Kataraktın göz merceğinin saydamlığını kaybederek yoğunlaşması sonucu oluştuğunu hatırlatan Seçer, “Bulanık görme, ışık kamaşması, çatallı veya çift görme gibi belirtileri vardır. İlaçla tedavisi yoktur. Tek tedavi şekli, cerrahidir” dedi.
Kataraktın 60 yaşlarından sonra oldukça yaygın bir hastalık olduğunu belirten Seçer, “Ancak bebekler dahil olmak üzere her yaş grubu insanda görülebilir. Yaş ilerledikçe sıklığı artar. Yaş faktörü lensin özel yapısı sebebiyle önemlidir.
Bulanık görme, ışık kamaşması, görüş azalması, çatallı veya çift görme gibi belirtileri vardır. Zamanında müdahale edilmezse katarakt ilerler. Hasta ancak ışığı ve ışığın yönünü seçebilir” diye konuştu.
Kataraktın tedavi yönteminin ameliyat olduğunu bildiren Seçer, şunları kaydetti: “Cerrahi dışında herhangi bir tedavi şekli yoktur. Katarakt cerrahisinde gelinen son noktada, ameliyat için kataraktın olgunlaşmasını beklemeye gerek yoktur.
Hasta uzun bir müddet az görerek yaşamak zorunda değildir. Hastaların görmelerinde ameliyat sonrası yüzde 95 gibi bir artış olur. Ameliyatın esası, kesifleşen göz merceğinin göz içinden çıkartılarak yerine yenisinin yerleştirilmesidir. Bu ‘göziçi lensi’ diye adlandırılan mercek, gözün içinde kalıcıdır.
Eski merceğin yaptığı tüm işlevleri yapar ve hasta tarafından hissedilmez. Göziçi lensinin yerleştirilmesinde iki yöntem kullanılmaktadır: Dikişli katarakt ameliyatı ve FAKO’lu katarakt ameliyatı.
Katarakt ameliyatı olanlarda yeniden katarakt oluşmadığını da hatırlatan Seçer, “Ancak merceğin içine yerleştirildiği zar zamanla kalınlaşıp beyazlayabilir. Bu halk arasında ‘ikincil katarakt’ olarak isimlendirilse de aslında katarakt değildir ve lazerle birkaç saniyede kolayca tedavi edilebilmektedir” açıklamasını yaptı.