Hastalık, yemek borusu kanseri açısından da risk oluşturuyor. Mide içeriğinin yemek borusuna kaçması olarak tarif edilen reflünün günlük toplam süresi 24 saatin yüzde 4’lük kısmını aşmazsa, bu durum fizyolojik olarak görülüyor.
Ancak, mide içeriğinin bu süreden daha uzun zaman yemek borusunda kalması halinde fizyolojik reflüden çıkıyor ve hastalık haline dönüşmüş kabul ediliyor. Bu durum da şikâyetlere yol açma olasılığı da artıyor.
Sigara, çikolata, kahve, soğan, sarımsak, baharat, turşu gibi ekşi ve asitli yiyecek ve içecekler, aşırı yağlı kızartmalar, salçalı yemekler, et suyu ve poğaçalar, yemek borusundaki kapakçığı gevşeten besinler arasında.
Doç. Dr. Murat Gürsoy, ”Batı tipi beslenme arttıkça, kilolar da artıyor. Bu da reflünün görülme sıklığını yükseltiyor” diyor ve ekliyor: “Tükürük salgısı az olan kişilerin yemek boruları tam olarak temizlenemediği için de daha fazla reflü şikâyeti yaşanıyor.” Mide yanması, kaynama, ağza kadar mide içeriğinin gelmesi ve ekşime gibi belirtilerle ortaya çıkan hastalık, tedavi edilmezse yemek borusunda kansere yatkınlığı artırıyor.
Toplumun önemli miktarda bir kesiminin hayatının bir döneminde reflüden yakındığını anlatan Murat Gürsoy, “Reflüyü ortaya çıkaran nedenlerin bir kısmı iyi bilinmekle birlikte, bazen nedenini açıklayamadığımız vakalar da olabiliyor. Bu hastalığın, çok hafif formları olabileceği gibi, kanser öncülü durumları da içerebilen şiddetli formları da görülebiliyor. Hastalık geniş bir yelpazede kendini gösterebiliyor. Bu nedenle reflü hastalığını, sadece var yok veya siyah-beyaz gibi net bir biçimde ayıramıyoruz, hastalığın gri tonları da oluyor” diyor.