İstanbul Kent Üniversitesi öğretim üyesi, Radyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nihat Kodallı, Dünya Kanser Günü dolayısıyla önemli açıklamalarda bulundu. Meme kanserinin yüzde 12.5 sıklıkla kadınlar en fazla görülen kanser türü olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Nihat Kodallı, "Bu çok yüksek bir değer.
Meme kanserini erken teşhis edersek hayatta kalma oranı yükseliyor. Memeyi mamografi ile tarıyoruz. Bu tarama tekniğini ultrasonografi ile birleştirildiğinde doğruluk oranı yüzde 80'e çıkıyor. Bu oran kadından kadına değişiyor. Bazı kadınların mamografi duyarlılığı meme dokusunun özelliğinden ötürü yüzde 50'lere kadar düşebiliyor" diye konuştu.
Meme kanserinin erken teşhisinde rutin el muayenelerinin önemine dikkat çeken Prof. Dr. Nihat Kodallı, "Kadınlara rutin el muayenelerini öneriyoruz. Her ay mutlaka elleriyle bir kere memelerini muayene etsinler. Ellerine sert bir doku geliyorsa doktora başvursunlar. Meme kanserleri erken teşhis edilirse ve kanser hücreleri yayılmamışsa, istisnai meme kanseri tipleri dışında 5 yıl sağ kalım süresi yüzde yüz" ifadelerini kullandı.
"SADECE YÜZDE 15'İ GENETİK KÖKENLİ"
Meme kanserinin genetik faktörüne değinen Prof. Dr. Nihat Kodallı, şöyle devam etti:
"Kişinin anne tarafında, eğer meme kanseri öyküsü varsa kendisinde de meme kanseri gelişme oranı yüksek. Ama bu grup yüzde 15 oranında. Meme kanserlerinin sadece yüzde 15'i genetik kökenli. Geri kalan yüzde 85'i ise kişisel ve muhtemelen çevresel faktörler kaynaklı. Mutasyonun nerede başladığı bilinmiyor. Bu sizde de başlayabilir. Anne, teyze, kız kardeşinde erken yaşta ve birden fazla kişide meme kanseri öyküsü olan kişilere gen taraması yapıyoruz. Pozitif çıktığı takdirde hasta doğurganlığını göz önüne alarak önleyici tedavi yolunu izliyoruz."
"RADYASYON MİKTARI YÜKSEK DEĞİL"
Meme kanserlerinin yüzde 90'ının 40 yaşından ve yüzde 70' inin de menapozdan sonra ( 50 yaş ve üzeri) görüldüğünü hatırlatan Prof. Dr. Kodallı, "Bu nedenle kadınlar 40 yaşından sonra senede bir kez mamografi çektirmelidir. Buna ek olarak gerekiyor ise ultrasonografi ile de taramalarını yaptırmalılar. Mamografide kullanılan ışın tüpleri çok küçük. Bugün uçağa biniyorsunuz, TV ve monitör karşısında oturuyorsunuz. Mamografide alacağınız radyasyon bilgisayarlı tomografi kadar ağır değil. Bu çok küçük bir tüp ve çok az bir radyasyon" değerlendirmesinde bulundu.
AKCİĞER KANSERİ NE SIKLIKLA GÖRÜLÜYOR?
Akciğer kanserinin erkeklerde en çok görülen kanser türleri arasında ilk sırada yer aldığını söyleyen Prof. Dr. Kodallı, kadınlarda da durumun çok farklı olmadığını hatırlattı. Kodallı, şunları söyledi:
"Amerika'nın verilerine göre, akciğer kanseri, kadınlarda ikinci çok görülen kanser türü. Kadınlarda çok sigara içtiğinden bu oran kadınlarda da günden güne artıyor. Akciğer kanserleri sigara içen veya içmeyen tüm popülasyonda her 15 kişiden birinde, tüm kadınlarda 17 kadından birinde görülüyor. Hiç sigara içmeyen erkeklerde binde 2, hiç sigara içmeyen kadınlarda binde 4, sigara içmiş ama bırakmış kadınlarda yüzde 2.6, erkeklerde ise yüzde 5.5. Sigara içmeye devam ediyorsanız ve günde 5 taneden az içiyorsanız erkeklerde yüzde 15.9, kadınlarda yüzde 9.5, ağır sigara içicilerde ise (günde 5 taneden fazla içenlerde) erkeklerde yüzde 24.4, kadınlarda ise yüzde 18.5."
Ağır sigara içicilerin senede bir kez taranması öneren Kodallı, "Akciğer kanserini meme ile aynı kefeye koymamak lazım. Akciğer kanserindeki sonuçlar hala tartışmalı. Akciğer kanserini memeye göre çok daha öldürücü. Akciğer kanserinde sağ kalım memeye göre çok düşük. Ağır sigara içicilerini senede bir kere taramanız sağ kalım açısından faydalı olabilir. Hastanın kanserine engel olamazsınız ama hayatta kalım süresini uzatabilirsiniz" dedi.