Hareket özgürlüğünü kısıtlayan omuz kireçlenmesine dikkat

Yaşla birlikte omuz kireçlenme riskinin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, "Omuzdaki ağrı ilk başta hareketler esnasında kendini belli eder. Omuzdaki ağrılar özellikle geceleri artar ve gün içerisindeki aktiviteyi kısıtlar.

Yaşla birlikte omuz kireçlenme riskinin arttığına dikkat çeken Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, "Omuzdaki ağrı ilk başta hareketler esnasında kendini belli eder. Omuzdaki ağrılar özellikle geceleri artar ve gün içerisindeki aktiviteyi kısıtlar. Omuz eklemi vücudumuzun en hareketli eklemi olduğu için en çok travma, darbe ve zorlanmaya maruz kalır. Bu nedenle de omuzda kas yırtıkları veya yapılan sporların etkisiyle ortaya çıkan hasarlar omuzdaki kireçlenme için risk faktörü oluşturuyor" dedi.

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Bölümünden Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, daha çok 65 yaş üstünü tehdit eden omuz kireçlenmesine ilişkin açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, omuz kireçlenmesinin tıpkı diz ve kalçada olduğu gibi omuz eklemindeki kıkırdakların zamanla azalmasıyla eklem yıpranması olduğunu belirterek "Bütün kireçlenmelerde olduğu gibi omuz kireçlenmesinde de ağrı ön plandadır. Omuzdaki ağrı ilk başta hareketlerle kendini belli eder. Kireçlenmeler ilerleyip eklem kıkırdakları tamamen kaybolduğunda kemikler artık birbirleriyle sürtünmeye başlayacağı için ağrı artık istirahatle ortaya çıkabilir. Omuzdaki ağrılar özellikle geceleri artar ve gün içerisindeki aktiviteyi kısıtlar. Yani omuz kireçlenmesi yaşayan hastaların en belirgin şikayetleri; ilk başlarda hareketler esnasında oluşan ağrının ve hareket kısıtlılığının zaman içerisinde ilerlemesiyle istirahatte de olmasıdır" diye konuştu.

VÜCUDUN EN HAREKETLİ EKLEMİ OMUZ

Omuz kireçlenmesinin iki türü bulunduğuna dikkati çeken Prof. Dr. Avcı, şöyle devam etti:

"İlk tür primer dediğimiz birincil omuz kireçlenmesidir. Herhangi bir neden olmaksızın kendiliğinden eklem kıkırdaklarının yıpranması sonucu genelde ileri yaşla görülen kireçlenme şeklidir. İleri yaşlarda oluşan eklemlerdeki kireçlenmeleri ve yıpranmaları tüm vücutta olabileceği gibi omuz ekleminde de görülebilir. Fakat omuz ekleminde kireçlenmeyi diz ve kalçaya göre daha az görüyoruz. İkinci türü ise sekonder yani başka nedenlerle ortaya çıkan kireçlenmedir. Omuz eklemi vücudumuzun en hareketli eklemi olduğu için en çok travma, darbe ve zorlanmaya maruz kalır. Bu nedenle de omuzda kas yırtıkları veya yapılan sporların etkisiyle ortaya çıkan hasarlar omuzdaki kireçlenme için risk faktörü oluşturuyor. Genellikle geçirilmiş kırık ve çıkıklar, omuzdaki kas yırtıkları ve geçirilen bazı ameliyatlar sonucunda omuz ekleminin anatomisinin bozulmasıyla ortaya çıkar. Sekonder kireçlenmeler her yaşta görülebilir. Örneğin bir kişi kırık geçirdikten sonra tedavisi uygun şekilde olmazsa genç yaşlarda omuz kireçlenmesi yaşayabilir."

YAŞAM TARZI KİREÇLENME RİSKİNİ ARTIRIYOR

Prof. Dr. Cem Coşkun Avcı, omuz kireçlenmesinin diz ve kalça kireçlenmelerine oranla toplumda daha az görüldüğüne işaret ederek, şu bilgileri verdi:

"Bazen romatizmal hastalıklar neticesinde de omuz kireçlenmesi olabilir. Özellikle primer dediğimiz kendiliğinden ortaya çıkan kireçlenme toplumda nadir görülür. Belirli bir döneme kadar yaşanan hayat tarzı, özellikle kol ağır işlerde kullanıldıysa ve bedensel ağır işler yapıldıysa ileri dönemlerde omuz kireçlenmesi görülür. Toplumumuzda sekonder kireçlenmeleri daha çok görüyoruz. Omuz kireçlenmesi diz ve kalça kadar günlük aktiviteyi kısıtlayıcı düzeyde olmuyor. Hastalar tarafından dayanılabilen bir rahatsızlık oluyor. Kireçlenmeden kaçınmanın belli başlı yolları; romatizmal hastalık varsa tedavi edilmeli çünkü kireçlenmeyi durduracaktır. Geçirilmiş bir kırık varsa kırıktan dolayı eklemde kötü kaynama varsa düzeltilmelidir. Zamanında müdahale etme şansını doğurmak için tekrarlayan çıkıklar varsa düzeltilmelidir. Kas yırtıkları zamanında tamir edilmelidir."

DİZ VE KALÇA PROTEZİ KADAR AĞRILI DEĞİL

Omuz kireçlenmesinin ilerleyen dönemde cerrahiye kadar götürebileceğini belirten Prof. Dr. Avcı, değerlendirmelerini şöyle sürdürdü:

"Başlangıçta medikal tedavi yani ağrı kesici, kıkırdağı güçlendirici vitamin takviyeleri ve en önemlisi fizik tedaviyle omuz kaslarını güçlendirip doku uyumunu ve kas kuvvetlerini arttırıyoruz. Bunun yanı sıra kireçlenme için bazı özel durumlarda eklem içine sıvı takviyeleri, sıvı kolajenler ve PRP önerebiliyoruz. Omuz kireçlenmesi yıllar geçtikçe ilerlediğinden dolayı şikayetler artabilir. Özellikle gece artan ağrı ya da hareket kabiliyetlerinin çok ileri derecede kısıtlandığı durumlarda cerrahiye başvurulmalıdır. Omuz protezleri diz ve kalça protezleri kadar ağır ve büyük ameliyatlar değil. Daha az kanamalı, çabuk iyileşen ve az ağrılı ameliyatlardır. Diz ve kalçaya göre daha başarılı sonuçlar alınır. Hasta protez cerrahisinden sonra günlük hayatına hemen dönebilir. Bu noktada herhangi bir hareket kısıtlılığı, kolu kullanmama gibi kısıtlama yapmıyoruz. Ameliyatın ertesi gününden itibaren özellikle masa başı işlerde, üstünü giyinirken ve yemek yerken kolunu kullanmasına izin veriyoruz. Yavaş yavaş yaralar iyileştikten sonraki süreçte yaklaşık 2 haftadan sonra omuz kaslarını yeniden güçlendirecek bir rehabilitasyon programıyla tekrar omzun zayıflayan kasları güçlendirilir. Hastanın hem hareketleri yeterli düzeylere ulaşır hem de ağrıları ortadan kalkar. Omuz protezleri ile ilgili söylememiz gereken bir diğer konu da omuz protezi yıpranma süreçlerinde eğer birtakım kurallara da dikkat edilirse diz ve kalçaya göre daha uzun ömürlü olabilir."