"Psikolojik Destek" İsteyen Sadece Kanser Hastaları Degil!

AYNA Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi uzmanlarından psiko-onkolog Ayşegül Önk Eray kanser bir hastanın yakını olmayı çok yönlü olarak değerlendirdi.

Bilindiği üzere toplumun en temel taşı olan aile, birbiri ile sürekli etkileşimde olan bireylerden oluşan bir topluluktur. Bu nedenle, ailenin herhangi bir üyesinin yaşayabileceği her sorun, her üyeyi etkiler. Kısaca tüm aile sistemine yansır.

"Kanser", negatif, korkutucu hatta ölümle eş anlamda algılanan bir hastalıktır. Hele ki son yıllarda çok daha yaygın görülmesi, herkesin bir yakınının, akrabasının veya komşusunun kanser deneyimine şahit olma sıklığının artması ve kayıp deneyimleri umutsuzluk düzeyini daha arttırmaktadır. Bu yüzden, "kanser tanısı almak" hem bireyde, hem ailede genelde ciddi bir kriz durumu olarak yaşanmaktadır.

BİREYLER EKİP OLARAK HAREKET ETMELİDİR

Kanser, fiziksel bir hastalık olmasına rağmen, tüm bu nedenlerden dolayı psiko-sosyal bileşenleri de yoğun olan bir teşhistir. Bu yüzden tedavide, hasta, ailesi ve medikal ekip bir bütünlük içinde çalışırsa çok daha etkin sonuç almak mümkün olur.

AİLEDE KANSER TEŞHİSİ, SİSTEMDE KAOS YARATIR

Tablo; kriz, ilişki problemleri, anlaşmazlıklar, tükenme ve depresyona kadar uzanan bir yelpazede karşımıza çıkar. Kanser teşhisi ve tedavisi ile başlayan süreç aynı zamanda hızlı karar vermeyi ve birçok cevaplanması gereken soruyu ortaya koyar. Ailenin yaşam stili, ritüelleri, birbirleri ile ilişki ve ittifakları değişebilir. Maddi ve manevi nedenlerle yaşam kalitesi doğrudan etkilenir. Kanser tedavisi, pahalı olduğu için maddi anlamda da bir yıkım yaratabilir. Bakım konusunda aile "temel kaynak"tır ve en önemli sosyal destektir. Bu açıdan, ailenin Sosyo-ekonomik düzeyi, hastalığın evresi ve tedavisi, ailenin genişliği aile uyumu, ailenin eğitim seviyesi gibi kriterlerin her biri sürece etki eder.

KANSER HASTASININ YAKINLARINDA DA ÇEŞİTLİ RAHATSIZLIKLAR ORTAYA ÇIKAR

Tüm bu zorluklar yüzünden, kanser hastası kadar yakınlarında da diğer yaşıtlarına oranla, daha fazla anksiyete bozuklukları ve depresyon görülmektedir. Araştırmalar, aile bireylerinin hastalığa uyumunun hastalığın evrelerine göre farklılaştığını göstermektedir. Hastalığın teşhis, tedavi süreçleri ve terminal dönemlerine göre ailenin duygusal reaksiyonları da farklılaşmaktadır. Çaresizlik, umutsuzluk ve tükenme arttıkça bir takım psikolojik semptomlar da artmaktadır.

HASTA YAKINLARI DUYGU KARMAŞASI YAŞAMAYA BAŞLAR

Kanser "ölüm"ü çağrıştıran bir etikete sahip olduğu için tanı konulması sonrası aile üyelerin kendileri için de hayatın anlamı, önceliklerin tekrardan değerlendirilmesi, gelecekle ilgili plan ve beklentilerin tekrardan gözden geçirilmesi vb. süreçleri tetikler. Kaygı, öfke, çaresizlik, inkâr, suçluluk, pişmanlık gibi karmaşık duygular ortaya çıkabilir.

PSİKOLOJİK DESTEK ALMAK ÇOK ÖNEMLİDİR

Aile üyeleri bir yandan kendi karmaşaları ile başa çıkmaya çabalarken, hastaya da destek ve bakım vermek durumundadırlar. Bu yüzden hastanın yanı sıra ailenin de sosyal ve psikolojik desteğe olan ihtiyacı atlanmamalıdır. Onlar genellikle zorluklarla başa çıkmaya çalışırken bu ihtiyaçlarını fark etmemektedirler. Genellikle kendi sıkıntıları kriz sona erdikten sonra ortaya çıkmaktadır. Zira ailenin izolasyonu, aile bireylerinin tükenmesi, güçsüzlük ve çaresizlik duygularının artmasına neden olur. Burada her ailenin yapısı, tepkileri, inançları, deneyimleri, iletişim ve başa çıkma becerileri farklı olacağından ihtiyaçları farklılaşabilir. Önemli olan bağışıklık sistemini sağlam tutulmasının kanser tedavisindeki artı katma değerinin unutulmaması ve ailenin de sağlam kalmasının bu sürece olumlu etkisinin de göz ardı edilmemesidir.