Aslında soruyu şöyle sormak daha doğru: Toksin yükümüzün artması kilo artışına yol açabilir mi? Ya da kilo vermek detoksa fayda sağlar mı? Hepsi aynı anlama gelmiyor mu diye düşünebilirsiniz. Bence farklı anlamları var, nedenini yazının tamamını okuyunca daha iyi anlayacaksınız.
Kaynağı ne olursa olsun (organik-inorganik bedensel ya da ruhsal olması fark etmiyor) her toksin (özellikle de kimyasal toksinler) bedenimizi yangın yerine çevirebiliyor. Ortaya çıkan yangısal süreçler de bazı sağlık sorunlarını tetikliyor. Bu sorunların sebebi yangısal süreçlerin, tıp dilindeki adıyla inflamasyonların, beden ve ruhun keyfini kaçıracak pek çok olayı başlatmasıdır. Kısacası toksin yükünün artması bir anlamda sağlığın bozulması, bazı sağlık sorunlarının tetiklenmesi anlamına geliyor.
Özellikle kimyasal toksinler bedende bazı yangısal süreçlere sebep oluyor. “Yangı” sözcüğünün tıp dilindeki karşılığı “inflamasyon”. Bu sözcüğün bizim dilimizdeki karşılığı “iltihap”. Ama biz iltihap denince mikroplarla meydana gelen, çoğu zaman ağrı ateş gibi belirtilere yol açan sorunları anlarız. Aslında vücuda yabancı olan her şey bu bazen mikroptur, bazen elinize batan bir kıymık parçasıdır, bazen de vücudunuza yiyecek içecekler ya da soluduğunuza havayla giren yabancı bir moleküldür, iltihabi bir reaksiyona yol açar. Boğaz ağrısına yol açan bir mikrop da, tırnağınıza batan bir kıymık parçası da benzer bedensel yanıt süreçlerini harekete geçirir. Bu süreçlerin bir tek amacı vardır: Vücuda giren bu yabancıyı yok etmek ya da ne yapıp edip vücudun dışına atmak!
Toksinlerin hücrelerle itişip kakışmasında ortaya çıkan süreçler için iltihap yerine yangı sözcüğünü kullanıyoruz. Bu sözcüğü özellikle enfeksiyon dışı nedenlerle ortaya çıkan iltihabi süreçlerde tercih ediyoruz. Bu açıdan baktığınızda yangısal süreçler vücuda giren yabancı maddeleri temizlediği için gerekli, hatta faydalı süreçler gibidir. Ama fotoğrafın bir başka yüzü daha var ki o kısmı oldukça karmaşık! İşte o yüz ve olumsuz sonuçları...
Herhangi bir nedenle vücudumuza giren toksinler, alerjenler ya da şu veya bu kaynaklı stres faktörlerini kontrol altına almaya çalışan yangısal cevaplar, bağışıklık sisteminin dengesini bozabiliyor. Böyle durumlarda bağışıklık sistemi hemen alarm durumuna geçiyor. Sonuçta beden için için tüten bir yangın yerine dönüyor. Eğer yangısal süreç damar sistemine oturmuşsa damarlarımız bozulup sertleşmeye, içinde plaklar oluşmaya başlıyor. Beyin dokusuna yerleşmişse bellek kaybıyla sonuçlanabilen olumsuz neticeler ortaya çıkıyor. Yağ hücrelerine yerleştiği zaman da kilo artışı ya da obeziteye sebep olabiliyor.
İşin kötü yanı bu yangısal süreçler sadece yerleştikleri doku organ ve yapıları değil, vücudun diğer kısımlarını da etkileri altına alabiliyor. Örneğin diş etinizdeki yangısal bir problem (diş eti iltihabı, periodontit) kalp damarlarınızda da iltihabi sorunlara, hatta kalp krizlerine sebep olabiliyor. Ya da Fitalat ve benzeri kimyasal bir madde vücudumuza girince yağ hücrelerinizde oluşturduğu iltihabi reaksiyonlarla kilo süreçlerini tetikleyebiliyor. Yiyeceklere karşı vereceğiniz olumsuz bağışıklık cevapları alerjik reaksiyonlar ya da yiyeceklerin içine karışmış bazı kimyasallarla ilişkili iltihabi yanıtlar vücudunuzun şişmesine metabolik yapınızın bozularak kilo almanıza sebep olabiliyor.
Prof.Dr. Osman Müftüoğlu