Uyku pasif bir süreç gibi görülse de; içinde farklı dinamikleri taşıyan, yaşam için elzem bir zaman dilimidir. Bu süre zarfında bedenimizin biyolojik dinlenmesi, dokuların onarılması, hormonların sentezlenmesi, psikolojik dinlenmemiz ve hafızamızın yapılandırılması sağlanıyor. Farklı nedenlerle uykunun bozulması hem geceye hem de gündüze ait şikayetlere ve çeşitli sağlık problemlerine neden oluyor.
Horlama, uykuda nefes durmaları, uyuyamama gibi uyku bozukluklarına ait bir çok belirti toplumda “normal” kabul ediliyor. Uyku bozuklukları hem bireysel hem de toplumsal sonuç noktaları açısından oldukça önemli. Bu nedenle toplumda farkındalık oluşturulmalı.
Anadolu Sağlık Merkezi Uyku Laboratuvarı Sorumlusu Nöroloji Uzmanı Dr. Ferda Korkmaz Özkanoğlu uyku bozuklukları tanı ve tedavi yolları hakkında bilgi verdi.
Yaşa göre de uyku süresinde değişiklikler gözlenir. Bebekler parçalı olarak günün çoğunu uykuda geçirir, okul öncesi çocuklarda gece uykusu bütünlük kazanır ve gündüz bir kez öğleden sonra uyurlar.
Daha sonraki dönemlerde ise pek de fizyolojik olmayan ancak okul ve iş yaşamı ile sadece geceleri uyunur. Normalde öğleden sonra saat 14.00 gibi fizyolojik uykuluk hali olur. Bazı ülkelerdeki siesta zamanı aslında normal uyku fizyolojisinin gereğidir.
Gündüz uyunan yarım saatlik bir uyku gece uyku ihtiyacı süresinin bir buçuk saat kısalmasına neden olur.
Uykuya dalmamızı iki temel faktör belirler. Bunlardan bir tanesi gün ışığının azalması bir diğeri de uykuya olan ihtiyacımızın artmasıdır.
Uyku, vital yani muhakkak karşılanması gereken bir ihtiyaçtır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir deneyde, 11 gün hiç uyumayan öğrencide psikotik belirtilere rastlandı. Yetersiz ya da kalitesiz bir uyku biyolojik ve psikolojik rahatsızlıklarla sonuçlanır.