1-31 Mart Kolon Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Prof. Dr. Mustafa Öncel, uyarıda bulundu. Modern yaşam tarzının dayattıklarının kansere yol açtığına vurgu yapan Prof. Dr. Mustafa Önce, "Yüzyıllardır bu kadar yüksek yağlı, proteinli ve kalorili beslenmeye alışmamış, çok daha fazla hareket eden insan ırkı son 100 yıldır bambaşka bir dünyada yaşıyor. Bu şartlar bizde kansere yol açıyor. İşte bu nedenle kanser şu anda ülkemizde ve birçok gelişmiş toplumda en sık 2'nci ölüm nedeni." dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Onkoloji Cerrahisi Bölümünden Prof. Dr. Mustafa Öncel, 1-31 Mart Dünya Kolon Kanseri Farkındalık Ayı kapsamında Türkiye'de sık görülen kolon kanserine ilişkin açıklamalar yaptı. Prof. Dr. Öncel, kalın bağırsak kanserinin özellikle kadınlarda en sık görülen 2. kanser türü olduğunu belirterek, şunları söyledi: "Kalın bağırsak kanseri sıklıkla karşılaştığımız sorunlardandır. Gelişmiş toplumlarda en sık kötü huylu tümörlerdendir. ABD'de her yıl yaklaşık 200 bin kişi bu hastalığa yakalanmakta ve 40 bin kişi bu nedenle hayatını kaybetmektedir. Sağlık Bakanlığının istatistiklerine göre ülkemizde de erkeklerde en sık 3'üncü, kadınlarda ise en sık 2'nci kanserdir. Bu da sanırım ne kadar ciddi bir toplumsal sağlık sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir"
"GENETİK VE ÇEVRE FAKTÖRLERİNE DİKKAT"
Kalın bağırsak kanserinde genetik ve çevresel faktörlerin önemine işaret eden Prof. Dr. Öncel, "Kalın bağırsak kanseri bazılarını henüz tam da anlayamadığımız çok sayıda faktörün etkisiyle oluşur. Bunların çoğu veya birkaçının olması durumunda kanser oluşur. Temel olarak bu faktörleri 2 sınıfta kategorize edebiliriz. İlki genetik, yani anne babamızdan aldığımız yatkınlık özellikleri. Ancak temel gerekçe edimsel yani çevremizde bizi kanser olma yönünde etkileyen faktörler. Evet, yaşam stilimiz, özellikle modern yaşam tarzının bize dayattıkları kanser olmamıza yol açıyor. Yüzyıllardır bu kadar yüksek yağlı, proteinli ve kalorili beslenmeye alışmamış, çok daha fazla hareket eden, çevresel kanserojenlere çok daha az maruz kalan insan ırkı son 100 yıldır bambaşka bir dünyada yaşıyor ve bu şartlar bizde kansere yol açıyor. İşte bu nedenle ki, kanser şu anda ülkemizde ve birçok gelişmiş toplumda en sık 2'nci ölüm nedeni" diye konuştu.
"RİSK GRUBUNUZU BELİRLEYİN"
Prof. Dr. Öncel, kolon kanserine karşı her bireyin kendi risk grubunu belirlemesi gerektiğinin altını çizerek, şu ifadeleri kullandı: Ailenizi ve yakın akrabalarınızı düşününce aralarında kanser, özellikle kalın bağırsak kanserli birisi, hele hele birden fazla kişi varsa risk altında olduğunuzu bilmeniz gerekiyor. Özellikle bu kişiler 40-50 yaşından erken kanser tanısı almışlarsa, bu durumun önemi daha da artıyor. Eğer bu tür bir risk altındaysanız, hangi kanser akrabalarınızda yaygınsa o branşla ilgilenen bir uzmanın görüşünü olarak ilk adımı atabilirsiniz. Ancak bu onlarla benzer yaşam stili sürüyorsanız geçerli; yoksa onlar köyde doğal gıdalarla besleniyor, siz ise kentte bir yaşam sürüyorsanız o zaman bu yaklaşım geçerliliğini biraz kaybediyor. Eğer bu tür bir riskiniz yoksa veya bazı seyrek görülen bağırsak hastalıklarına sahip değilseniz, 'ortalama riskli' bir kişi olarak görülüyorsunuz. Bu da demektir ki, kabul edilebilir bir riski yadsımadan 50 yaşınıza kadar kalın bağırsak kanseri için sağlıklı yaşam önerileri dışında bir şeyler yapmanıza gerek yok.
"LAPAROSKOPİK VE ROBOTİK CERRAHİ TEKNİKLERİ DAHA AVANTAJLI"
Kalın bağırsak kanserinin tedavisinde multidisipliner yaklaşımın oldukça önemli olduğuna değinen Prof. Dr. Öncel, şu bilgileri paylaştı: "Son yıllardaki en önemli gelişme laparoskopik (kapalı) yöntemle yapılan ameliyatlardır. Bu yöntemde hastanın kanında büyük bir kesi yapmak yerine birkaç delik delerek operasyon tamamlanır. Laparoskopik veya robotik cerrahi deyince bu uygulamanın daha çok estetiğe yönelik endişeler nedeniyle yapıldığına dair yanlış bir düşünce var. Şüphesiz bu da önemli bir faktör. Ancak laparoskopik veya robotik cerrahi açık yönteme göre çok değişik açılardan avantaj taşıyor. Hastanın ağrısı azalıyor, daha az kanamaya yol açıyor, solunum fonksiyonlarını daha az etkiliyor, hastanın bir an önce normal yaşantısına devam etmesini sağlıyor. Hatta hasta kemoterapiyi daha erken almaya başlayabiliyor. Ancak kanımca bu avantajların en önemlisi laparoskopik cerrahinin hastada ameliyatın oluşturabileceği komplikasyonların olasılığını azaltması, çünkü daha az invaziv bir işlem. Bu özellikle yaşlı, şişman, diyabet gibi yandaş hastalığı olan kişilerde daha da önem kazanıyor. Öte yandan hastanın onkolojik olarak cerrahi kalitesini olumsuz etkilemiyor. Kanımca kalın bağırsak kanserinde son 10 yıldaki en önemli gelişme bu. Bugün ABD'de her 100 kalın bağırsak kanserli hastanın 20-25'i laparoskopik veya robotik olarak ameliyat ediliyor. Ülkemizde bu yöntem yeterince tanınmadığı için ve hastalar da bu konuda yeterince duyarlı olmadıklarından çok daha az kalın bağırsak kanseri hastası bu imkandan yararlanabiliyor."