Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A. Hastanesi (BRSHH) 7. Psikiyatrı Kliniği’nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Derya İpekçioğlu, yaş ilerledikçe fiziksel ve ruhsal hastalanma riskinin arttığını söyledi.
Bu durumu en aza indirmenin sağlıklı yaşlanma ile mümkün olabileceğini belirten İpekçioğlu, ortalama yaşam süresinin uzamasıyla birlikte yaşlı nüfusun toplumdaki oranının da arttığını dile getirdi. İpekçioğlu, “TÜİK verilerine göre son nüfus sayımında ülkemizdeki yaşlı nüfusun oranı % 7.2’ ye ulaşmıştır.
Bu artışa paralel olarak da yaşlı nüfusun sosyal ve medikal ihtiyaçları da artmaktadır” diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre yaşlılık bireyin çevreye uyum sağlayabilme yeteneğini kaybetmesidir” diyen Dr. İpekçioğlu, yaşlanmanın beraberinde getirdiği kayıpların (iş kaybı, eş kaybı, sosyal statü kaybı, görme ve işitme kaybı gibi fiziksel kayıplar vb.) yaşlının çevresine olan bağımlılığını da arttırdığını vurguladı.
Yeterli sosyal ve tıbbi destek görmeyen yaşlıda stres etmenleri ile birlikte psikiyatrik tabloların da geliştiğini hatırlatan Dr. İpekçioğlu, yaşlılarda görülen başlıca psikiyatrik tabloları şöyle sıraladı: “Demans (bunama), depresyon, anksiyete bozuklukları (panik bozukluk vb.), psikotik bozukluklar (hezeyanlı bozukluk, geç başlangıçlı şizofreni vb.) duygu durum bozukluğu, yaşlı ihmali.”
Demans (bunama)’ın yaşlı kişilerde ortaya çıkan bir durum olduğunu belirten Dr. İpekçioğlu, şunları kaydetti: “Bunama tabloları özellikle hafıza ve bazı bilişsel (konuşma, tanıma, motor beceriler gibi) fonksiyonlarda bozuklukların ön planda olduğu sinsi başlayan, ilerleyici özellik gösteren, geriye dönüşümsüz tablolardır. Demans tablolarının sadece % 10-15’i erken tanı konulduğunda tedavi edilebilir . Tiroid fonksiyon bozukluğu, vitamin eksikliği, kansızlık gibi durumlar tedavi edilebilen demans tablolarına neden olabilir.
En sık görülen demans tipinin Alzheimer tipi demans olduğunu dile getiren Dr. İpekçioğlu, “Başlangıçta hafif unutkanlık vardır. Kişinin yaşamını ciddi anlamda etkilemediği ve çevresine zarar vermediği için çoğunlukla önemsenmez.
Hastalık ilerledikçe mutsuzluk, sıkıntı, uykusuzluk, şüpheler (eşyalarının çalındığı, yakınlarının gerçekte kendi yakınları olmadığı gibi), davranış (öfke nöbetleri, amaçsız dolanma, fiziksel ve sözel şiddet) ve kişilik değişimleri gibi durumlar tabloya eklenir.
Hastaların hekime ulaşması da daha çok bu dönemde olur. Tablonun ilerlemesini yavaşlatmak ve bakım verenlerin yükünü azaltmak için erken tanı ve tedavi önemlidir. Bu nedenle yaşlıda görülen unutkanlık yaşlanmanın doğal bir süreci olarak kabul edilmemeli, tedavi için erken dönemde hekime başvurulmalıdır” açıklamasını yaptı.
Dr. İpekçioğlu, yaşlıların %15-20’sinde depresyon görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti: “Bedensel yakınmalar, huzursuzluk, uykusuzluk, içe kapanma, mutsuzluk mevcuttur. Depresyon tablosundaki yaşlıda yaşam kalitesinde düşme, intihar riski, fiziksel hastalanma ve ölüm riskinde artış gözlenmektedir. Özellikle yaşlılarda görülen depresyonlarda ölümle sonuçlanan intihar girişimleri yüksektir.
Depresyon tablosunda erken dönemde tedavi için başvuru, gelişebilecek risklerin önüne geçilmesinde esastır.
İpekçioğlu, yaş ilerledikçe hastalık riskini azaltmak için şunların yapılmasını önerdi: “Fizik egzersiz, sağlıklı beslenme, düzenli sağlık kontrolleri, yaşamın içinde aktif olarak kalmayı başarmak, değişen koşullara uyum sağlama yeteneğini artırmak, üretkenlik sağlayan ve kişiyi mutlu eden aktivitelerde bulunmak, streslerden uzak durmak, yaşlılığı ‘’ kayıpların’’ olduğu bir dönemden ziyade ‘’olgunluk’’ dönemi olarak görmek ile mümkündür.
Böylelikle, özellikle yaşlılıkta belirginleşen yaşamın gözden geçirilmesi süreci olumlu duyguların hakim olduğu, yaşamın anlamlı kılındığı ve doyum duygusunun yaşandığı bir dönem olacaktır.