Konuyla ilgili International Hospital Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’ nden Prof. Dr. Tugan Beşe’ den bilgi aldık.
HPV; dış genital organ, vajen ve rahim ağzına yerleşebilen ve hücresel değişikliklere neden olarak, zaman içerisinde kanser gelişimine de neden olabilen bir virüs. Rahim ağzı kanserlerinin yüzde 95inden fazlasında, dokuda HPV DNA'sı tesbit ediliyor.
Bu virüsün, 100ün üzerinde çeşidi bulunuyor. Bazıları, daha çok kanser öncesi hücresel değişikliklere ve bazen de zamanında tanı koyulamaz ve tedavisi yapılamaz ise kanser gelişimine neden oluyor. Virüs çoğunlukla, enfekte olmuş bir kişi ile cinsel ilişki sonrası bulaşıyor.
Virüs ile temas sonrası belirtiler, kuluçka dönemini takiben 3-8 ay içinde görülmeye başlıyor. Hastalığın tedavisi için henüz etkili bir aşılama tedavisi bulunmuyor. Ancak virüs ile henüz enfekte olmamış kişileri korumak amacıyla, bazı düşük ve yüksek riskli tiplerine karşı koruyucu aşı geliştirildi.
HPV tip 6-11- 16-18’e karşı aşı mevcut. Aşılanan kişiler, bu 4 tip virüse karşı büyük oranda kendilerini korumuş oluyorlar. Aşılama, 10 yaşından itibaren bütün çocuklara yapılmaya başlanabiliyor. Ne kadar erken yaşta aşılama yapılmaya başlanırsa, vücudun savunma sistemi o oranda uyarılıyor.
Günün birinde aşılama yapılan virüs tipleriyle karşılaşılırsa, savunma hücreleri virüsü yok edebilir. Başlangıç, ikinci ve altıncı aylarda, üç dozda yapılan aşılama, yaklaşık beş yıl için, yüzde 95-100 oranında koruma sağlayabiliyor. Beşinci yıl sonunda da rapel aşı yapılarak koruma devam ettiriliyor. Ayrıca 20-40 yaş aralığında da aşılama yapılabiliyor. Virüs ile enfekte olan kişileri, mevcut olan aşılarla aşılayarak tedavi etmek ise mümkün değil.
Aşılama 4 tip HPV ye karşı olduğundan, diğer tiplere karşı halen savunmasız bir durum söz konusu. Dolayısı ile prezervatif ile korunma ve tek partnerli bir cinsel yaşam en uygun korunma yöntemi.
Zaman içerisinde kişinin savunma mekanizmasıyla bu virüsler ortadan kaldırılabiliyor. Kimlerde ve ne kadar süre içerisinde, bunun gerçekleşeceğine dair henüz net bir bilgi yok. Bunu değerlendirecek pratik bir laboratuvar testi de yok.
Vücudun doğal savunma sistemini kuvvetlendirici başarılı bir sonuç veren ek bir sistemik tedavi ilacı da henüz bulunmuyor. Sadece dış genital bölgede savunma mekanizmasını artırıcı, lokal olarak kullanılan kremler, bu bölgedeki tekrarlamaları azaltmada başarılı.
Eğer kişinin savunma sistemi, virüsü zaman içerisinde yok edemezse, kişi sürekli olarak o virüs tipi açısından taşıyıcı olarak kalacak demek oluyor. Bu kişilerde rahim ağzında, vajende, dış genital bölgede, erkelerde ise penis ve çevresinde enfekte olduğu virüs tipi nedeniyle oluşmuş olan siğil ve dokudaki hücresel bozulma şeklindeki patolojiler de tekrarlamalar görülebiliyor. Yanı sıra, bu virüsü başkalarına bulaştırma ihtimali de devam ediyor.
HPV, yerleştiği dokuda kanser öncesi hücresel değişikliklere neden olabiliyor. HPV ile enfekte olmuş bir kadının dış genital bölgesinde siğil görülebilir. Siğiller yakılarak, dondurularak veya üzerine asit sürülerek yok ediliyor. Rahim ağzında oluşan değişiklikleri ise hastanın anlaması pek mümkün değil.
Rahim ağzından alınan smear (Pap test) veya bu bölgeye yapılan kolposkopik inceleme ile bu hücresel değişiklikler erkenden belirlenebiliyor. Kolposkopi eşliğinde yapılan biyopsi sonucu hücresel değişiklik olduğu teyit edilirse, o bölgenin çıkartılması gerekiyor. Rahim ağzında bu tarzda bir patoloji belirlendiğinde, rahim ağzı konizasyon adı verilen bir cerrahi müdahele ile çıkartılır. Daha sonraki dönemde kişi belli aralıklar ile smear ve kolposkopi ile izlenmelidir.
Prekanseröz dönemde tanı koyulmuş bir kişi, düzenli olarak izlenecek olursa, o kişi de kanser gelişme ihtimali çok azaltılmış olur. Tekrarlamalar olacak olursa bile, olay kanser aşamasına gelmeden belirleneceği için, gerekli tıbbi müdaheleler yapılarak, hastalığın kansere dönüşmesi engellenebilir.