Çoğumuz uykuda vücudumuzun ve beynimizin dinlendiğini, tazelendiğini düşünür. Uykusuz bir gecenin sonunda vücudumuzda kırıklıklar, başımızda ağrılar ortaya çıkabilir, "kafamızı toplayıp" doğru düşünmekte zorlanırız. Çok az uyuyabilen, uykusu kalitesiz olan insanların genellikle gün içinde sinirli, huzursuz, keyifsiz oldukları, çabuk yoruldukları, dalgın ve unutkan oldukları, kolay hastalanıp geç ve güç iyileştikleri görülür.
İnsanlar Neden Uykusuzluğa Duyarlıdır?
Bu sorunun kabul edilebilir cevabı, ancak son zamanlarda uykunun olmazsa olmaz biyolojik işlevleri hakkında bildiklerimizin değişmesiyle mümkün olmuştur.
Uyku, beyin için bir “dinlenme süresi” değildir. Tersine, beyin metabolizması ölçümleri, beynin uykuda zaman zaman uyanıkken olduğu kadar, hatta daha fazla çalıştığına işaret etmektedir.
Özellikle rüyaların en sık görüldüğü REM uykusu (İnglizce rapid eye movements teriminin uluslararası kabul görmüş kısaltması) sırasında vücut neredeyse tamamen felç olmuş gibi hareketsizken beynimiz, özellikle beyin kabuğu olan korteks, yoğun bir çalışma içine girmektedir.
Bu süreç içinde uyanıkken beynimize dışardan ve vücudumuzdan giren tüm bilgiler yeniden işlenmekte, sınıflandırılmakta, eski bilgilerle ilintilendirilmekte, görece önemlerine bağlı olarak belleğe taşınmaktadır.
Rüyalar, bu bilgilerin yeniden işlenmesi, pekiştirilmesi sırasında oluşan “video klipleri” gibidir. Yeni bilgiler edindikten sonra iyi bir uyku uyuyanların, az ve kötü uyuyanlara göre daha daha çok şey hatırladıkları uzun zamandır bilinen birşeydir.
Son zamanlarda bilim insanları, uykunun, özellikle REM uykusunun sadece öğrenmeyi pekiştirdiğini değil, ayrıca uykuda problemlerin çözümü için çalışmaya devam ettiklerini de göstermiştir.
Özellikle hayvan deneylerinde uykunun bellek pekiştirme konusundaki önemi uzun süredir bilimektedir. Son günlerde yayınlanan bir araştırma sonuçları, bu konunun insanlar için de ne kadar önemli olduğunu dramtik bir biçimde göstermiştir.
ABD de, Boston şehrindeki bir araştırma merkezinde bir saat süreyle karmaşık bilmeceleri çözmeleri istenen 99 denek iki gruba ayrılmış: İlk gruptakiler testten sonra 90 dakika uyumuşlar, diğer bir gurup dinlenmiş ama uyumamış.
Bu süre içinde deneklere belli aralarla ne düşündükleri veya ne rüya gördükleri sorulmuş. Sonra deneklerden aynı bilmeceyi çözmeye devam etmeleri istenmiş. Uyumayanların başarıları değişmemiş veya azalmış. Uyuyanların bilmecelerle ilgili rüya görmeyenlerinde başarı düzeyi aynı kalmış veya çok az artmış. Bilmecelerle ilgili rüya gören 4 denekte ise problem çözme süresi yarıya inmiş, ve başarı puanları on kat (!) artmış.
Daha da şaşırtıcı olan, bu dört deneğin şekerleme uykusundan önceki puanlarının oldukca düşük olması. Bu bulgu, araştırmacılar tarafından beynin REM (rüya) uykusu sırasında sadece yeni gelen bilgileri sınıflandırıp depolamadığını, bunun ötesinde problemleri çözmek için çaba harcamaya devam ettiğini şeklinde yorumlanmış.
Öyle anlaşılıyor ki, beynimiz hem problem çözmek için, hem de bilgilerimizi “akılcı, mantıklı” biçimde ilintilendirebilmemiz için, yani aklı başında çalışabilmek için, kaliteli ve yeterli uyumaya muhtaç. Az ve kalitesiz uyuyanların daha sonra hem fiziksel hem psikolojik olarak sıkıntılar çekmeleri herhalde beynin kendisini gerekli olduğu kadar “toparlayamamasından” olsa gerek. Hele uykusuzluk uzun sürer huy haline gelirse tüm yaşam kalitemizi olumsuz etkileyebilir. Sağlıklı uyku, huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarındandır.
Amerikan Hastanesi
Uyku Kliniği
Bölüm Şefi Dr. Sabri Derman