Gebelikte Böbrek Taş Tedavisi Nasıl Yapılır?

Gebelerde tespit edilen taş sıklığında bir artış olmasa da var olan taşlar gebelik ile beraber idrar kanallarında darlaşma böbrek sorunlarına yol açıyor.

Yaklaşık olarak her 150 gebeden biri böbrek taşı problemi yaşamaktadır. kanallarındaki gevşeme nedeniyle daha sık olarak idrar kanalına düşerek ağrılı tabloların yaşanmasına neden olmaktadır. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi Üroloji Uzmanı Op. Dr. Levent Gürkan gebelikte böbrek taşı tedavisi ve yeni tedavi yöntemleri ile ilgili en önemli soruları yanıtladı!

Gebelik zamanında taş olmasa bile böbreklerde belli bir miktar şişliğe rastlamak doğal kabul edilmektedir.

Bunun nedeni idrarı böbrekten idrar kesesine ileten kanalcıkların gebelik ile büyümüş ana rahmi nedeniyle sıkışması yanında gebelik sırasında oluşan hormonal değişiklikler de idrar kanallarını gevşetip görece şişkinliğe katkıda bulunmasıdır.  Böbreklerdeki doğal kabul edilen bu şişlik gebeliğin 6 ila 10.haftasında başlar ve doğumdan sonra 6.haftaya kadar şişlik sürebilir. Bu tür şişlikler ağrıya neden olmazken tek taraflı ağrıya neden olan böbrek şişlikleri ise taş şüphesi doğurmalıdır.

Tanısı atlanmış bir böbrek taşı gebelerde böbreklere zarar vermek dışında erken doğuma, preeklampsi veya izole yüksek tansiyona neden olabileceğinden, dikkatli olunarak ağrısı olan gebelerin taş açısından değerlendirilmeleri ve tanı atlanılmaması önemlidir.

Gebelikte taş tanısını koymak gebe olmayan hastalardaki kadar kolay değildir. Böbrek taşının klasik bulguları olan yan ağrısı, bulantı, kusma ve sık idrar yapma hissi gebelerde taş hastalığı olmadan da görülürken, gebelerde büyüyen ana rahmine bağlı olarak taş ağrıları bel ve kasık gibi klasik konumlarından farklı noktalarda hissedilerek ağrının doktor tarafından yorumlanmasını da güçleştirebilir.

Fizik muayenedeki güçlük yanında gebede taş tanısı sırasında kullanılabilecek görüntüleme yöntemleri de sınırlıdır. Özellikle bilgisayarlı tomografi (BT), intravenöz pyelografi (IVP), floroskopi gibi radyasyon içeren görüntüleme yöntemlerinin belli bir dozun üzerinde kullanılması anne karnındaki bebeğin bedensel ve zeka gelişimine olumsuz etki etmenin yanında kanser riskinin artmasına da neden olmaktadır. Bu radyasyon içeren yöntemlerin gebelerde, sadece diğer yöntemlerle tanı konulamayacak kadar karmaşık ve anne veya bebeğin hayatını tehdit eden durumlarda kullanılması uygun olacaktır.

Buna karşın radyasyon içermeyen bir yöntem olan ultrason anne karnındaki bebek için güvenlidir ve dolayısıyla taş şüphesi olan gebelerde ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi olarak rahatlıkla kullanılabilmektedir. Gebelik döneminde doğal olarak gelişmiş olan böbrek şişliği veya henüz şişliğe neden olamayacak kadar yeni tıkanıklığa yol açmış taşlarda ultrasonun tanı koyma yeteneği belirgin olarak düşmektedir.

Manyetik rezonans görüntüleme (MR) gebelerde güvenle kullanılabilecek bir görüntüleme yöntemidir. Bu yöntem ile böbreklerde ve idrar kanallarında oluşan değişiklikler net olarak görüntülenebilmektedir. MR ile yaşanan sorun taşın kendisinin MR’da belirgin bir görüntü vermemesidir. Bu nedenle MR idrar kanalında bir tıkanmanın olduğunu net olarak gösterebilirken darlığın nedeni hakkında net bir bilgi verememektedir.

Sonuç olarak böbrek taşından şüphelenilen bir gebede ilk tercih edilen görüntüleme yöntemi ultrason iken, tanısı konulamamış vakalarda MR, BT ve IVP’nin de sınırlı kullanım alanı vardır.

Tanısı konulmuş taşlarda hastanın genel durumu, gebeliğin süresi, taşın büyüklüğü ve konumu tedavinin genel hatlarını belirler.

Her şeyden önce bilinmelidir ki taşların yaklaşık %70 kadar büyük bölümü ağızdan ilaç tedavisi ile takip edildiğinde kendiliğinden düşer. Bu nedenle ağrısı ve bulantısı ağızdan alınan ilaçlarla kontrol edilebilen ve böbrek şişliği kritik düzeyde ilerlemeyen tüm gebeler takip edilmektedir. Genel durumu kötüleşen, ağrısı ve bulantısı ağızdan alınan ilaçlarla kontrol edilemeyen hastalarda ise ek tedavi yöntemlerine yönelmek gerekmektedir. Tedavide temel amaç hamile anne adayına ve karnındaki bebeğine zarar vermeden idrar akımının tekrar sağlanması ve bunun ile birlikte ağrı ve bulantının kontrol altına alınmasıdır.

Geleneksel olarak bu yönde yapılan ilk tedavi üreteral stent takılması olmuştur. Bu işlemde böbrek ile idrar kesesi arasında taş ile tıkanmış olan kanala taşın yanından geçecek şekilde bir kateter, bir lastik boru takılmaktadır.

Bu lastik boru gebelik süresince hasta içinde kalmakta ve birçok gebede sıkıntıların gebelikten sonra yapılacak kesin tedaviye kadar ertelenmesini sağlamaktadır. Bazı gebelerde ise bu takılan boru taş ağrısını kesmekte yetersiz kalmakta, idrar kesesinde hassasiyete ve ağrıya neden olmakta, sık tuvalete gitme ihtiyacı ile gebenin hayat kalitesini belirgin olarak düşürmektedir.

Dışarıdan ses dalgaları ile taş kırma yöntemi olan ESWL’nin gebelerde kullanımı sakıncalıdır.

Son dönemde endoskopik aletlerde ve lazer teknolojisindeki gelişmelere paralel olarak bu hastalar artık üreteral kateterlere mahkûm değildir. Ucunda ışık ve kamerası bulunan üreteroskop adı verilen özel cihazlarla idrar deliğinden girilerek direkt görüş altında idrar kanalı boyunca ilerlenmekte ve taş ile karşılaşıldığında lazer ile parçalanmaktadır. Üreteroskop adı verilen bu cihazların genel kullanımda olanları rijit, sadece 5-7 derece eğilmeye izin veren metal modelleridir.

Oysaki gebelerde, özellikle ileri gebelik haftalarında rahimleri belli bir boyutun üstünde olduğunda bu bükülemeyen modellerle tedavi güçleşmektedir. Fleksible adı verilen bir sonraki nesil bükülebilir üreteroskoplarla tedavinin gebelik döneminde de sunulması gündeme gelmiştir. Bükülebilirlikleri ile ana rahminin baskısı altındaki idrar kanalında rahatça ilerleyen bu cihazlarla hasta %70 ila 100 arasında başarı ile taştan arındırılmaktadır. Hastalar açısından yüksek konfor sağlayan bu yöntemin gebelerde taş tedavisinde altın standart olması beklenmektedir.

İlgili Sağlık Konuları