Türk Toraks Derneği Başkanı Prof. Dr. Hasan Bayram, sıcaklık artışlarına bağlı olarak özellikle solunum sistemi, kalp-damar hastalıkları ve beyin hastalıklarına bağlı ölümlerde artış olduğuna işaret ederek, yeterince terlemenin olmaması veya ortamda yüksek nem bulunması durumunda vücut sıcaklığı, fizyolojik işlevleri yerine getiremeyecek tehlikeli düzeylere çıkabildiğini, sıcak havada egzersiz yapmak ve yoğun çalışmanın da sıcaklık çarpa riskini artırdığını belirtti. Bayram, yazılı açıklamasında, küresel ısınma ile buna bağlı iklim ve çevre değişikliklerinin özellikle son yıllarda insan sağlığını ciddi şekilde tehdit eder hale geldiğine değinerek, sanayi devrimiyle fosil yakıtların kullanımının artması sonucu karbondioksit, metan ve azot oksit gibi sera gazlarının atmosferik konsantrasyonları ileri derecede artığını, enerji ve taşımacılık sektörlerinin halen sera gaz emisyonunda büyük rol oynadığını ifade etti.
Türkiye'de haziran aylarında izlenen ortalama sıcaklık 21,3 dereceyken, bu yıl 22,3 derece seyrettiğini İstanbul'da ise 22,7 derece olduğunu kaydeden Bayram, şöyle devam etti: "Sıcaklık artışlarına bağlı olarak özellikle solunum sistemi, kalp-damar hastalıkları ve beyin hastalıklarına bağlı ölümlerde artışlar olmaktadır. Son yıllarda, başta Akdeniz bölgesinde olmak üzere Avrupa'nın çeşitli yerlerinde, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerde sıcaklık artışına bağlı çok sayıda ölüm görüldü. Bu ölümlerin daha çok sıcak çarpması, ateş ve su kaybından kaynaklandığı, kişide kalp yetmezliği, kronik solunum hastalıkları ve inme olmasının da ölümleri artırdığı bulunmuştur."
Bayram, aşırı sıcaklara maruziyet sonucunda ortaya çıkan sağlık sorunlarının başında sıcaklık çarpması geldiğine işaret ederek, şu bilgileri paylaştı:
"Güneş çarpması olarak da bilinen sıcak çarpması, uzun süre yüksek sıcaklıklara maruz kalma sonucunda vücudun aşırı miktarda ısınmasıyla ortaya çıkan bir durumdur. Vücudumuz sıcaklık artışı karşısında kendini koruyacak başta terleme olmak üzere, çeşitli mekanizmalara sahiptir. Vücudumuzun normal fonksiyonları sürdürebilmesi için vücut sıcaklığının 36,3 ile 37,1 derece arasında tutulması gerekir. Fizyolojik koruma mekanizmalarının henüz yeterince gelişmediği ya da fonksiyonunun azaldığı (yaşlılık, erken çocukluk, kronik hastalık gibi) koşullarda ortam sıcaklığının artışı vücutta kontrolsüz sıcaklık artımına neden olmaktadır (40 derece ve üzeri). Yeterince terlemenin olmaması ya da ortamda yüksek nem bulunması durumunda vücut sıcaklığı, fizyolojik işlevleri yerine getiremeyecek tehlikeli düzeylere çıkabilmektedir. Sıcak havada egzersiz yapmak ve yoğun çalışmak da sıcak çarpması riskini artırmaktadır."
Korunma yöntemleri
Türk Toraks Derneği Çevre Sorunları ve Akciğer Sağlığı Çalışma Grubu Başkanı Doktor Öğretim Üyesi Nilüfer Aykaç da sıcak çarpmasının belirtilerini, "vücut sıcaklığının hızlı bir şekilde 40 derece ve üzerine çıkması", "terlemenin bozulması", "cildin sıcak ve kuru olması", "önce kızarıp daha sonra soluk ve morumsu bir renk alması", "normalden daha hızlı soluk alıp verme", "hızlı nabız atması", "bulantı", "kusma", "baş ağrısı", "kas krampları", "genişlemiş göz bebekleri", "tutarsız konuşmalar", "çevreyi tanıyamama", "şaşkınlık", "agresif konuşma ya da davranışlar", "ajitasyon ve halüsinasyonlar", "uyuklama ya da sersemlik hali", "havale geçirme" ve "bilinç kaybı" şeklinde sıraladı.
Sıcak çarpmasının acil bir durum olduğunu belirten Aykaç, sersemlik, baş ağrısı, aşırı yorgunluk, gerginlik, şiddetli kas ağrıları, yüksek ateş, mide bulantısı, havale geçirme veya bilinç kaybı semptomları görüldüğünde acil olarak doktora başvurmak gerektiğinin altını çizdi.
Aykaç, yaşlılar, bebekler ve 5 yaş altı çocuklar, kronik hastalıkları olanlar, yatağa bağımlı hastalar, çeşitli kalp ilaçları ve idrar söktürücü kullananlar, evsizler, yoksullar, dış ortamda çalışanlar, dış ortamda egzersiz yapanlar, açık havada doğrudan sıcak havaya maruz kalan inşaat, temizlik, ulaşım iş kollarında çalışanlar, trafik polisleri, askerler sıcak çarpması riski altında olduğunu, apartmanların en üst katlarında, tuğladan yapılmış veya betonarme evlerde, sıcaklığa maruz kalma riskinin arttığını ifade etti.
Nilüfer Aykaç, sıcak çarpmasından korunma yöntemlerini şöyle açıkladı:
"Sıcak havalarda, özellikle sabah 10.00 ile öğleden sonra 15.00 arasında, çocuklar, yaşlılar, solunum ve kalp damar hastalığı gibi ek hastalığı olanlar doğrudan güneş ışığına maruz kalmamalıdırlar. Sıcak dalgası olduğu günlerde mümkünse evin içini serin tutmak, gerekirse klima ya da vantilatör kullanılmalı. Ayrıca bol sıvı alımı ihmal edilmemelidir. Yaz aylarında hafif, bol ve açık renk kıyafetler tercih edilmeli. Sıcak havalarda beslenirken ağır yemeklerden kaçınılmalı, bol su içmeli, alkol ve kafein içeren içeceklerden uzak durmalı. Güneş yanığına karşı önlem almalı, geniş kenarlı şapka kullanılmalı. Sıcakta spor ya da egzersiz yapmamalı ya da erken veya geç saatler seçilmeli. Mümkünse sık duş almalı."
İlk müdahalede hastanın, bir sağlık kuruluşuna ulaştırılana kadar serin bir yere alınması, ateşi varsa giysilerinin çıkarılması, düz yerde yatırılarak ayakları kalp seviyesinden yükseğe kaldırılması gerektiğini ve koltuk altı, kasık ve dirseklere soğuk uygulanabileceğini belirten Aykaç, şunları kaydetti:
"Vücut ısısı 40 derecenin üzerine çıktığında buz veya ıslak bezle soğutma yapılarak, vücut ısısının 38,5 derecenin altına düşürülmesi sağlanmalıdır. Hasta bu arada hızlı bir şekilde bir sağlık kuruluşuna götürülmelidir. Hastanın bilinç durumu bozulmuşsa, ek oksijen desteğine gerek vardır, hastaya ağız-burun yoluyla oksijen verilmelidir. Damar yolu açılarak sıvı takviyesinde bulunulmalıdır."