Çocuklarda Kronik Böbrek Hastalıklarının Çoğu Erken Tanıyla Önlenebilir"

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, bugün Türkiye'de kronik diyaliz gerektiren her 3 çocuk hastanın birinde nedenin, zamanında tespit edilmemiş idrar yolunda yapısal bozukluklar ve böbrek enfeksiyonlarına bağlı gelişen kronik böbrek hasarı olduğunu belirtti.

Türk Nefroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Turgay Arınsoy, bugün Türkiye'de kronik diyaliz gerektiren her 3 çocuk hastanın birinde nedenin, zamanında tespit edilmemiş idrar yolunda yapısal bozukluklar ve böbrek enfeksiyonlarına bağlı gelişen kronik böbrek hasarı olduğunu belirtti.

Arınsoy, yazılı açıklamada, Dünya Böbrek Günü'nün 2016'da çocuklara atfedildiğini ve "Böbrek Hastalıkları ve Çocuk: Erken Davran ve Önle" temasıyla tüm dünyada 10 Mart'ta çeşitli faaliyetlerle kutlandığına işaret etti.

Türkiye'de çocuk böbrek hastalıklarının erken tanınması ve önlenmesini, erken tedavisini temin etmek için planlı çalışmalar yürütüldüğüne değinen Arınsoy, Sağlık Bakanlığı ile Çocuk Nefroloji Derneğinin ortaklaşa yürüttüğü çalışmayla hazırlanan afiş, broşür ve benzeri eğitim materyalinin 81 ile ulaştırıldığını, çocuk böbrek hastalıkları konusunda sağlık personeli ve halkta farkındalığın artırılmasının hedeflendiğini belirtti.

Arınsoy, erişkin yaşta görülen bazı böbrek hastalıklarının temellerinin çocuklukta atıldığını, bu hastalıkların erken dönemde tanınmasının kronik böbrek hastalıklarının önlenmesi açısından önem taşıdığına dikkati çekerek, önemli bir halk sağlığı sorunu olan kronik böbrek hastalığının, bazı idrar ve kan testleri ile erken saptandığında önlenebildiğini veya ilerlemesinin geciktirilebildiğini ancak farkındalığı ve erken tanının istenen düzeyde olmamasının birçok olguda buna olanak vermediğini anlattı.

Risk faktörleri

Çocuklarda kronik böbrek hastalıklarının çoğunun erken tanı ile önlenebildiğini vurgulayan Arınsoy, şu bilgileri verdi:

"Bunlar içinde idrar yolu enfeksiyonları önemli bir grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Çocukların yüzde 1-2'sinde görülen idrar yolu enfeksiyonu, böbrek ve idrar yollarında doğuştan bozukluğu olan çocuklarda (hidronefroz, reflü, vb) ve tekrarlayan ateşli enfeksiyonlar şeklinde olduğunda kronik böbrek hastalığı için önemli risk faktörüdür. Bu çocuklarda erken tanı ve tedavi yapılamazsa, böbreklerde kalıcı hasar gelişir ve bu durum son dönem böbrek yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Bu nedenle ateşli çocuklarda idrar yolu enfeksiyonu mutlaka akla getirilmeli, idrar tahlili ve idrar kültürü istenmelidir. İdrar yolu enfeksiyonu saptanan çocuklarda sadece ilaç vererek enfeksiyonu ortadan kaldırmak yeterli olmayıp, altta yatan nedenin araştırılıp tedavi edilmesi gereklidir. Günümüzde gebelikte yapılan ultrason incelemeleriyle daha anne karnındayken saptanabilen yapısal anomaliler doğum sonrası çok dikkatli izlem ve bazen müdahale ile düzeltilebilmekte ve zararları hafifletilebilmektedir. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonuna neden olan risk faktörü idrar yolları anormallikleri olabildiği gibi dışkılama ve idrar yapma bozuklukları da olabilir."

Prof. Dr. Turgay Arınsoy, Türkiye'de kronik diyaliz gerektiren her 3 çocuk hastanın birinde nedenin, zamanında tespit edilmemiş idrar yolunda yapısal bozukluklar ve böbrek enfeksiyonlarına bağlı gelişen kronik böbrek hasarı olduğuna dikkati çekerek, "Kronik böbrek hastalıklı çocuklarda ölüm oranları sağlıklı kişilere göre 10-30 kat daha yüksektir. Bu hastalarda ölümlerin yaklaşık yarısından kalp ve damar hastalıkları sorumludur. Bu nedenle, kronik böbrek hastalığının erken tanısı ve önlenmesi, kalp sağlığının korunması bakımından da son derece önemlidir" değerlendirmesinde bulundu.

Çocukluk çağındaki diğer önemli bir sağlık sorununu da "obezite" ve buna paralel olarak artan "hipertansiyon" şeklinde açıklayan Arınsoy, sağlıklı çocuklarda 3 yaştan itibaren her muayene sırasında tansiyonunun ölçülmesi ile hipertansiyonun erken tanısı ve tedavisi mümkün olabileceğine ve gelişecek komplikasyonların önlenebileceğine işaret etti.

Arınsoy, çocukları böbrek hastalıklarından korumanın bir diğer yolunun da bilinçsiz ilaç kullanımının önlenmesi olduğunu belirtti.

Egzersizin öneminin altını çizen Arınsoy, şunları kaydetti:

"Erişkinlerde 40 yaşından itibaren her yıl yüzde 1 oranında kas miktarı azalmaktadır. Düzenli egzersiz yaşlanmaya bağlı azalan kas kütlesini korur, kemik yapısını destekler ve dolayısıyla düşme ve kırık riskinden korumaya faydalıdır. Fiziksel aktivite sadece spor olarak değil günlük yaşam içerisinde yapılan kas ve eklemlerin enerji kullanarak kalp ve solunum hızını artıran aktiviteler olarak tanımlanabilir. Spor aktivitelerinin yanı sıra yürüyüş, oyun, bedenin kullanıldığı iş faaliyetleri de fiziksel aktivite olarak kabul edilmektedir. Haftanın 5-7 günü en az 30 dakika orta zorlukta aerobik egzersiz (yürüyüş, jogging, bisiklete binme yüzme) kilo kontrolü, kan basıncını düşürmede etkilidir."