2003 yılından 2012 yılına kadar 'gündelikçi' olarak gittiği evden bir sabah hiç umursanmadan kovulan Ayten Kargın, geçmişe yönelik sigorta primlerini almak için işverenlerine ve SGK'ya açtığı davayı kazandı. Kargın, bunun kendiyle aynı durumdaki hemcinslerine örnek olmasını istiyor.
Bugün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü...Maalesef kadına karşı şiddetle, tacizle ve tecavüz haberleriyle yüreklerimize ateşler düştüğü şu son zamanlarda gelen bu güzel haber 'Ayten teyze'nin bu büyük zaferi tam da gününe yakışır bir haber oldu.
2014'TE MÜCADELE BAŞLADI
"Bu kadar emek veriyorsun, emeğin yok sayılıyor. Bu kadınların kaderi değil, bu ataerkil sistemin kadınlara dayattığı bir durum." Bu cümlelerin sahibi Ayten Kargın, 2003 yılından 2012 yılına kadar haftada 5 gün günde 8 saat çalıştığı işverenlerine ve SGK'ya, geçmişe yönelik sigorta primlerini almak için 2014 yılı Ocak ayında dava açtı.
"BU HEPİMİZİN HİKAYESİ"
Şubat ayının son haftası sonuçlanan davada mahkeme, geçmiş 9.5 yılın primlerinin ödenmesine hükmetti. Kargın şimdi Türkiye'de bir ilk olan temyiz yolu açık davanın kararının tüm hemcinslerine örnek olmasını istiyor ve sesleniyor: "Bu benim değil tüm ev işçilerinin hikayesi..."
YILLARCA EMEK DÖKTÜ
İlkokul mezunu olan ve o güne kadar ev dışında hiç çalışmamış olan Ayten Kargın, eşinin işleri 2003'te bozulunca çalışmak zorunda kaldı. "Ben o zaman 43 yaşındaydım. İlkokul mezunu biriydim. Yapabileceğim tek iş ev işiydi" diyen Kargın, bir arkadaşının yardımıyla evlerine yakın bir sitede bir ailenin yanında ev işçisi olarak işe girdi. Haftanın 5 günü Sabah 09.00'da iş başı yapan Kargın, evin temizliğinden söküklerin dikilmesine, yemeklerin yapımından köpeklerin bakımına kadar her işi yaptı, akşam saat 17.00'ye kadar çalıştı. İlk başladığında ayda 400 TL kazanan Kargın'ın ücreti aradan geçen yaklaşık 10 yılda 850'ye yükseldi.
"EMEĞİMİN KARŞILIĞI OLMALIYDI"
2012 yılında Kargın'ın eşi rahatsızlanınca düzeni bozuldu. "Eşim 2012'de baypas ameliyatı geçirdi. Ben sürekli onunla hastanede kalmak mecburiyetindeydim. Öyle olunca işler birkaç ay aksadı" diyen Kargın hastaneden çıktıktan sonra büyük bir şok yaşadı: "Bana önce 'Günlük gel' dediler sonra da 'Bundan sonra 15 günde bir gel, sen yokken apartman görevlisinin eşini işe aldık' dediler. Şoka girdim. Nasıl yani? Eşim hasta, çocuğum üniversitede okuyor. Ben ne yapabilirim? Çok üzülmüştüm. Ben o eve 11 yıl emek verdim. Bu emeğin bir karşılığı olmalıydı."
"HİÇ ÖRNEĞİ YOK" DEDİLER
Yaşadıklarının ardından Kargın, emeğinin karşılığı olarak geçmiş yılların sigorta primlerini almaya karar verdi. Avukatlara ne yapabileceğini sorduğunda, "Kazanamazsın; hiç örneği yok" yanıtını aldı. Fakat yılmadı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İletişim Merkezi'nin ALO 170 hattını arayarak, kendisini ihbar etti ve ne yapması gerektiğini sordu. "Kendini tespit ettirir ve o evde ne kadar süredir çalıştığına dair şahit bulabilirsen kazanırsın" cevabını aldı.
Bu cevapla 2014 yılı Ocak ayında davayı açtı. Sırada şahit bulunması vardı. Apartmanın eski görevlisine ulaşarak onu şahit olmaya ikna etti. Bilirkişinin yaptığı incelemelerin ardından dava 2015 yılı Şubat ayı sonunda sonuçlandı. Kargın'a geriye dönük 9,5 senelik sigorta primlerinin ödenmesine hükmedildi.
"1 MİLYON EV İŞÇİSİ VAR"
Tek amacı kendi emeğinin karşılığını almak olmayan Kargın, şimdi tüm kadınları da kendisi gibi mücadeleye çağırıyor
"Bu tek başına bir mücadele değildi. 1 milyonun üzerinde ev işçisi var ve bu ilk. Ev işçileri görsünler ve onlar da kendi haklarını arasınlar. Çok geç kalmadan emeklerine sahip çıksınlar. Ev işçilerinin emeği görülmeyen emek. Ne devlet, ne işveren, ne de evdeki eşlerimiz tarafından görülüyor. Sanki hiçbir şey yapmıyormuşuz gibi... 'Yatıyorsun, makine yıkıyor' diyorlar. Makineye bulaşıklar, çamaşırlar kendiliğinden mi girip çıkıyor? Bu kadınların kaderi değil, bu ataerkil sistemin kadınlara dayattığı bir durum. Bize annelerimiz bu sistemi empoze etmiş, biz de şimdi aynısını devam ettiriyoruz. Benim 2 kızım, 1 oğlum var. Ben kızımın eline süpürge verir, onu bulaşığa sokarken, oğluma aynılarını yaptırmamışım. Böyle büyüdük, böyle büyütüyoruz ama bu yanlış." (Kaynak: Milliyet)