Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD), hepatit hastalıklarına dikkati çekmek ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla Beşiktaş Demokrasi Meydanı'nda etkinlik düzenledi.
Dünya Hepatit Farkındalık Günü'nde gerçekleştirilen etkinlik kapsamında kurulan çadırda, doktorlar tarafından halka bilgilendirme yapılarak, soruları cevaplandı ve broşür dağıtıldı.
TGD Genel Sekreteri Prof. Dr. Birol Özer, gazetecilere yaptığı açıklamada, özellikle karaciğeri etkileyen hepatit B (HBV) virüsünün kan ve kan ürünleriyle bulaştığını söyledi.
Virüsün aynı mekanda bulunmakla, öpüşmekle, aynı kaptan yeme içmeyle değil, herhangi bir cerrahi müdahale, diş tedavisi, dövme ya da piercing gibi deri yoluyla yapılan operasyonlar veya kan almayla bulaştığını belirten Özer, şu bilgileri verdi:
"Toplumda yaklaşık yüzde 4 civarında hepatit B pozitifliği var. Bu ülkeyi 80 milyon olarak düşünürsek, 3 milyonunda bu virüs var. Fakat yüzde 90'ı hasta değil. Yüzde 10'u gerçekten tedavi gerektiren grup. Diğerleri taşıyıcı yani virüs vücutta var fakat hastalığa neden olmamıştır. Bu grup tedavi almadan yılda bir kez kontrolle yaşantısına devam edebiliyor. Ama yüzde 10'luk gruba giren kişiler tedavi almalıdır. Bu virüs kişinin vücudunda çoğalıyor. 10 binin üzerinde değerlere ulaştığında karaciğerde hasarlanma yapabiliyor."
Bugün virüsü kapan bir kişinin hemen siroz olmayacağını ve hastalığın yavaş seyrettiğini dile getiren Özer, "Karaciğer altı odalı bir eve benzetildiğinde yangın önce birinci odada başlar. Hasta tedavi olmazsa 3 ila 5 yıl içerisinde diğer odalara da geçebilir ve hasta 15-20 yıl sonra siroz olabilir." diye konuştu.
Hepatit B virüsünü taşıyan ve anne olmak isteyen bir kadının mikrobu bebeğine bulaştırma olasılığının çok yüksek olduğunu vurgulayan Özer, çocuğun bundan kurtulması için doğum sırasında aşılanması gerektiğinin altını çizdi.
"Amacımız toplumun farkındalığını artırmak"
Birol Özer, HBV virüsü taşıyan bir hasta halsizlik ve yorgunluk dışında herhangi bir belirti olmadığını için test yaptırmadığını belirterek, şunları söyledi:
"Bizim bu etkinlikteki amacımız, toplumun farkındalığını artırmak. Bu etkinlikle çadırımızı ziyaret edenler daha önce yaptırdığı bir cerrahi müdahale, diş tedavisi ya da kan alma gibi yollarla virüsün bulaşmış olabileceğini düşünecek ve test yaptıracak. Hem o kişiyi kurtarmış olacağız hem de bir başkasına bulaştırma olasılığını azaltacağız. Sağlık Bakanlığı, gebelere mutlaka bu testi yaptırıyor ama hala doktor kontrolünde olmadan gebeliğini tamamlayıp doğuran birçok annemiz var."
"Hepatit C'nin koruyucu aşısı bulunmuyor"
Prof. Dr. Özer, hepatit C'nin hepatit B gibi kan yoluyla bulaştığını fakat hepatit C'de koruyucu aşı olmadığını belirtti.
Hepatit C tedavisinde çok etkili tedavilerin geliştirildiğini dile getiren Özer, "Hasta tedavi oluyor, kurtuluyor ama bu hepatit B'deki gibi olmuyor. Bu virüsle bir daha karşılaşırsa yine hasta oluyor." dedi.
Özer, hepatit C virüsü taşıyan bir kadının da bebek sahibi olabileceğini anlatarak, ilk 18 aydan sonra yapılan testler pozitif çıkarsa ilerleyen yıllar için tedavinin düşünülebileceğini ifade etti.
"Toplum bilinçsiz"
Taşıyıcıların virüsün çoğalma olasılığına karşı yılda bir kez kontrol olmaları gerektiğini, onlara yönelik özel bir tedavi olmadığını belirten Özer, taşıyıcılardan normal hayatlarına devam etmelerini istedi.
Toplumun bu hastalıklar konusunda bilinçli olmadığını ifade eden Özer, "Şu an ülkemizde hepatit B için tedavi alması gereken 300 bin insan var ama bunların sadece 55-60 bini tedavi alıyor. Diğer grup tedavi almıyor çünkü hastalığının farkında değil. Karaciğer kendini yenileyen bir organ olduğu için erken tanı çok önemli. Hepatit B ve C hastalığının farkında olursak tedavisi mümkün. Hastalık siroz evresine geldiğinde karaciğer nakli şart." diye konuştu.