Son yıllarda Türkiye'de çok sık görülmeye başlayan Tiroid Kanseri'ne özellikle kadınlarda daha sık rastlanıyor. Sinsi ilerleyen ve çok fazla belirti göstermeyen bu hastalık, boyundaki şişlikleri önemseyerek erkenden teşhis edilebilir ve başarıyla tedavi edilebilir. Central Hospital'dan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. M. Rafet Yiğitbaşı, Tiroid Kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri açıklıyor ve ekliyor: "Tiroid kanserinde, nefes almada güçlük çekme, ses kısılması veya kalınlaşması, yutma bozukluğu ilerlemiş hastalığa işaret edebilir."
Tiroid bezi, boynumuzun ön tarafında yerleşmiş, vücudumuzun enerji ve protein metabolizmasında önemli görevleri olan hormonları üreten, endokrin sisteminin en önemli organlarından biridir. Tiroid kanserlerinin birçoğunda hiçbir şikayet belirtisi olmamaktadır. Bazı vakalarda boyunda kitle meydana gelmiş ya da lenf bezleri büyümüş olabilir. Hastaların bir kısmında boğazda sıkıntı hissi, nefes almada güçlük tanımlansa da, başka nedenler de göz önünde tutulmalıdır. Özellikle ses kısıklığı, nefes darlığı, yeme zorluğu ve boyunda lenf bezlerinin şişmesi, ilerlemiş tiroid kanserine eşlik edebilir.
İnsanların yaklaşık yarısında mevcut bulunan ve tiroid organı içinde kitle ile karakterize olan nodül problemi; çoğunluğu zararsız olmakla birlikte, kanser tanı ve tedavisini ilgilendiren yönü ile titiz değerlendirmeyi gerektirir. Tiroid kanseri, çok sık görülen iyi huylu tiroid nodülleri ile ortak semptom ve bulguları paylaştığından önemli bir sağlık sorunu olarak da ele alınmalıdır.
Tiroid'de tek ve sert bir nodül tespiti, çoğul nodüller arasında baskın ve ilerleyen bir nodül fark edilmesi, ultrasonografik incelemede bazı karakteristik bulguların varlığı ve boyun lenf bezelerinde büyüme gibi bir durumda tiroid kanserinden şüphelenilmektedir. Hastalara bu durumda mutlaka ince iğne biyopsisi planlanmalıdır. Tanı, şüpheli tiroid nodülü veya lenf bezesinden, ultrason rehberliğinde yapılacak ince iğne biyopsi materyelinin patolojik incelenmesi sonucunda kesinleşir. Boyun ultrasonu ve biyopsi en önemli tanı araçları olup, hormon düzeylerinin ölçülmesi ve tiroid sintigrafisi kanser tanısında fazla önem arz etmezler. Tanı konduktan sonra boyun bölgesi lenf bezelerinin durumu cerrahi tedavi planı açısından özel bir değerlendirme gerektirir.
Çocuklukta çekilen film ve tomografiler, Tiroid Kanseri'ne yol açabilir
Yaşanılan çevredeki radyoaktivite ve yoğun manyetik alan, özellikle çocukluk çağında tanı veya tedavi amaçlı radyasyona maruz kalmak, tiroid kanseri açısından risk faktörleridir. Eksik veya fazla iyod alımı, tiroid dokusunu bozan bazı özel iltihabi değişimler de tiroid kanserine zemin hazırlayabilir.
Her biri farklı özellik ve davranışlara sahip 4 farklı tiroid kanseri tipi bilinmektedir. İlk iki tip olan Papiller ve Folliküler Kanser'ler normal dokuyu iyi taklit eden hücre yapısına sahip olup, tüm tiroid kanserlerinin yüzde 80'den fazlasını oluşturmaktadır. Yavaş seyirli ve tedaviye iyi cevap verme özellikleriyle bilinirler. Bu kanserlerin uygun tedavi edilmesiyle birlikte 20 yıldan uzun bir yaşam beklentisinden bahsedilebilir. Tüm tiroid kanserlerinin yüzde 5-10'unu oluşturan Medüller Kanser 1/3 oranında ailevi geçişlidir. En az görülen kanser tipi ise Anaplastik Kanser'dir. Yaşlılarda rastlanan bu kanser tipinde tiroid'deki kitle çok hızlı gelişip büyüyerek, komşu organları da etkileyebilir.
Uygun bir cerrahi başarılı bir tedavi sağlar
Tiroid kanseri tedavisinin vazgeçilmezi ve ilk adımı cerrahi yaklaşımdır. Boyutu 1 cm'den küçük, erken olgularda tiroid organının bir yarısının çıkarılması bile yeterli olabilmekle beraber, organın tümünün çıkarılması tavsiye edilen cerrahi yöntemdir. Tümörün boyutu, hastaya ait risk faktörleri ve ameliyat öncesi tetkiklerin sonucuna göre tiroid organı dışında, boynun merkezi veya yan bölgelerindeki lenf bezelerinin çıkarılması da gerekebilmektedir. İşlemin boyutuna göre, kanama, ses siniri hasarı, kalsiyum metabolizmasının bozulması gibi komplikasyonlar düşük oranlarda da olsa söz konusu olabilir. Bu komplikasyon oranları, deneyimli cerrah ve yeterli ameliyathane ekipmanları ile en aza indirilebilir.
Papiller ve Folliküler tip kanserlerin cerrahi tedavisini takiben, bir kısım hastaya hücresel düzeydeki kalıntıları yok etmek için "Radyoaktif İod Tedavisi" de uygulandıktan sonra, hastaların tamamına yakınında 10 hatta 20 yıllık hastalıksız yaşam elde edilebilmektedir. Tedavisi tamamlanan hastalar, organ eksikliğine bağlı hormonal dengesizlik için ilaç kullanmak suretiyle sağlıklı yaşamlarına devam ederler.