Dünya Hemşireler Günü: Hemşireler koronavirüs günlerinde neler yaşıyor, ne talep ediyor?

Koronavirüs salgınıyla mücadelede hastalarla yakın temas halinde çalışan hemşireler, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü'nde BBC Türkçe'ye konuşarak hem pandemi sürecindeki tecrübelerini hem de mesleğe ilişkin taleplerini anlattı.

Koronavirüs salgınıyla mücadelede hastalarla yakın temas halinde çalışan hemşireler, 12 Mayıs Dünya Hemşireler Günü'nde BBC Türkçe'ye konuşarak hem pandemi sürecindeki tecrübelerini hem de mesleğe ilişkin taleplerini anlattı.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre dünyada 28 milyon civarında hemşire bulunuyor ve bu işgücünün yüzde 80'ini kadınlar oluşturuyor.

Dünyadaki hemşire ihtiyacının karşılanması içinse 6 milyonluk bir istihdama daha ihtiyaç var.

Uluslararası Hemşireler Konseyi'nden (ICN) Genel Müdürü Howard Catton ise enfeksiyon oranlarının, ilaç hatalarının ve yüksek ölüm oranlarının daha ziyade 'az sayıda hemşirenin görev yaptığı yerlerde' fazla olduğunu söylüyor.

Catton hemşirelerin 'işgücündeki sorunlar nedeniyle' bitkinlik yaşadığını ve şartlarının iyileştirilmesi gerektiğini ifade ediyor.

'Artık tükenmeme çok az kaldı'

Türkiye'de pandemi sürecinin başlamasıyla hastanelerde farklı poliklinik birimlerinde çalışmakta olan çoğu hemşire, hızlandırılmış eğitimler alarak COVID-19 servislerine aktarıldı.

Hemşireler koronavirüsle mücadele sürecinde etkin bir biçimde en ön saflarda yer alıyor, hastalarla en yakın temas içerisinde bulunan sağlık meslek grubu olarak hastanın anlık değişen ihtiyaçlarını karşılamakta görev alıyor.

Kan alma, ilaç verme, solunum cihazıyla ilgili işlemler, hastaya pozisyon verme, bulguları ölçme gibi aşamalarda hastayla yakından temas kuruyorlar.

Ankara'da bir kamu hastanesinde yaklaşık iki aydır Koronavirüs taşıyan hastaların tedavisinde görev yaptığını anlatan bir hemşire, 'artık tükenmekte olduğunu' söylüyor.

"İlk COVID'li hasta baktığımız günden itibaren evimden ayrılmak zorunda kaldım. İki buçuk yaşındaki kızıma babaannesi bakıyor, onları korumak için başka bir eve yerleştim. Bu evde dört hemşire arkadaşımla beraber kalıyorum. Artık düşük güçle çalışıyorum, tamamen tükenmeme o kadar az kaldı ki…"

"Evden ayrıldığım sabah iki buçuk yaşındaki kızım, normalde hiç yapmamasına rağmen erken kalktı. Kucağımdan inmiyordu, 'Hayır işe gitme, dışarıda virüs var' diyordu. Ağlaya ağlaya işe geldim ve o günden bu yana evime hiç gitmedim."

"Kızımla telefonda görüntülü konuşurken artık beni görmek istemiyor. Babası oyun oynarken telefonu ortalığa bırakıyor ki ben onu oyun oynarken görebileyim. Telefonda kendini görünce, ben onu görmeyeyim diye kenara çekiliyor, evden gidişime kendince böyle bir tepki gösteriyor."

Hemşire, bu süreci birlikte aynı evde yaşadığı meslektaşlarıyla dayanışma halinde atlatmaya çalıştıklarını anlatıyor:

"Evde herkes birbirinin moralini düşürmemek için uğraşıyor. Ağlamamaya ve birbiri için güçlü gözükmeye çalışıyor. Bir süreç yaşıyoruz ve geçecekmiş gibi davranıyoruz ama hiçbirimiz aslında o kadar kolay olmadığını biliyoruz. Birbirimize moral vermeye çalışıyoruz."

"Kendi kendime kaldığım, kendimi dinlediğim anlar dünyanın en kötü anları oluyor. Sürekli 'acaba ailemi nasıl korumalıyım, artık eve mi dönsem' diye tereddütte düşüyorum. Burada hastaların yaşadığı zorlukları birebir gördüğüm için, onlara bulaştırma riskinden korkup vazgeçiyorum."

"Arkadaşlarımla ayrı evde yaşamanın bana ekstra mali külfeti oldu. Tavandan ek ödeme 600 lira aldım ama o para benim ekstra masraflarıma bile yetmedi. Hem maddi hem manevi anlamda çöküyoruz."

'Burada öleceğimi düşündüğüm zamanlar oldu'

Yemek yemek gibi temel ihtiyaçlarını bile kendi kendilerine karşılayamayan koronavirüs hastaları olduğunu söyleyen hemşire, salgının en yoğun zamanlarında yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

"Nisan ayının başlarında, hayatımın en zor günlerinden birini yaşadım. O kadar yoğun bir nöbetti ki. Bir tarafı felçli bir hastamız vardı. Yemeğini ben yedirdim, altına yaptığında ben temizledim. Onun gibi başka 10 hasta daha vardı. En sonunda koridorun ortasında dizlerimin üstüne çöküp "Allah'ım, ne olur yeter" diye ağlamaya başladım çünkü bitmiyordu."

"Arkadaşlarımla dedik ki, "Biz burada öleceğiz". Gerçekten ben burada öleceğim, bari bu hastanede yatıp kalkayım ki bari yolda insanlara bulaştırmayayım diye düşündüğüm zamanlar oldu. İlerleyen günlerde kişisel koruyucu ekipmanları doğru kullandığımı ve kendimi gerçekten koruyabildiğimi gördüm ve rahatladım."

"Vatandaşlarımız için nasıl askerlerimiz şehit oluyorsa gerekirse bu uğurda ben de şehit olabilirim diye düşünüyorum. Bu fikir olmasa zaten asla hasta odasına giremezsiniz. Sağlıkçılar şu an şehit sayılmıyor ama ben vicdanen Allah katında eğer ki bu koronavirüs sebebiyle ölürsem şehit olacağımı biliyorum."

Hemşire koronavirüs salgınıyla birlikte kendilerinin öneminin daha çok anlaşıldığını ancak yine de özlük haklarında iyileşme olmadığını söylüyor:

"Sağlıkçılara, özellikle de hemşirelere hiçbir kıymet verilmiyor. Bundan önce 12 Mayıs'tan 12 Mayıs'a birer karanfil dağıtılıyordu ve bitiyordu. Bu süreçle belki değerimiz anlaşılmıştır dedik ama özlük haklarımızda bir değişim olmadı."

"En basitinden öğretmenler, polisler toplu taşımada avantajlıyken sağlık personelleri tam tarife ödüyordu. Şimdi üç aylığına sağlık personellerine ücretsiz yapıldı. Neden 3 ay? 3 aylık mı bizim ömrümüz? Ağzımıza bir parmak bal çalındı ve bitti."

'Özel hastaneler haklarımızı gasp ediyor'

Özel sektörde çalışan bir hemşire de özlük hakları için sürekli mücadele içerisinde olduğunu ve hemşirelerin pek çok adaletsiz uygulamaya maruz kaldıklarını şöyle anlatıyor:

"Mezun olduğumdan bu yana özel sektörde beşinci yılımdayım, inanın tükendim. Diplomamızı ve görev tanımımızı aşan o kadar çok iş yapmak zorunda kalıyoruz ki bu vicdani değil. Özel sektörde hemşireler olarak doktorculuk oynuyoruz aslında."

"Bir damar yolu açmak tabii ki her hemşirenin işidir ancak daha büyük bir kateter açmak asla hemşirenin görevi değildir. Ancak hekim yanındaysa yapabilir. veya bir hastanın solunum cihazına bağlanması, hastanın entübe edilmesi hemşirenin görevi değildir. Fakat öyle ki biz özel sektörde çoğu zaman hekimsiz yoğun bakım yapısıyla çalışıyoruz. Hastanın hayatı bize bağlı bir şekilde o nöbeti atlatmak zorunda kalıyoruz."

"Hasta yakınlarıyla yeri geliyor, hekim olmadığı için biz görüşüyoruz ve 'Hekim burada değil' bile diyemiyoruz. Bunu yapmayı reddedersek, 'Dışarıda hemşire çok' cevabını alıyoruz. Şu an atanamayan lisans mezunu bir hemşirenin başladığı maaş asgari ücret."

"İki yıl önce başka bir özel hastanede çalışırken, fazla mesai yapmış olmama rağmen maaşımdan 850 TL kesilmişti. Bazı özel hastaneler özlük haklarınıza değil sahip çıkmak, daha fazla nasıl gasp edebilirim diye uğraşıyorlar."

'Hemşireler vaat edilen ek gösterge ücretlerini alamadı'

Türkiye Hemşireler Derneği (THDER) Başkanı Sevilay Şenol Çelik, pandeminin ilk bir ayında sahadaki hemşirelerden ekipman eksikliğine dair pek çok sorunun dile getirildiğini ancak daha sonra kişisel koruyucu ekipman sorununun çözüldüğünü söylüyor:

"Hemşireler bazı aşamalarda kendilerini dışlanmış hissettiler. Bir cerrahi maskenin bir mesai boyunca kullanılması zorunluluğuna dair şikayetler geldi. Bazı hastanelerde imza karşılığında koruyucu ekipman aldığını ve sorumluluğun kendisine ait olduğunu belirten tutunak tutulmak istendi."

Çelik bu süreçte hemşirelerin vaat edilen ek gösterge ödemelerinden de eksik faydalandığını anlatıyor:

"Sağlık bakanlığı tarafından üç aylığına ek gösterge imkanı verildi ve bu tavandan ödenecek dendi ancak çoğu arkadaşımıza tavan fiyattan ödeme yapılmadı. Kurumlar arası farklılıklar oluştu çünkü bu karar başhekimlerin yetkisine bırakıldı. Hemşireden kesilip, hekimlere tavandan ödeme yapılan örneklere şahit olduk. Bazı özel hastanelerde de hemşirelere çok fazla nöbet tutturulmasına rağmen bu ek mesai ücretlerine yansıtılmadı."

"Koronavirüs için hızlandırılmış eğitimler de hastanelere göre değişti. Bazıları birkaç saatlik eğitimler yaparken bazıları birkaç günlük eğitimler yaptı, bazı hemşire arkadaşlarımız ise hiçbir oryantasyon almadan çalıştı. Bazı hastanelerde bir yoğun bakımda olması gerektiği gibi 8 saatten fazla çalıştırılmazken bazı hastanelerde 12 saat hatta 24 saat çalıştırıldılar."

Şenol Çelik, "OECD ülkeleriyle karşılaştırdığımızda gelişmiş ülkelerde her bin nüfusa 8-16 hemşire düşerken bizim ülkemizde her bin nüfusa ortalama iki hemşire düştüğünü söyleyebiliriz. 100 binden fazla atanma bekleyen meslektaşımız var" diyor.

Çelik sağlık sektöründe her türlü döner sermaye ve performans gibi sistemlerin tamamen kaldırılıp tüm sağlık çalışanları için daha yaşanabilir bir maaş olması gerektiğini savunuyor.