Dünyada diyaliz tedavisi görmekte olan hastaların sayısı 2000 yılında 1 milyon civarında idi; aradan geçen yaklaşık 10 yılık süre içinde bu sayı iki katına çıktı. Bu on yıllık süre içinde diyaliz tedavisi için toplam 1 trilyon dolar harcama yapıldı.
Her 10 yılda hasta sayısının iki katına çıkışı devam edecek olursa, ilerideki yıllarda ekonomik açıdan iyi düzeyde olan ülkeler bile hastalarının tedavilerini sürdürmede zorlanacaklardır. Bu nedenle, bu konu ile ilgili olarak tüm dünyada acil önlemlerin alınması gerekmektedir.
Kronik böbrek yetersizliğinin nedenleri arasında birinci sırada diyabet, ikinci sırada ise hipertansiyon yer almaktadır. Kronik böbrek hastaları kalp ve damar hastalıkları açısından yüksek riskli hastalardır. Bu nedenle, kronik böbrek yetersizliği olan hastaların önemli bir kısmı, diyaliz aşamasına ulaşmadan kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Türk Nefroloji Derneği’nin verilerine göre Türkiye’de 50000 civarında hasta diyaliz ile yaşantısını sürdürmektedir.
Kronik böbrek hastalıkları çoğunlukla çok sinsi bir şekilde seyrettiği için birçok hastada hem tanının konmasında, hem de tedavide geç kalınmaktadır. Türk Nefroloji Derneği tarafından 23 ilde 10.750 erişkinin katılımı ile yapılan ve 2009 yılında sonuçlanan CREDIT çalışması, Türkiye’de erişkinlerin yüzde 15.7’sinde çeşitli evrelerde kronik böbrek hastalığı varlığını göstermiştir. Bu oran, ülkemizde yaklaşık 7.5 milyon kronik böbrek hastası bulunduğu, yani her 6–7 erişkinden birinin böbrek hastası olduğu anlamına gelmektedir.
Kronik böbrek hastalığı için en yüksek risk grupları şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp-damar hastalığı ve ailesinde böbrek hastalığı olanlar ile yaşlılardır. Kronik böbrek hastalığı için risk faktörlerini tanımlamak hem yüksek risk grubundaki bireylere yapılacak tarama testleri ile hastalığın erken evrede saptanması ve ilerlemesinin engellenmesi, hem de risk faktörlerini ve böbrek hastalığı gelişimini azaltmak için toplumun sağlıklı yaşam değişiklikleri yönünde eğitilmesi bakımından son derece önemlidir.
Ülkemizde giderek artan obezite ile mücadele ve yine çok fazla miktarda tüketilen tuzun kısıtlanması için alınacak önlemler sayesinde kronik böbrek hastalarının oranını azaltmak mümkün olacaktır. Kan basıncının düzenli olarak ölçülmesi ve idrar tahlili yapılması gibi basit tetkiklerle kronik böbrek hastalığı erken dönemlerde teşhis edilebilir. Erken evrelerde tanı konulması ile hem kronik böbrek hastalığına özgün genel önlemler, hem de altta yatan ya da eşlik eden hastalıklara yönelik tedavi yaklaşımları ile, hastalığın ileri evrelere doğru seyri yavaşlatılabilir.
Prof. Dr. Tevfik Ecder
İstanbul Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Nefroloji Bilim Dalı