Bu sebeple bu durum erişkin aşılamasının giderek daha da ön plana çıkmasına yol açtı. Erişkin aşılaması, bebeklik döneminde aşı takvimine uygun olarak aşılanmamış kişilerin aşılanması için bir fırsat olarak görülüyor.
Türkiye'de bağışıklama çalışmalarının 1930'lu yıllarda başlamış olmasına rağmen, bağışıklamanın uzun yıllar sadece çocuklara yönelik olarak uygulanmış olduğunu vurgulayan Medicana International Ankara Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Gülay Kılıç, "Başta risk grupları olmak üzere erişkin bağışıklamasına verilen önemde iyileşme olmasına rağmen maalesef erişkin ve yaşlılardaki aşılama programları, erişkin aşılama bilinci ve aşıya erişebilirlik oldukça düşük düzeylerdedir. Erişkin aşılaması, bebeklik döneminde aşı takvimine uygun olarak aşılanmamış kişilerin aşılanması için bir fırsat olarak görülmelidir. Oysa çocuklarda başlanan aşılama şemalarının bir devamı olarak erişkinlerde yapılacak düzenli aşılamalarla ve erişkin yaş gurubunda da önemli birçok hastalıklardan korunmak mümkün olabilecektir. Erişkin dönemde de tıpkı çocukluk döneminde olduğu gibi aşılar bireyleri hastalıklardan korur, ekonomik kazanımlar sağlar. Ancak bu başarıların sağlanabilmesi için plan, program, liderlik, uygulamada eşgüdüm ve süreklilik çok büyük önem taşımaktadır" dedi.
"ERİŞKİNLİK DÖNEMİ EN SAĞLIKLI YAŞAM DÖNEMİ"
Kılıç, bu yaş grubunda diğer yaş gruplarına kıyasla bulaşıcı hastalıkların daha seyrek görüldüğünün altını çizdi. Bununla beraber, çocukluk döneminde yapılan bazı aşıların koruyuculuklarının ömür boyu sürmemesi (örn. tetanoz, difteri, boğmaca), çocukluk döneminde aşılanamayan kişilerin aşı ile önlenebilen hastalıklara karşı duyarlı olması, çalışma ve sosyal yaşam ortamlarında pek çok aşı ile önlenebilir hastalıklarla karşı karşıya kalınması gibi nedenlerle erişkin ve yaşlılık döneminde de bağışıklama hizmetlerinin devam etmesi gerektiğini bildirdi.
Öte yandan Kılıç, Türkiye'de 18 yaş üzeri erişkin ve yaşlılarda yapılan bir çalışmada, çalışmaya katılanların yüzde 65'inde difteri, yüzde 69'unda tetanoz, yüzde 90'ında boğmacaya karşı seropozitifliğin olmadığı ve çalışmaya katılanların yüzde 78'inin tetanoz, yüzde 90'ının boğmaca ve yüzde 96'sının da difteri aşısına ihtiyacı olduğu rapor edildiğini açıkladı.
Uzm. Dr. Gülay Kılıç, son yüzyılda sanayileşmeyle beraber ticaret, ulaşım ve iletişimin artmasıyla ülkeler ve kıtalar arasında iş ve turistik ziyaretler hızla artması, kişilerin aşıların etkinliği ve yan etkileri konusunda şüphelerinin olması gibi nedenlerden dolayı erişkin ve yaşlılara da bağışıklamaya önem verilmesi gerektiğinin vurguladı.
"AŞI DANIŞMANLIK HİZMETİ ALINMALI"
Uzm. Dr. Gülay Kılıç sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilimsel verilere göre aşıların hastalığa göre çok daha az riskli olduğu gösterilmiştir. Dünya Sağlık Örgütü başta olmak üzere tüm dünyada yeniden aşılama programları yapılarak yeni politikalar üretilmeye başlanmıştır. Son yıllarda artan yaşam ömrünün giderek artması tabi ki mutluluk verici ancak bu durumda diyabet, karaciğer, böbrek hastalıkları gibi kronik hastalıkla doğru yollarla baş edilmesi gerekmektedir. Kronik hastalıklar bağışıklık sistemini baskılamakta olduğu gibi tedavilerinde kullanılan ilaçlarda bizleri bulaşıcı hastalıklara karşı zayıf hale getiriyor. Özellikle bu durumlarda hastalanmadan aşı danışmalık hizmeti alınarak, hastanın bulunduğu risk grubuna, yaşına, cinsiyetine göre mevcut durum tespit edilmekte, aldığı tedavilere göre olması gereken aşılar belirlenmekte."