Ancak hastaların yaklaşık yarısında, patolojik inceleme sonunda, çıkarılan lenf bezlerinin hiç birinin kanser tarafından tutulmamış olduğu anlaşılıyordu. Bir başka deyişle, büyük bir hasta grubunda koltukaltı lenf bezleri gereksiz yere çıkarılmış oluyor, hastalar bu işlemin olası komplikasyonları için risk taşıyorlardı.
Oysa günümüzde “Sentinel Lenf Nodülü Biyopsisi” (SLNB) adını verilen bir yöntemle, boya veya radyoizotopla işaretlemek suretiyle koltukaltı lenf bezlerinden örnekleme yapılıyor ve koltukaltı lenflerine bunun sonucuna göre müdahale ediliyor. “Sentinel Lenf Nodulü Biyopsisi” yapılmadan önce lenf bezlerinin işaretlenmesi gerektiğini belirten Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Kliniği'nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu, bu yöntemler hakkında bilgi verdi: “Sentinel Lenf Nodülü” olarak adlandırılan örnek nodülü bulmanın dünyada en sık kullanılan yöntemi mavi boya yöntemi. Özel bir mavi boya verilerek lenflere gitmesi sağlanıyor, cerrah ameliyatta bu boya yardımıyla kanserin ilk önce ulaşacağı lenf bezini buluyor. Patolog ameliyat sırasında bu lenf bezini inceleyerek, kanserin buraya ulaşıp ulaşmadığını belirliyor. Cerrah da bu sonuca göre lenflerin tamamının alıp almayacağına karar veriyor. Sentinel Lenf Nodulü Biyopsisi’nin dünyadaki en gelişmiş yöntemi ise “radyoizotop” yöntemi. Bu yöntemde hastanın vücuduna boyadan başka radyoaktif bir madde verilerek bunun koltukaltına gitmesi sağlanıyor ve ameliyatta “gamma-probe” denilen tarayıcılarla örnek lenf bezleri çok daha yüksek hassasiyetle bulunup çıkarılıyor. Radyoizotopla Sentinel Lenf Nodülü Biyopsisi ülkemizde hatta Avrupa’da bile sayılı tıp merkezlerinde uygulanıyor. Radyoizotoplar Diğer Meme Ameliyatlarında da Yardımcı! Radyoizotop yönteminin kullanımı sentinel lenf nodülü biyopsisiyle sınırlı değildir. Meme kanseri açısından şüpheli kitleler veya meme kanserinin kendisi bazen elle hissedilemeyecek şekilde memenin derinliklerine yerleşmiş oluyor. Meme kanserinin ilk belirtileri genellikle elle hissedilemiyor. Çekilen mamografi ya da ultrasonografilerde saptanıyorlar; fakat ne hastanın kendisi ne de hekim eliyle hissedemiyor. Bu noktada radyologlar devreye giriyor. Bu şüpheli lezyonların ameliyatla çıkarılması gerektiğinde radyoloji uzmanları bu alanları işaretliyorlar. Cerrahın bu lezyonlara hastanın memesine fazla hasar vermeden ulaşıp çıkarmaları ancak bu işaretlemenin kılavuzluğunda mümkün oluyor. İşaretlemede dünyada en çok kullanılan yöntem “tel ile” işaretlemedir. Radyologlar ameliyattan birkaç saat önce ultrasonografi ya da mamografi eşliğinde şüpheli bölgeye kılavuz bir tel yerleştiriyor, hasta ameliyata alınıyor ve o kılavuz tel yardımıyla cerrah doğruca kitleyi bulup çıkarıyor. Ancak bu konuda da “radyoizotop ile işaretleme” daha hassas ve başarılı bir yöntemdir. Bu yöntemle, memenin derin dokularında yer alan ve elle hissedilemeyen kitlelere radyoaktif madde verildikten sonra ameliyatta tarayıcı (gamma-probe) yardımıyla şüpheli kitleyi veya alanı tespit edebiliyor. Böylece yüksek hassasiyetle memenin başka bölümüne zarar vermeden kitleyi çıkarılabiliyor. Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu