Bardağı boş ya da dolu tarafından görmenin, sadece kişinin hayata bakışını değil, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürmesini de etkilediği belirlendi.
A.B.D.'de Pittsburg Üniversitesi tarafından yürütülen ve internette yayımlanan araştırma, iyimser yapının yaşamın zorlukları ve stresle mücadelede kişiye avantaj sağlamasının yanı sıra sağlıklı ve uzun yaşamın kapılarını da araladığını ortaya çıkardı.
Kadın Sağlığı Girişimi Programı kapsamında 1994 yılında başlayan çalışmada, 100 bini aşkın 50 yaş ve üzerindeki kadınla görüşülerek, bu kişilerin karakter özellikleri tespit edildi ve sağlık durumları takibe alındı.
Çalışmada, kötümserlerin kalp krizinden ölme riskleri, ''hayata daha pembe gözlükle bakanlara'' oranla yüzde 30, kansere yakalanma riskleri yüzde 23 daha fazla. Uzmanlar, benzer durumun yüksek tansiyon ve şeker hastalıkları için de söz konusu olduğunu belirtiyor.
Sigara kullanımıyla kötümserlik arasında da ilişki olduğuna işaret edilen araştırmayı ekip adına kaleme alan Pittsburg Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde görevli Doç. Dr. Hilary Trindle, şu ifadeleri kullandı: ''Eğitim düzeyi, gelir düzeyi, yaşam alışkanlıklarınız farklı olsun, fiziksel olarak aktif olup olmayışınız, içki ya da sigara kullanıp kullanmadığınızdan bağımsız olarak, her durumda iyimser yapıdakilerin daha düşük riske sahip olduklarını gördük. Bu ilişkinin, tüm diğer faktörlerden bağımsız olması, araştırmayı yapan bizleri de şaşırttı.''
Uzmanlara göre, ''çok az sayıda insanın şanslı şekilde iyimser olarak doğmasına karşın'', genelde iyimserlik, kötümser yapıda olanlar için bile, biraz gayret göstererek öğrenilebiliyor.
ABD'deki araştırmanın ''malumu ilan ettiğini ve rakamlara dökmeyi başardığını'' ifade eden Dahiliye ve Gastroentereloji uzmanı Dr. Önder Çolakoğlu, diyabet, kalp ve şekerin içinde bulunduğu bütün kronik hastalıkların temelinde, vücutta bazı hormonların salgılanmasındaki aksaklıkların bulunduğunu belirterek, ''Sıkıntı ve stres ise bu dengenin bozulmasını ciddi şekilde etkiler'' dedi.
Stres, karamsarlık içinde bulunan kişilerin vücut dengelerinin bozulduğunu, bu durumun da çeşitli hastalıklara davetiye çıkardığını kaydetti. Hastaların genellikle kronik bir hastalığa yakalandıktan sonra daha az stresli ve gergin bir yaşama kendilerini alıştırmaya çalıştıklarını, oysa önemli olanın hastalığa yakalanmadan önceki evrede bu alışkanlığı kazanmak olduğunu ifade eden Çolakoğlu, şöyle konuştu:
''Hastalığa yakalandıktan sonra, stresten uzak durmaya çalışmak, hayata daha iyimser yaklaşmak, tedavinin yalnızca bir parçasıdır, tek başına çözüm değildir. Oysa, endişeleri, sıkıntıları, karamsarlığı geride bırakmak, hastalıklara yakalanmamak için bize yardımcı olur.''