Yaşlılık erişilmek istenmeyen, fiziksel ve ruhsal sorunları bir karmaşa halinde ortaya çıkaran, süregelen yaşamın güzelliklerinden insanı mahrum bırakırcasına engeller çıkaran son demler, çileli yıllar serisi... Bu şekilde soğuk duygularla ve sevimsizce algılanır bu yaşam kesiti.
Yaşam değiştikçe, toplumlar değişimle yeni kavram ve anlayışlar geliştirdikçe ve bilim her boyutuyla dağarcıklardan yanlışları silip çağdaş kavramlar geliştirdikçe yaşlılıkla ilgili tabu ve anlayışlar da değişmekte. Bunların en tipik örneklerinden biri de yaşlılık dönemiyle ilgili yaklaşım ve anlayışlardaki değişimdir. Bu dönemde en ilgi çeken değişim ve sorunların başında da cinsellik gelmektedir. Hiç kuşkusuz, dünya nüfusu giderek yaşlandığına ve yaşlılık dönemi gittikçe uzadığına göre cinsellikle ilgili sorunlarla boğuşmak daha da önem kazanmakta.
Yaşlı popülasyonda, zorluğu nedeniyle çok az sayıda yapılan epidemiyolojik çalışmalar, yaşlıların da cinselliği önemsediğini, sanılanın aksine cinsel etkinliklerden uzaklaşmak istemediklerini gösteriyor.
Yaşlanma elbette, özellikle erkeklerde cinsel sağlığın bozulmasında önemli bir etken. Ereksiyonu sağlayan penis düz kas lifleri, damar ve sinir yapılarında, temel yapılar olan kavernöz cisimlerde kronik değişiklikler yaratmaktadır. İlerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan kronik hastalıklar ve bu nedenle kullanılan çok sayıda değişik ilaçlar, psikolojik ve sosyal ortamda oluşan değişimler de önemli katkıda bulunmaktadır.
En sık görülen etken hastalıklar koroner arter hastalıkları, hipertansiyon, diyabet, damar hastalıkları, hormonal değişiklikler, serebro vasküler olaylar, Parkinson gibi sinir sitemi hastalıkları, metabolik sendrom olarak sayılabilir.
Bunun yanında hipertansiyon, kalp ve kolesterol düşürücü ilaçlar, prostat büyümesine karşı kullanılan ilaçlar, solunum sistemiyle ilgili bazı inhalasyon ilaçları, hormonlar ve antidepresanlar da olumsuz katkılarda bulunmaktadır. Sertleşmeyle ilgili sorun ve hastalıklar elbette sadece yaşlılara özgü değildir ve genç yaşlarda da görülebilir. Ancak genç yaşlardaki sertleşme sorunlarının çoğu psikolojik temele dayanır.
Yaşlanmayla birlikte kadınlardaki menopozun tam karşılığı olmasa da hormonal sistemde yavaş yavaş ilerleyen değişimler ve testosteron eksiklikleri cinsel işlev bozukluklarının yaşlılık dönemindeki en önemli nedenleri arasındadır. Yaşlılık hipognadizmi, androjen eksikliği sendromu, yavaş gelişen hipogonadizm gibi adlarla anılan bu durumda testosteron düzeyleri yıllar içinde giderek azalmaktadır.
Bozulan fiziksel sağlığın restorasyonuyla cinsel aksaklığın tedavisi kolaylaşacak, daha doyumlu bir cinsel yaşam da fiziksel ve ruhsal hastalıkların etkin tedavisini sağlayacaktır. Bu döngünün başarısı şüphesiz yaşlının cinsellik ve cinsel sorunlarla ilgili bilinçlenmesini sağlamak, toplumun, kültürün ve geleneklerin oluşturduğu mitler ve tabuların yanlışlığını anlatmak ve sorunlar oluştuğunda da mutlaka doktora ve sağlık kuruluşlarına başvurmasını öğütlemektir.
Doktorların önerisiyle sertleşme kaybına yönelik kullanılacak fosfodiesteraz tip5 inhibitörü ilaçlarla başarılı sonuçlar alınmakta, bunların çare olmadığı durumlarda ise cerrahi girişimlerle penis protezleri konmakta ve başarılı cinsel ilişkiler restore edilebilmektedir.