hastalığını, sinüslerin iltihabi reaksiyonu olarak tanımlayan Op. Dr. Mesut Kaya, üç aydan kısa süren sinüzitlerin akut, uzun sürenlerin de kronik olduğunu belirtti.
Sinüzit hastalığının kalıcı olmadığına dikkat çeken Kaya, "Bazen hastalar, 'Bende sinüzit var' deyip geliyorlar, 'Nereden anladın' deyince de, 'Beş yıl önce sinüzit olmuştum' diyor. Sinüzit bu şekilde kalıcı bir hastalık değildir. Her insanın başına sinüzit birden çok kez gelebilir. Tedaviyle ya da tedavisiz kendiliğinden geçebilir" dedi.
Uzun süreli kronik sinüzitlerin en önemli bulgusunun bağ ağrısı olduğunu ifade eden Kaya, "Özellikle gözlerin arkasına vuran baş ağrısı öne doğru eğildiğinde gözün önüne ağırlık çökmesi diye tarif ederler. İnflamasyon, yani burun içerisinde olan ödemden dolayı burun tıkanıklığı çok önemli bir belirtidir. Geniz akıntısı sinüzitin çok önemli belirtilerindendir" diye konuştu.
"Islak saçla çıktığımızda, bere takmadığımızda, hava akımına maruz kaldığımızda, uçakta aşağı doğru inme esnasında sinüs ağızlarına gelişen ödem ve onun sonucunda gelişen inflamasyonda sinüzit oluşur."
Sinüzitin kadın-erkek ayrımı yapmayan çok eşitlikçi bir hastalık olduğunu dile getiren Kaya, rahatsızlığın ayrıca çocuk yaş grubunda daha sık görüldüğünü kaydetti. Kaya, "Çocuklar okula başladığında, kreşe başladığında ve toplu yaşam ortamına girdiklerinde ilk bir yılda anneler genellikle, 'Bu çocuk çok sık hasta oluyor' diyorlar. Burada dikkat etmek gereken şey, okulların mümkün olduğu kadar tozsuz ve temiz olması" şeklinde konuştu.
Bir kişide sinüzit ataklarının sık sık tekrarlıyor olmasının altında anatomik bozukluk aramak gerektiğini belirten Kaya, bu durumda mutlaka hekime başvurulması gerektiğine işaret etti.
Akut sinüzit durumunda ise doktora gitmeden tuzlu su ile gargara yapmanın işe yarayacağını söyleyen Kaya, "1 su bardağı suyun içerine yarım çay kaşığı tuz ve yarım çay kaşığı karbon atılırsa uygun bir karışım elde edilmiş olur. Karbonat çok kuvvetli antibiyotiklerden biridir. Bunları iyice karıştırdıktan sonra günde 2 ya da 3 kez gargara yapılırsa daha etkili olur. Bir avuç bu karışımdan alıp burunlarına çektikten sonra bolca burunlarını temizlemeleri lazım. En az 3 ya da 4 gün, mümkünse bir hafta yapsınlar" ifadelerini kullandı.
OMÜ Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Koyuncu:
"Yapılan çalışmalarda deniz suyu ve tuzlu su gibi yardımcı tedavilerin burun akıntısını azalttığı, burun hava geçirgenliğini arttırdığı ve hastanın kendisini daha sağlıklı hissetmesini sağladığı görülmüştür"
Koyuncu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sinüzitin toplumda her yedi kişiden birinde görülen, yaşam kalitesini düşüren yaygın bir hastalık olduğunu belirtti.
Halk arasında uygulanan tuzlu suyu buruna çekmek ve denize girmek gibi davranışların sinüzit hastalığında yardımcı tedavi olarak kabul gördüğünü ifade eden Koyuncu, şunları söyledi:
"Yapılan çalışmalarda deniz suyu ve tuzlu su gibi yardımcı tedavilerin burun akıntısını azalttığı, burun hava geçirgenliğini arttırdığı ve hastanın kendisini daha sağlıklı hissetmesini sağladığı görülmüştür. Ancak kesinlikle bunlar birebir sinüziti geçiren yöntemler değil.Asıl tedavi ise antibiyotiklerle yapılıyor. Evimizde tuzlu su yapıp burna çekebiliriz veya eczanelerde satılan deniz sularını alabiliriz.Bu uygulamaların hastanın kendisini daha sağlıklı hissetmesini sağladığı görülmüştür. Hasta daha rahat nefes alıp veriyor. Özellikle solunumun rahatladığı ispatlanmıştır. Tuzlu suyun hastaya hiçbir zararı yok. Hasta tuzlu su kullanarak kesinlikle konfor hissedecektir. Tuzlu su kullanarak burnu açılacak ve rahat nefes alacaktır. Sinüzitte hastanın en önemli sıkıntısı hastanın rahat nefes alamaması, burun tıkanıklığıdır."
mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu dile getiren Koyuncu, "Sinüzit hastanın bütün konforunu düşürür. İş gücü kaybı yapar, insanın etrafıyla ilgisi kesilir, huzursuzluk, iş yapmada ve işe gitmekte zorluk yaşanır. İnsanın hayat kalitesini düşüren mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.Sinüzit cerrahisinde ise endoskopik sinüs cerrahisi uygulanıyor. Burun içerisinden girilerek sinüslerdeki iltihap düzeltiliyor. Hastaya daha az zarar veren ameliyatlar yapılıyor. Dışardan ameliyat izi belli olmuyor" dedi.
Damla ve spreylerin yan etkileri varSinüzit tedavisinde antibiyotik kullanımının tedavinin temelini oluşturduğunu ifade eden Koyuncu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hastalığın kaynağı bakteri olduğu için sinüslü hastalarda mutlaka bir antibiyotik tedavisi başlamalı. Temelde tedavi antibiyotiktir. Bunun dışında kullanılan ilaçlar tedavi için olmazsa olmaz değil.Kortizonlu burun spreyleri mutlaka kullanılması gereken ilaçlardan biri değil. Hastanın burun tıkanıklığının giderilmesinde bu spreylerin büyük yardımı vardır. Hasta bu sprey ve damlalar sayesinde daha rahat nefes alabiliyor. Ancak bu damla ve spreylerin yan etkileri var. Özellikle rebound fenomeni dediğimiz, hastanın uzunsüre bu ilaçları kullandıktan sonra tedavilere yanıt vermemesi durumu yaşanabiliyor, hatta tıkanıklık artabiliyor. Bu ilaçları uygun dozlarda kullanmak lazım."
SİNÜZİTE NE İYİ GELİR / DENİZE GİRMEK SİNÜZİTE ÇOK İYİ GELİYOR
Çoğunlukla burun akıntısıyla kendini belli eden sinüzit, daha çok üst solunum yolu hastalıklarıyla beraber görülüyor. Bir viral enfeksiyona bağlı olduğunda kolayca tedavi edilebilen hastalık, kronikleştiğinde ciddi rahatsızlıklara yol açabiliyor. İşte bu hastalık hakkında bilmeniz gerekenler:
YEŞİL RENKLİ YAPIŞKAN AKINTIHasta genellikle üst solunum yolu enfeksiyonuyla doktora başvuruyor. Burun akıntısı, boğazda yanma ve geniz akıntısı belirtiler arasında yer alıyor. Fakat bu bulgular tüm viral enfeksiyonlar için aynı oluyor. Sinüzitten şüphelendirecek en önemli belirti ise genizden arka tarafa akan yapışkan akıntı ve bu akıntının yeşil renkte olmasıdır.
Kronik sinüzitlerin merkezinde alerji olabiliyor. Hastanın alerjik yapıda olması, burun etlerinin ve sinüs kapılarının şişmesiyle, sinüzit kronikleşiyor.
Kronik sinüzit mevsim ayırt etmiyor. Akut sinüzit ise kışın daha çok görülüyor. Güneşle birlikte üst solunum yolu enfeksiyonları ve sinüzitler azalıyor. Sıcak, sinüzite iyi geliyor. Denize girmek ise doğal bir yıkama yöntemi oluyor.
Sinüzitler sinüs grafileri sonucunda ortaya çıkıyor. Sinüslerin kanlı olması, enfeksiyonun uzun zamandır sürdüğü anlamına geliyor.
TEDAVİ EDİLMEZSE ÖLÜMCÜL OLABİLİRSinüs denilen boşluklar, kafatasında yer alıyor ve hayati organlara çok yakın olduğu için, sinüzit tedavi edilmediğinde ölümcül sonuçlar doğurabiliyor. Bu sonuçlar arasında; körlük, menenjit, yüz kemiklerinde erime ve deformasyon yer alıyor.
BURUN KANAMASI VARSA KRONİKLEŞMİŞTİRKronik sinüziti olup bunu bir ya da iki yıl erteleyen hastalar; burun kanaması şikayetiyle hekime başvuruyor. Burun kanamasına sık sık yeşil ve sarı akıntı eşlik ediyor çünkü kemikte erozyon başlamış oluyor. Kronik sinüzitli hastalar çoğu zaman diş hekimlerine başvuruyor. Bu kişilere çoğunlukla yanlış kanal tedavileri uygulanıyor. Diş hekimlerinin; üst çenede tutmayan diş köklerini gördükleri zaman, sinüzitten şüphelenerek hastalarından öncelikle sinüs tomografisi istemesi gerekiyor.
SİNÜZİTE NE İYİ GELİR / "SİNÜZİTTEN OKALİPTÜS YAĞIYLA KURTULUN"
Dr. Ömer Coşkun, sinüzit hastalığından kurtulmak isteyenler için okaliptüs yağının bir şifa kaynağı olduğunu söyledi.
Okaliptüs yağının sinüzit tedavisinde çok iyi sonuç verdiğine dikkat çeken Dr. Coşkun, şöyle konuştu: "Sinüs; burun ve göz çevresindeki kemiklerin içindeki boşluklara verilen addır. Bu boşlukların burun içine açıldıkları kanallardaki tıkanıklık nedeniyle iltihaplandığında ortaya çıkan enfeksiyona sinüzit denir. Sinüzit hastalığı için reçetesiz antibiyotikler yerine okaliptüs yağını kullanın."
Sinüzit hastalığından kurtulmak isteyenler için okaliptüs yağının bir şifa kaynağı olduğunu belirten Dr. Ömer Coşkun, yağın sabah akşam buruna bir damla damlatılarak kullanılabileceğini kaydetti. Coşkun, daha iyi olur mantığıyla fazla damlatılan yağın zararlı olabileceğini belirtti.
Çingeveni çayı, hibiskus, kuşburnu çayı ve zencefil-bal karışımının tedavi sürecinde okaliptüs yağına takviye olarak kullanılabileceğinin altını çizen Dr. Coşkun, 21 günlük sürecin ardından hastaların sinüzitten kurtulacağını ifade etti.
Dr. Ömer Coşkun, solunum yolu hastalıklarının tedavisinde kullanılan okaliptüs yağının bronşit, astım, nezle ve soğuk algınlığında da iyi sonuç verdiğini söyledi.
SİNÜZİTE NE İYİ GELİR / KRONİK SİNÜZİTTEN KORUNMANIN EN İYİ YOLU ENFEKSİYONDAN KAÇINMAK
TOPLUMDA yaygın olarak görülen sinüzit tedavi edilmezse çok sık antibiyotik kullanımına neden olabiliyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Prof. Dr. İsmail Koçak, önceden geçirilmiş ağır bir grip, organ yetmezliği, şeker hastalığının sinüzite yol açabileceğini ve sinüzitten kaçınmanın en önemli yolunun enfeksiyondan kaçınmak olduğunu belirtti.
BAZI İLAÇLAR DA SİNÜZİTE NEDEN OLABİLİYORAyrıca mukoza kurutucu, idrar söktürücü ve bazı tansiyon ilaçlarının da sinüzite zemin hazırladığını belirten Prof. Dr. Koçak, sinüzitin tedavisinde kullanılan balon yöntemini anlattı ve şunları söyledi, "Balon sinüs cerrahisi, sinüs kanallarının balonla genişletilmesi işlemidir. Şu anda tüm sinüslere yönelik müdahalelerde güvenle kullanılıyor. Endoskopi ile sorunlu sinüs bir kılavuz tel aracılığıyla saptanıyor. Ardından kılavuz tel üzerindeki balon, kanal içinde şişiriliyor. Böylece sinüs kanalı genişletiliyor. İşlem sırasında ve sonrasında kanama, ağrı olmuyor ve hastaların tampon kullanmasına gerek olmuyor."
EN ÖNEMLİSİ ENFEKSİYONDAN KAÇMAKSinüzitin tekrarlanmasını önlemek için en doğrusunun enfeksiyondan kaçmak olduğunu söyleyen Prof. Dr. Koçak, "Bunun için enfeksiyonun yoğun olduğu dönemlerde kapalı ortamlardan kaçının. Açık ve temiz havalı ortamlarda bulunun. Klimalı ve soğuk ortamlar sinüziti tetikler. Hafif de olsa bir üst solunum yolu enfeksiyonu yaşarsınız muhakkak burun tıkanıklığını gidermek için kullanılan ilaç tedavisine başlayın. Uçak yolculuklarından uzak kalın. Terli terli su içmek, başı üşütmek, şapkasız çıkmak gibi durumların sinüzit ile uzaktan yakından ilgisi yok ama yine de dikkatli olmakta yarar var" dedi.
"KRONİK SİNÜZİTTE İLAÇ TEDAVİSİ ETKİLİ OLMAYABİLİR"Sinüzitte tıbbi tedavinin 7 ile 21 gün arasında sürdüğünü belirten Prof. Dr. İsmail Koçak şunları söyledi, "Süre, enfeksiyonun şiddeti ve oluşum sürecine göre değişir. Cerrahi tedavi ise 1 haftalık bakım sonrasında kendiliğinden iyileşme süreciyle tamamlanır. Cerrahi işlemlerden sonra normal yaşama geçiş çok kısadır. Özellikle lazer ve balon sinüs cerrahisinde kişi aynı gün normal yaşantısına devam edebilir. Ancak kronik yapısal sinüzitlerde, ilaçla tedavinin faydasız olduğu durumlarda cerrahi tedavi ön plana çıkar. 'Endoskopik sinüs cerrahisi' adı verilen teknikte sinüslerin tıklanmış kanalları genişletilir veya açılır. Bu işlem lazer, balon ve standart enstrümanlarla gerçekleştirilir. İşlemler endoskop ile yapıldığı için dışardan belli olmaz ve yüzde iz veya şişlik bırakmaz."
SİNÜZİTE NE İYİ GELİR / SİNÜZİTTEN KORUNMA YOLLARI
Tedavi edilse de tekrarlayabilen bir hastalık olan sinüzitin oluşumunun nasıl engellenebileceğini bilmenin büyük önem taşıdığına dikkat çeken Op.Dr.Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı: "Gribal enfeksiyon mutlaka doktor kontrolünde tedavi edilmelidir. Enfeksiyon süresince burun daima açık tutulmalıdır. Bunun için okyanus sularını kullanmak ya da denize girmek sinüslerin boşalması açısından yararlıdır. Evde bir su bardağının içine bir çay kaşığı tuz, yarım çay kaşığı karbonat karıştırılarak hazırlanan sıvı ile burun içi yıkanabilir. Bunlar gribal enfeksiyon durumunda sinüslerin dolmasını engelleyecektir. Burnu açık tutmak için ayrıca mentol ve okaliptuslu buhar yapılabilir. Dışarı çıkarken ıslak saçla çıkılmamalı, saçlar mutlaka kurutulmalıdır. Doğrudan rüzgara maruz kalınmamalıdır. Alerji tedavisi ihmal edilmemelidir. Burun kemik eğrilikleri, burun etlerinin büyüklük ve şişliği tedavi edilerek ortadan kaldırılmalıdır.
SİNÜZİTE NE İYİ GELİR / SİNÜZİT HASTALIĞINDA BİLİNEN YANLIŞLAR!
Kulak Burun Boğaz Uzmanı Opr. Dr. Suat Albayrak, sinüzit hastalığında doğru bilinen yanlışlar hakkında şunları söyledi:
"Halk arasında sinüzite iyi geleceği düşünülen bazı yöntemler hayati birtakım sonuçlara neden olabilir. Sinüzite iyi geldiği düşünülen bazı doğal tedaviler, bitkisel tedaviler çok riskli olabilir. Sinüzite iyi geldiği düşünülen bitkiler buruna sıkılmamalı. Aksi takdirde kullanılan bitki, burnun arkasından alt solunum yoluna doğru akarsa bir gırtlak ödemine neden olarak hastanın hayatını kaybetmesine sebep olabilir. Burun süratli sümkürülmemeli, çok şiddetli sümkürmelerde burundaki enfeksiyon kulağa gidebilir. Bu durum ise orta kulak iltihabı ile sonuçlanabilir. Tedavi edilmeyen sinüzit ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu durumda sorun kronikleşebiliyor ve istenmeyen sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Örneğin sinüs enfeksiyonunun çevreye yayılması sonucu menenjit, beyin apsesi veya görme kaybı oluşması gibi! Oysa ki sinüsteki enfeksiyonlar çevre yapılara yayıldığı takdirde ciddi tablolara yol açabiliyor.'Sinüs boşluklarının çevresinde, göz ve beyin yer alıyor. Dolayısıyla sinüs enfeksiyonu çevreye yayıldığında yüz kemiklerinde osteit denilen iltihaplanmalara, göze yayıldığında körlüğe kadar giden durumlara ve beyne yayıldığında menenjitten beyin apsesine kadar birçok ciddi soruna neden olabiliyor. Dolayısıyla sinüzit problemi olan hastaların mutlaka bir doktora başvurmaları ve tedavilerini aksatmamaları çok önemli."
Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümü'nden Prof. Dr. Sami Katırcıoğlu, halk arasında sinüzite iyi geleceği düşünülüp uygulanan bazı yöntemlerin hayati birtakım sonuçlara neden olduğunu söyledi. Katırcıoğlu, "Sinüzite iyi geldiği düşünülen birtakım bitkiler buruna sıkılmamalıdır. Aksi takdirde kullanılan bitki, burnun arkasından alt solunum yoluna doğru akarsa bir gırtlak ödemine neden olarak hastanın hayatını kaybetmesine sebep olabilmektedir." dedi.
BASURA NE İYİ GELİR / KUŞKONMAZ, HEMOROİD HASTALIĞINA İYİ GELİYOR
Kuşkonmaz bitkisinin potasyum içeriği bakımından yüksek değerlere sahip olduğunu ve içerisindeki rutin maddesinin kan damarlarının çeperlerini güçlendirdiğini belirten Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Korkmaz, sebze olarak tüketilebilen bu bitkinin Hemoroid hastalarına özellikle tavsiye edildiğini söyledi.
Kuşkonmazdaki lif içeriğinin çok yüksek olduğunu vurgulayan Korkmaz, "Kuşkonmaz bitkisi sürgünleri yenen bir sebzedir. Folik asit, lif, C vitamini, potasyum içeriği çok yüksek ve en önemlisi rutin denilen bir madde var içinde; kan damarlarının çeperlerinin kuvvetlenmesini sağlıyor, bu özelliğiyle hemoroid hastalarına özellikle tavsiye ediliyor. Özellikle lif içeriği çok yüksek, bağırsaklara da iyi geliyor." dedi.
KSÜ Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Korkmaz, üniversitenin Uygulama ve Araştırma Merkezi'nde yapılan 5 yıllık adaptasyon çalışmasının ardından ürünün Kahramanmaraş'ta üretilebildiğini kaydetti. Prof. Korkmaz, "Bu bitkinin anavatanı Doğu Akdeniz. Pek bilinen bir tür değil. Yurt dışından 1950-60'lı yıllarda gelen hocalar bunun üretimini teşvik amaçlı bazı çalışmalar yapmış ama maalesef yayılmamış. Son yıllarda bir artış gözleniyor, biz de bunu Kahramanmaraş'ta alternatif sebze olarak yetiştirebilir miyiz diye çalışma yaptık. Bu, çok yıllık bir sebze, bir kere ekildikten sonra aynı yerden 10-15 yıl ürün elde ediyorsunuz." diye konuştu.
HİÇBİR SEBZE MART AYINDA ÜRÜN VERMEZKEN KUŞKONMAZ VERİYORDenemesi yapılan bitkinin çiftçilere alternatif ürün çeşidi oluşturduğunu ifade eden Prof. Korkmaz, şöyle konuştu: "Buraya 5 yıl önce ekim yaptık, araştırma yapıyoruz. Ürün almaya geçen yıl başladık, bu yıl da devam ediyor, hasat, meyve ağaçlarında olduğu gibi 3'üncü yıldan sonra başlıyor. Hem bahar hem de yaz hasadı denemesi yapıyoruz. Amacımız, Kahramanmaraş'ta bu ürünün yetişip yetişmediğini araştırmaktı, bu ürün ilimizde rahatlıkla ekilebilir. Kuşkonmaz'ın bakımı çok kolay ve ekonomik değeri yüksek bir bitki. Kuvvetli bir bahçenin yılda altı hafta hasadı var. Ancak çalışmalarımız netice verirse bunun hasat zamanını bahar ve yaz olarak uzatacağız. Çiftçiler, arazilerin bir kısmını ayırsalar geçimlerini sağlarlar. Hiçbir sebze mart ayında ürün vermez. Ama kuşkonmaz veriyor."
BASURA NE İYİ GELİR / HEMOROİDE İYİ GELEN BİTKİ: KARAHALİLE
Histoloji ve Embriyoloji uzmanı Dr. Ömer Coşkun, "Hemoroide karşı Karahalile bitkisini tüketin." önerisinde bulundu. Karahalile nasıl tüketilir?
KARAHALİLE NELERE İYİ GELİR?Karahalile bitkisi hakkında bilgi veren Dr. Ömer Coşkun, "Güney Asya'da, özellikle Hindistan'da yaygın olarak yetişen Karahalile bitkisinin meyvesi, iltihap giderici, ağrı kesici, damar büzücü, kanamayı durdurucu, yara iyileştirici, özellikleri ile hemoroit hastalarının imdadına yetişmektedir. Karahalilenin ayrıca virüs öldürücü, ateş düşürücü, spazm çözücü, kan şekerini düşürücü etkileri de vardır.
Yapılan çalışmalarda; antiviral, antibakteriyel, antifungal özelliklere sahip olduğu belirlenen karahalilenin, sindirim sistemini düzenlediği, mideyi rahatlattığı, gazı giderdiği, vücuttan toksinlerin atılmasını kolaylaştırdığı ve sinir sistemini desteklediği gösterilmiştir. Bu değerli bitki ayrıca, göz rahatsızlıklarında, ağız içi yaralarında, astıma bağlı şikayetlerin azaltılmasında fayda sağlar." açıklamasında bulundu.
Halk arasında basur olarak bilinen hemoroit oluşumuna etki eden en önemli faktörün, uzun süre devam eden kabızlık ve günümüzde giderek artan hareketsiz yaşam tarzı olduğunun altını çizen Coşkun, "Posa ve lif yönünden zengin sebze, meyve, kurubaklagil tüketmek, yeterli su içmek, hareketli bir yaşam tarzını benimsemek gibi alınacak basit önlemlerle, hemoroit oluşumu engellenebilir." ifadelerini kullandı.
KULLANMADAN ÖNCE KAVURUNDr. Ömer Coşkun, karahalile bitkisinin nasıl kullanılacağını şöyle anlattı: "Birkaç adet karahalile meyvesini, bir miktar yağ ilave ettiğiniz tavada yakmadan kavurduktan sonra, havanda döverek veya öğütücüde çekip, dilerseniz balla karıştırarak, bol ılık suyla yutabilirsiniz."
BASURA NE İYİ GELİR /HEMOROİDİN ÇARESİ BU YEMEKTEYMİŞ!
Pazı yemeği tarifi ile akşam yemeklerinizi lezzetlendirebilir, sağlıklı bir hale getirebilirsiniz. Uzman Diyetisyen Pınar Kural Enç, "Besin değeri olarak da ıspanağa benzeyen pazı betakaroten ( A vitamini), C vitamini, K vitamini ve Folik Asit bakımından zengindir. Bunların dışında pazının içeriğinde E vitamini, demir, magnezyum ve kalsiyum minerallerini de bulunmaktadır.
Pazı birçok yeşil sebze gibi antioksidan özelliği olan bir sebzedir. Pazının içerisinde yer alan antioksidan miktarı bu sebzenin anti kanserojen olduğunu ortaya çıkarmıştır. Yani kansere karşı koruyucudur. Özellikle kolon kanserini önlemeye yardım eder. Kanserden korunmak için bu şifalı sebzeyi tüketebilirsiniz.
Basur rahatsızlığına karşı çözüm arıyorsanız mutlaka pazıyı deneyip kullanabilirsiniz. Pazı haşlanarak lapası hazırlanarak basur memelerinin üzerine konursa hemoroid yani basur için fayda sağlar. Aynı zamanda vücuttaki deri hastalıklarına ve şişliğe de iyi gelir.
Hemoroid Hastalığı ve TedavisiHemoroid hastalığı toplumda oldukça yaygın bir hastalıktır.
Hemoroid hastalığı toplumda oldukça yaygın bir hastalıktır. Hemoroidhastalığından korunmak için düzenli beslenmeve kabızlıktan kaçınmakçok önemlidir.Hastalık ortaya çıktıktan sonra öncelikle ilaç tedavisi verilir.Tedaviye yanıt alınmazsa ameliyat edilerek hasta tedavi edilir.
Hemoroid Nedir?Hemoroid,basur ya da halk arasında mayasıl olarak bilinen hastalık makatın (anüsün) çevresindeki damarların,bacaklardaki varisler gibi şişmesiyle oluşur.
Makat çevresinde üç adet toplardamar yastıkçığı mevcuttur.Bu yastıkçıklar birer air bag(hava yastıkçığı) gibi görev yaparlar ve vücutta çok ince bir kontrol mekanizması gerektiren, istek dışında gaz kaçırmayı önleyen kontrol mekanizmasını oluştururlar.Toplardamar yastıkçıklarının içi (hemoroid yastıkçıkları) istirahat halindeyken, kanla dolar ve şişer.Böylece air-bag vazifesi yaparak, kişinin isteği dışında gaz kaçırmasına engel olur.
Hemoroid Nasıl Oluşur?Anüste yer alan iç ve dış kaslar arasındaki uyumsuzluk,ıkınma problemleri bu bölgede yer alan toplardamar ağının genişlemesine ve sarkmasına yol açar.Zamanla bu toplardamar ağının(hemoroid memeleri) üstünü örten derinin incelmesi ile birlikte kanamalar ortaya çıkabilir.
Hemoroid Nedenleri Nelerdir?
1:Uzun süreli kabızlık veya ishal
2:Büyük tuvalet ihtiyacını gidermeyi ertelemek,tuvalette uzun süre oturmak ve aşırı ıkınmak
3:Mesleği gereği uzun süre haraketsiz oturmak(şöför,pilot)
4:Ağırlık kaldırmak veya ağırlık kaldırma sporu yapmak
5:Gebelik veya doğum(Büyüyen rahim basınç etkisi yapar)
6:Kronik(uzun süredir devam eden) öksürük şikayeti olanlar
7:Yaşlılık
8:Sedanter yaşam
9:Karaciğer sirozu
10:Kalıtımsal faktörler
11:Beslenme ;Alkol tüketimi,acılı baharatlı gıdaların fazla tüketimi,düşük lif oranı gıdalarla beslenme
12:Şişmanlık
Hemoroid Kimlerde Görülür?Hemoroid genellikle genç yetişkin insanların hastalığıdır.Yaş ilerledikçe hemoroidin görülme sıklığı artar.Ortalama her 3 kişiden birinde hemoroid hastalığı görülmektedir ve bu oran 40 yaş üzerinde daha da artmaktadır.
Hemoroidin Belirtileri Nelerdir?KANAMA:Özellikle iç hemoroidlerin en önemli belirtisidir.Kanama genelde dışkılamayı takiben ortaya çıkar,bazen damlama şeklinde ve bazen tuvaletin içini kırmızıya boyayacak kadar çok miktarda olur.Kanamalar genelde ağrısızdır,kan pıhtısı içermezler.
ANÜS ÇEVRESİNDE ŞİŞLİK:Uzun süreli hemoroidal şikayetleri olanlarda genelde anüs çevresinde anal deride sarkma ve damarsal şişlik farkedilir.
KAŞINTI VE AKINTI:Hemoroidler özellikle dışarı sarkan hemoroidler mukuslu(yapışkan bir sıvı) akıntı şikayetine neden olabilir.Bu akıntı kaşıntı şikayetine yol açabilir.
AĞRI:Genelde dış hemoroidlerde görülmektedir,iç hemoroidlerin ileri evrelerinde ve özellikle tromboze hemoroidlerde ağrı görülmektedir.
Hemoroid Çeşitleri ve Tedavi Yöntemleri
Hemoroidler öncelikle kaynağını aldıkları bölgeye göre iç ve dış olarak ikiye ayrılır.
İÇ HEMOROİD: Asıl önemli olan hemoroidler iç hemoroidlerdir.Bu hemoroidlerde kendi içinde dört gruba ayrılır.
1.Derece Hemoroid
Hemoroid memesinin dışarıdan görülemediği ancak anoskop ile içeriye girildiğinde görülebildiği durumda 1. derece hemoroid söz konusudur.
Kendini sadece kanama ile belli eder. Bu memeler genellikle ağrısız olup, 1 cmden daha küçük boyutlu, gergin ve ince duvarlı kanamaya hazır iç memeler şeklindedir ve ele gelmezler.
Tedavisi
1. derece hemoroidler için çoğu zaman ameliyat gerekmez. Sadece merhem, uygun diyet, ılık su ile oturma banyosu ve istirahat yeterli olabilir. Ancak hazırlayıcı sebepler araştırılıp onlar da ayrıca tedavi edilmelidir.
2. Derece Hemoroid
Bunlar dışkılama sırasında ,tuvalette ıkınınca anüs dışına çıkan ve ele gelen, ayağa kalkınca ve ıkınma bittiğinde anal kanal içine çekilip kaybolan, ağrısız, 1 – 3 cm çapında hemoroid memeleri olup, genellikle fışkırır tarzda veya hızlı damlalar şeklinde kanama yapar. Kanamalar bazen bir iki ay ara verebilir, bazen aylarca, her tuvalet çıkışında az da olsa görülür. Ve zaman içinde mutlaka kansızlık yapar.
Tedavisi
İkinci derece Hemoroidler yine cerrahi tedavi gerektirmezler. Bağlama, Nd yag laser, sklerozan ilaç enjeksiyonu ile tedavi edilebilirler. Ayrıca uygun diyet, merhemler, ılık su ile oturma banyoları ve ağrı kesiciler tedaviye eklenmelidir.
3. Derece Hemoroid
Ikınma(dışkılama sırasında) ile dışarı çıkar ve bir süre anüs dışında kalırlar,hasta çoğu kez kendisi bu hemoroid memelerini içeri iter.
Tedavisi
Tedaviye duruma göre önce tıbbi ve konservatif yöntemlerle başlanır; Nd-yag lazer ve özellikle LONGO STAPLER ile tedavisi mümkündür.
Longo Metodu Nedir?Hemoroid hastalığının tedavisinde ana amaç hastanın ameliyat sonrası ağrısının en az olarak hissetmesidir.Ameliyat sonrası ağrı üçüncü ve dördüncü evre hemoroidlerin tedavisinde önemli bir sorun oluşturur.Longo ameliyatında özel bir cihaz kullanılmakta ve ameliyat anüsün ağrısız olan iç kısımında tatbik edilmektedir.Uygulama 15-20 dakika gibi kısa sürede yapılmaktadır,ameliyat sonrası ağrı belirgin olarak daha az,nekahat süresi daha kısa ve işe dönüş zamanı daha çabuk olmaktadır.Longo tekniği hastalığın tekrarı konusunda belirgin bir avantaj sağlamaz ama ameliyat sonrası ağrı konusunda avantajlıdır.
4. Derece Hemoroid
Hemoroid(basur) memeleri dışkılama haricinde de anüsün dışında yer almaktadır ve elle bile anüsün içine itilemez.Çoğu kez bu memeler akıntıya ve kaşıntıya yol açarlar.
Tedavisi
Klasik cerrahi metodlarla yapılabileceği gibi LONGO+lazer metoduyla da yapılabilmektedir.
DIŞ HEMOROİDLER:Genellikle ameliyat gerektirmez,anüsün dışından kaynağını alır,çok ağrılı olabilir(tromboze olabilir)Tromboz döneminde ağrı fazlaysa erken dönemde lokal anestezi ile içindeki pıhtı boşaltılabilir.Çoğu kez istirahat,ılık oturma banyosu ,ağrı kesici ve merhemlerle tablo geriler.
Cerrahi Tedvinin Risk ve Komplikasyonları ( Yan Etkiler)
Hemoroid hastalığında cerrahi tedavi güvenle yapılabilir. Fakat ender de olsa bazı riskler ve kompliklasyonlar görülebilir.
Bunlardan bazıları cerrahi tedaviye bazıları da anesteziye aittir. Anesteziye ait olanlar anestezi doktoru ile konuşarak öğrenilebilinir.
Cerrahi tedaviye bağlı gelişebilenler ise şöyledir:
-Ameliyat sonrası dönemde bir süre dışkılama yaparken ağrı ve batma hissi olabilir.
- Yara yerinden iltihabi akıntı olabilir.
- Ameliyat sırasında veya sonrasında kanama olabilir. Bu kanamaya bağlı tekrar ameliyat gerekebilir.
- Ender olarak ameliyat sonrasında anal kanalda (makat) darlık oluşabilir. Bu durumda hastanın dışkılama zorluğu gözlenir.
- Ameliyat sonrası dışkılama alışkanlığında değişiklik ve dışkı kontrol mekanizmalarında bozulma olabilir. Zaman içinde düzelme gözlenir.
- Hemoroid hastalığı cerrahi tedaviden sonra tekrarlayabilir. Tekrarlamaması için yüksek lifli diyet tercih edilmelidir.
Ameliyat Sonrası Nelere Dikkat Edilmelidir?
Aşağıdaki sorunlardan biri olduğunda doktora başvurulması gerekir.
- Ağrı kesicilere rağmen geçmeyen şiddetliağrı
- Ateş, üşüme, titreme
- Yara yerinden iltihabi akıntı (cerahat içeren akıntı)
- Pansuman yapılmasına rağmen durmayan şiddetli kanama
- İdrar yapmada zorluk
- Üç gün üst üste dışkılama olmaması
- İshal (diyare) : 24 saat içinde 3 den fazla sulu dışkılama
- Bulantı, kusma
Hemoroid Hastalığı Kansere Dönüşür mü?Hemoroidlerin kansere dönüşme özelliği yoktur.
Anüsten kanama şikayeti olan bir hasta çok iyi değerlendirilmelidir.Anal bölgede hemoroid hastalığı tespit edilen hastalarda,bazen kalın barsakta yerleşmiş bir polip veya kanser kanama nedeni olabilirŞüpheli durumlarda mutlaka kolonoskopi yapılmalıdır.
Hemoroid Hastalığından Nasıl Korunuruz?1-Kabızlıktan korunulmalı(Bunun için özellikle tuvalet konusuna özen gösterilmeli,belirli bir saatte her gün tuvalete oturulmalıdır.Örneğin her sabah bir bardak ılık su içtikten 5-10 dakika sonra tuvalete oturulmalıdır.Tuvalette Hiçbir zaman uzun süre kalmamalıdır.Aralıksız ıkınma işinden kaçınılmaladır
2-Tuvalet asla geciktirilmemelidir.
3-Tuvalette aşırı ve ardışık ıkınmalardan kaçınılmalıdır
4-Her gün 6-8 bardak sıvı alınmalıdır.
5-Aşırı kilolardan kaçınılmalıdır.
6-Günlük fiziksel aktiviteyi arttırmalıdır.Uzun süre oturur pozisyonda kalmamalıdır.
7-Lifli gıda bolca tüketilmelidir.
8-Tuvalet sonrası temizlik sırasında tahriş edici tuvalet kağıdı kullanmamalıdır.