Türkiye’de, son yıllarda düğünde gelin veya damada kılavuzluk edilmesini sağlayan “sağdıçlık” kurumunun ortadan kalktığını ifade eden ‘Cinsel Terapist’ Psikolog Gülüm Bacanak, sağdıçlığın ortadan kalkmasıyla cinsel sorunların hızla artma eğiliminde olduğunu, hatta bunun çiftleri boşanma noktasına getirmeye, Türk aile düzenini bozmaya ve kişileri depresyona sokmaya başladığını kaydetti.
Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED) Genel Sekreteri Gülüm Bacanak, cinselliğin genel sağlığın çok önemli bir parçası olduğunu, ancak insanlarda bu bilincin tam olarak yerleşmediğini belirtti.
Gülüm Bacanak, derneğe e-posta ve telefonla yapılan başvuruları değerlendirdiklerinde, her 100 kişiden 70’inde cinsel işlev bozukluğu olduğunu ve bunların çoğunun cinsel terapiste veya bir hekime başvurmadığını tespit ettiklerini savundu. Bu yaklaşımın cinselliğin hala tabu olduğunun bir kanıtı olduğunu ve cinsel tedavi için insanların nereye başvuracakları konusundaki bilgisizliklerinden kaynaklandığını ifade eden Bacanak, şöyle konuştu;
Genellikle halkımızın aklına her türlü cinsel sorun için ilk önce hocalar ve medyumlar geliyor, muska yazdırılıyor. Bir cinsel terapiste veya hekime başvurulduğunda ise genellikle sorun ağırlaşmış oluyor, çözümü zorlaşıyor. Ama en kötüsü insanlarımız çözümü olmayan bir derdin içine düştüklerini sanıp, umutsuzluğa kapılıyorlar ve cinsellikten zamanla soğuyorlar. Avrupa Birliği’ne girme sürecinde olan Türkiye için cinselliğin hala bir tabu olmasında herkesin kendi payına bir ders çıkarması ve elinden geleni yapması gerektiğini düşünüyoruz.
Bacanak, cinsel eğitimin, toplumun genel cinsel sağlığının korunması, çocukların ve ergenlerin erişkin yaşama sağlıklı bir geçiş yapabilmelerini kolaylaştırmak açısından her geçen gün daha da önem kazandığını söyledi.
Cinsel eğitimin, anaokulundan başlaması ve yasal zorunluluk gerektiğini savunan Bacanak, şunları kaydetti;
Cinsel sağlık ve cinsel eğitim, hayatımız boyunca öğrendiğimiz ve önemsenmesi gereken önemli bir süreç olmasına karşın, üniversitelerimizin tıp fakültelerince, psikolojik danışma ve rehberlik gibi cinsel sağlık konularıyla ilgili eğitim veren diğer fakültelerince, Sağlık Bakanlığınca, ailelerimizce, öğretmenlerimizce ve diğer
eğitimcilerimizce üzerinde yeterince durulan bir konu maalesef olamamıştır.
Cinsel eğitimin sorumluları yalnızca doktorlar, psikologlar, öğretmenler değildir. Öğrenme önce aile içinde başlar, daha sonra okullarda öğretmen, akran grupları, doktorlar, bu alanda çalışan diğer sağlık elemanları ve medya aracılığı ile devam eder.
Dernek olarak cinsel eğitimin kademeli olarak anaokulundan itibaren biyolojik değişiklikler ortaya çıkmadan verilmeye başlanmasını öneriyoruz.
Bacanak, ayrıca okullarda öğrencilere yönelik sağlık hizmetlerinin geliştirilmesi, öğretmenler, okul sağlığı hemşireleri ile rehberlik ve danışmanlık hizmeti veren kişilerin sayısının cinsel sağlığı daha çok kapsayacak şekilde artırılması gerektiğini; Danimarka, Hollanda, Portekiz ve İsveç gibi AB ülkelerinde olduğu gibi okul ders programlarında cinsel eğitime yer verilmesinin önemli olduğunu sözlerine ekledi.