Uzm. Dr. Türker Baran: Tansiyon, atardamarların içindeki kan basıncını ifade eder. Damarın içinde kanın akabilmesi için belirli bir basınç olmalı. Bu basıncı, kalbin kasılmasıyla kanı damarların içine pompalaması ve atardamarların elastikliğiyle bu basıncı dengelemesi sistemleri oluşturur. Kalp kasıldığı zaman atardamarların içine kanı belirli bir basınçla pompalar. Bu sırada damar içindeki basınç en yüksek düzeye ulaşır.
Bu basınca halk arasında büyük tansiyon adı verilir. Kalbin gevşemesiyle, damar içine pompalanan kan durur. İşte bu sırada devreye damarın elastikliği girer. Önce genişlemiş olan damar, kana bir basınç uygulayarak kalbin gevşemesi anında da kan akımını sağlar. Bu sırada oluşan en düşük basınca da halk arasında küçük tansiyon denilir. Bu basınç, 1 santimetrekare alanındaki cıva sütununun tabanına yaptığı basınçla karşılaştırılarak belirtilir. Tıpta bu ölçüler, mm olarak belirtilir. Yani halk arasında 12-14 gibi cm cinsinden söylenen ölçüler tıpta 120-140 gibi, mm cinsinden ifade edilir.
Uzm. Dr. Türker Baran: Atardamar sistemimiz ve organlarımız tıpkı kalorifer tesisatındaki borular ve peteklerde olduğu gibi belli bir basınçla çalışmak üzere oluşmuştur. Bu normal basınçlar, kalbimizin, yani bodrumdaki pompanın, sisteme kan püskürttüğü sırada ölçtüğümüz ve büyük ya da ‘sistolik’ diye adlandırdığımız anlarda 120-90mmHg, kalbin kendisi içine kan doldurduğu sırada ölçtüğümüz ve küçük ya da ‘diyastolik’ olarak adlandırdığımız anda ise 80-60mmHg’dir.
Uzm. Dr. Türker Baran: Büyük tansiyonun 120-135 mmHg aralığında, küçük tansiyonun ise 80-85mmHg aralığında olması kişiye hipertansiyon tanısı koydurtmamakla beraber aktif önlemlerin alınması gereken bir durumu yansıtır. Kişinin hipertansiyon gelişimine yatkınlığı var şeklinde yorumlanabilir. Büyük tansiyonun 135 mmHg, küçük tansiyonun ise 85 mmHg’nin üzerinde seyretmesi hipertansiyon anlamına gelir.
Uzm. Dr. Türker Baran: Hipertansiyonun zararlı etkisi genellikle yıllar içinde ortaya çıkar. Sürekli artmış basınç, damar yatağında ve uç organlarda, tüm vücudu etkileyecek şekilde içten içe kemirerek aşınma yaratır. Bu aşınma üzerinde damarlarda tıkanıklıklar oluşur ki kliniğe yansımaları koroner kalp hastalıkları, kalp krizleri, beyindamar hastalıkları, yani felçlerdir.
Uzm. Dr. Türker Baran: Artmış kan basıncı kalbin iş yükünü arttırır. Kalp bu artmış yüke bir süre dayanır. Ancak zamanla bu yükü kaldırmak için kas miktarında artışa gider. Halter çalışan kişilerin pazularının kalınlaşması gibi kalp duvar kalınlıklarında da artış olur ki bu olumsuzlukların başlangıcıdır. Giderek, önce kalbin içine kan doldurma fazı, yani gevşemesi bozulur sonra da kan püskürtmesi, kasılması aksar ki bu hipertansiyona bağlı kalp yetmezliği gelişimidir. Paralel değişiklikler tüm organlarda gözlenir. Bunların içinde uzun vadede öne çıkan böbrek yetmezliğidir.
Görüldüğü üzere hipertansiyon yarattığı zararları zaman içinde ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Bunu bodrumdaki pompanın kontrolsüz bir şekilde çalışmasını arttırıp basıncı ani bir şekilde dayanılmaz düzeylere yükselterek boruları aniden patlatması gibi düşünün. Kan basıncında da ani, hızlı ve yüksek seviyelere yükselişler kimi zaman burun kanamaları gibi nispeten zararsız olaylara, kimi zaman ise beyinkanamalarına, aort dediğimiz büyük atardamar duvarında yırtılmalar gibi hayatı tehdit eden durumlara yol açabilir.