekmekten peynire, sebzelerden etlere kadar her yiyecek, farklı oranlarda tuzu doğal olarak içermektedir. Ülkemizde tüketilen tuzun büyük bir kısmının sofrada kullanılan tuzdan gelmediği, işlenmiş yiyeceklerden sağlandığı son araştırmalarda göze çarpan önemli bir sonuç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yiyecekler; turşu, zeytin, peynir, tüm şarküteri ürünleri ve kabartma tozu eklenmiş tuzlu hamur işleridir. 

FAZLASI SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR 

Yetişkin bir insan vücudunda 90-130 gram kadar sodyum vardır. Bunun aşağı yukarı yarısı kemiklerde, büyük kısmı ise hücre dışı sıvılarda yer alır. Kemikte bulunan sodyum minerali kemiğin sertleşme özelliğinin oluşmasına ve kalsiyumun kemikte denge halinde bulunmasına katkı sağlaması nedeniyle hayati önemi olan bir görevi üstlenir. Kronik hastalıkların en önemli değişebilir risk faktörlerinin başında sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği ve sigara kullanımı gelirken, bunu kan basıncında artış, kan şekerinde yükselme ve fazla kilo alma izler. Dünya Sağlık Örgütü bu risk faktörleri kontrol altına alındığında; kalp ve diyabetten yüzde 80, kanserden de yüzde 40 korunabildiğimizi belirtmektedir. 

 TANSİYON: 
Tuz, başta hipertansiyon olmak üzere bazı hastalıklar için ciddi risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır. Ortalama ülke nüfusumuzun yüzde 20-25'inin hipertansiyon hastası olduğu düşünülmektedir. Yapılan çeşitli araştırmalarda, günlük yiyeceklerden tuzu bir gram kadar azaltmanın; yüzde 5 felçten, yüzde 3 kalp krizindenden korunmak anlamına geldiği belirtilmiştir. 

 MİDE KANSERİ: 

Tuzlu yemek mide kanserinin oluşmasında oldukça önemli bir risk faktörüdür. Birçok işlenmiş et ve şarküteri ürünleri, soya sosu, tüm sebze konserveleri, tuzlu salata sosları ve tuzlu kraker tüketimi; mideyi tahriş edici unsur olarak mide kanserini tetikler. 

 BÖBREK HASTALIĞI: 

Tuzlu beslenme böbrek hastalığı olmayan kişilerde albüminüriyi ve böbrek hastalığı olanlarda hem albümin, hem de proteinin idrar ile atımını artırmaktadır. Çok açıkça belirtmek gerekirse; tuzlu yeme alışkanlığı olan kişilerin böbreklerinde akut veya kronik bir hastalığa geçiş riski çok fazla olmaktadır. 

 KALÇA KIRIĞI: 

Tuzlu yiyecek tüketimi idrar kalsiyumu atımının da en önemli ana belirleyicisidir. Tuz alımı arttığında uyarı mekanizmaları harekete geçerek bağırsaklardan kalsiyumun emilimini artırarak kemiklerden kalsiyumun çekilmesine ve özellikle kalça kemik yapısının bozularak osteoporoza neden olduğu bildirilmektedir. 

 OBEZİTE:

Tuzlu besinleri sık ve fazla yemek, dolaylı olarak şişmanlığı da tetikler. Tuzlu yendikçe asitli ve şekerli içecek tüketimi de artmakta ve günlük alınan kalori miktarı birden yükselerek şişmanlık oluşumu da kolaylaşmaktadır. Özellikle tuzlu cips, tuzlu patlamış mısır ve tuzlu krakerlerin asitli içecek isteğini artırdığı bildirilmektedir. Vücudumuzun bazı fonksiyonları için sodyuma ihtiyacımız varken; fazla alınması başta inme olmak üzere, kalp ve böbrek hastalıklarına neden olabilir. Vücutta sıvı ve kan basıncı dengesinin düzenlenmesi, kas ve sinir sisteminin düzgün çalışması için günde sadece 1500 mg. kadar sodyuma ihtiyaç vardır. 

İlgili Sağlık Konuları