Glütensiz beslenme ve üzerinde 'glüten free' etiketi bulunan ürünler, son dönemde sağlıklı yaşam ve beslenmeyle ilgili en popüler konulardan birisi haline gelmeye başladı. Yaşam ve çevre koşullarının değişmesinin, beraberinde beslenme alışkanlıklarını da etkilediğini söyleyen İSÜ Medical Park Gaziosmanpaşa Hastanesi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Uzm. Dyt. Sedef Aksu, "Konu zayıflama olduğunda, mucizevi vaatlerde bulunan ya da hızlı sonuç veren diyetler, herkesin ilk başvurduğu yöntemlerdendir. Glütensiz beslenme diyeti, zayıflama amacı dışında tedavi amaçlı uygulanmalıdır. İshal, şişkinlik, karın ağrısı, kabızlık, baş ağrısı gibi şikayetler çok sık yaşanıyorsa, bu belirtilerin giderilmesi amaçlı glütensiz beslenme planları uygulanabilir. Kişiler bu diyeti popüler diye kendi başlarına uygulamamalıdır" uyarısında bulundu.
Uzm. Dyt. Sedef Aksu, glütensiz diyetlerin başlıca Çölyak hastalığı, İrritabl bağırsak sendromu, otizm, Romatoid artrit, şizofreni, atopi, fibromiyalji, endometriozis ve kronik pelvik ağrı, atletik performans, vücut ağırlık kaybı yaşayan kişilerin diyetlerinde kullanıldığını belirtti.
TÜRKİYE'DEKİ TAHIL GRUBU BESİNLERİN ÇOĞUNDA GLÜTEN VAR
Türkiye'de temel besin kaynağı olan tahıl grubunun çoğunun içeriğinde glüten bulunduğunun altını çizen Uzm. Dyt. Sedef Aksu, "Buğday, arpa ve çavdar, glüten içeren tahıllar olarak bilinirken, kozmetikten gıda boyalarına, şampuanlardan diş macunlarına kadar günlük hayatta kullanılan birçok ürünün içeriğinde bulunmaktadır. Amaranth, kinoa, karabuğday, sorgum gibi yalancı tahıllar (psödotahıllar) ve pirinç ise doğal olarak içeriğinde glüten bulunmayan tahıllardır" ifadelerini kullandı.
GLÜTEN ALERJİSİ BELİRTİLERİ ŞİŞKİNLİK, BULANTI VE KUSMA
Glüten ağırlıklı beslenme sonrası kişide bitkinlik, şişkinlik, bulantı ve kusma gibi durumlar görülebileceğini kaydeden Uzm. Dyt. Sedef Aksu, "Glüten tüketimi, bugüne kadar birçok farklı hastalıkla ilişkilendirilmiştir. Glütenin sebep olduğu Çölyak hastalığında yaygın görülen belirti bağırsak dokusunu zedelenmesiyle görülen emilim zorluğudur. Çölyak hastası kişilerde demir eksikliği görülür ve bu da anemiye neden olur. Çölyak dışında deri hastalıkları, nörolojik rahatsızlıklar, depresyon, migren, otizm, obezite gibi birçok farklı sağlık problemi de glüten tüketimi ile ilişkilendirilmiştir. Bu hastalıkların ortak özellikleri, glüten tüketimi sonucunda bazı belirtilerin görülebilmesi ve glütensiz diyetin bu belirtileri azaltabilmesidir" diye konuştu.
ABD'DE 3 YETİŞKİNDEN 1'İ GLÜTENSİZ BESLENİYOR
ABD'de yetişkinlerin neredeyse üçte birinin glütensiz beslendiği bildirildiğini söyleyen Uzm. Dyt. Sedef Aksu, glütensiz beslenmenin bu denli yaygınlaşmasının bu diyetin genel sağlık etkilerinin araştırılması gerekliliğini doğurduğunu vurgulayarak şu bilgileri paylaştı; "Glütensiz diyet uygulayan kişiler genellikle fast-food, unlu mamuller ve şekerli tahıl ürünleri gibi yüksek oranda işlenmiş besinlerden uzak dururlar. Sebzeler, meyveler, sağlıklı yağlar ve proteinler gibi daha sağlıklı seçeneklere yönelirler. Bu tip seçici glütensiz beslenme, nispeten daha iyi olma hali sağlayabilir. Ancak uzun vadede birçok kişinin glütensiz beslenmeyi sürdürmek için daha çok hayvansal ürünlere yönelim gösterdiği de görülmektedir. Örnek olarak glütensiz beslenme için bir öğünde mısır unu ve pirinç unu serbest olduğu için mısır unundan yapılmış bir makarnayı laktozsuz bir yoğurt ile rahatlıkla tüketilebilir. Sabah kahvaltılarını daha sağlıklı yapmak için glütensiz mısır gevreği tercih edilebilir."
GLÜTENSİZ EKMEĞİN YAĞ MİKTARI 2 KAT FAZLA
Glütensiz diyetlerde sık görülen besin ögesi yetersizliklerini önlemek için glüten içermeyen ve besin ögeleri açısından zengin alternatif tahılların tüketilmesinin yanı sıra posa ve birçok besin ögesinden zengin sebze, meyve ve kurubaklagil tüketimine de önem göstermek gerektiğine dikkat çeken Uzm. Dyt. Sedef Aksu, şu uyarılarda bulundu; "Glütensiz diyet uygulayanlarda protein, diyet posası, vitamin ve mineraller gibi bazı besin ögesi eksikliklerine neden olabileceği bildirilmiştir. Ayrıca glütensiz besinlerin yağ içeriği yüksek olduğundan, kardiyovasküler risk faktörleri açısından da dikkatli olunması gerekir. Glütensiz diyetlerde sık görülen besin ögesi yetersizliklerini önlemek için glüten içermeyen ve besin ögeleri açısından zengin alternatif tahılların tüketilmesinin yanı sıra posa ve birçok besin ögesinden zengin sebze, meyve ve kurubaklagil tüketimine de önem gösterilmelidir. Özel olarak üretilen glütensiz besin maddeleri içinde protein, lif, demir ve folik asit, niasin, tiamin ve riboflavin gibi vitaminlerin daha az olduğu, karbonhidrat ve dolayısıyla kalori içeriğinin artmış olduğu bilinmektedir. Glütensiz ekmeğin yağ miktarının normal ekmekten en az 2 kat fazla olduğu, glütensiz makarnanın ise daha fazla karbonhidrat ve sodyum içerdiği bilinmektedir."
KİMLERE GLÜTENSİZ BESLENME DİYETİ UYGULANMAMALI?
Glütensiz beslenme diyetinin zayıflama amacı dışında tedavi amaçlı uygulanması gerektiğinin altını çizen Uzm. Dyt. Sedef Aksu, kimlere uygulanmaması gerektiği konusunu ise şöyle açıkladı: "İshal, şişkinlik, karın ağrısı, kabızlık, baş ağrısı gibi şikayetler çok sık yaşanıyorsa bu belirtilerin giderilmesi amaçlı glütensiz beslenme planları uygulanabilir. Glüten içeren besinlerin çoğunluğu, B grubu vitaminlerinden ve posadan zengindir. Hem bağırsak sağlığı hem de bilişsel fonksiyonlar için bu vitaminler önemlidir. Glüten hassasiyeti görülmüyorsa, gelişme çağındaki gençler, çocuklar, hamileler, yaşlılar ve çok zayıf bireyler glüten diyeti uygulamamalıdır. Hekim tarafından kanıtlanmış glüten ilişkili bir hastalık olmadıkça, zayıflamak ya da daha sağlıklı olmak için glütensiz diyet uygulanmamalı, tıbben gerektiği durumlarda (alerji, çölyak hastalığı, glüten duyarlılığı...) ise makro ve mikrobesin eksikliğini engellemek amacıyla bu konuda deneyimli diyetisyen gözetiminde uygulanmalıdır. Glütensiz diyet tercih eden kişilerin, beslenme yetersizliklerini önlemek için dikkatli bir şekilde planlanmış beslenme programlarını uygulaması tavsiye edilir."