İnsanların toksik ve zehirleyici maddelerin etkisi altında yaşadığını, ağır metal zehirlenmelerinin günümüzde daha çok belirti göstermeden seyrettiğine dikkat çeken Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, şelasyon tedavisi ile ağır metallerin vücuttan uzaklaştırmanın mümkün olduğunu söyledi.
Ağır metal zehirlenmesinin maruz kalan kişilerin baş ağrısı, yorgunluk, uyku bozuklukları, baş dönmesi, huzursuzluk, evham, kas ağrıları, hazımsızlık, kabızlık ve daha ileri olgularda ise solgunluk, kansızlık, koordinasyon bozukluğu gibi şikayetler yaşayabileceğini vurgulayan VM Medical Park Pendik Hastanesi'nden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, "Kalp krizi geçirenler ve diyabetik hastalarda ağır metallerin zararı daha büyüktür" dedi.
"OYUNCAKTA BİLE KURŞUN OLABİLİR"
Denge halindeki bir biyolojik sisteme zarar veren fiziksel, kimyasal ve biyolojik ajanlara toksin denildiğini belirten Doç. Dr. Ekmekci, toksinlerin dışarıdan alınabildikleri gibi, vücuttaki metabolik faaliyetler sonrasında da oluşabileceğini vurguladı.
Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, fark edilmeden hayatımıza giren bu maddelerin neler olduğunu şöyle anlattı:
"Günümüzde insanlar, topraktan, sudan, soludukları havadan ve aldıkları gıdalardan edinilen, hücresel fonksiyonları kısa ve uzun süreli bozan, binlerce kimyasal, fiziksel toksik ve zehirleyici maddelerin etkisi altında kalmaktadırlar. Toksinlerin arasında ağır metallerin yeri büyüktür. İnsan bedeninde bulunmaması gereken civa, alüminyum, arsenik, kurşun, kadmiyum gibi metallerin minimal olarak dahi bedene girmesi ciddi zehirlenmelere neden olabilir. ABD'de II. Dünya Savaşı'nın sonu ile 1970'lerin ortalarına kadar araba kullanımının artması ve kurşunlu benzinin tercih edilmesi nedeniyle kurşuna maruziyet arttı. Kurşun üretimin pik yaptığı yıllarda, yılda 600 bin ton kurşunun atmosfere salınımı gerçekleşti. 1945-1980 tarihleri arasında yaşayanlar en fazla kurşun maruziyetine kalan kişiler oldular. Günümüzde ise toprak, oyuncak, hasarlı mutfak eşyalarının bir kısmı, ev boyaları, kurşunlu su boruları, endüstriyel kaynaklar, sigara aktif pasif içiciliği kurşun maruziyeti kaynağı olmaya devam etmektedir."
AĞIR METALLER HAYATIMIZIN HER YERİNDE
Kurşunun bir kere vücuda girdiğinde atılımının özellikle kemik doku gibi bağ dokularında onlarca yıl sürebildiğinin altını çizen Doç. Dr. Ekmekci; "Yine kadmiyum üretimi (nikel kadmiyum pillerinde, metal kaplama ve plastik stabilizatörlerinde kullanımıyla beraber) 1945-1980 yıllarında artmıştır. Kadmiyumun potansiyel toksisitesi yavaş atılımı nedeniyle çok güçlüdür. Bir kere sindirildiğinde ağırlıklı olarak böbrek, karaciğer, akciğer, pankreas ve merkezi sinir sisteminde birikir. Vücuttan yarısının atılması için geçen süre 15 ila 45 yıl arasında değişir" şeklinde konuştu.
Aleminyum, civa, arsenik gibi diğer ağır metallerin de yine sanayi kaynakları, çevre kirlenmesi, tarımda kullanılan ilaçlar, böcek öldürücüler, mutfak ürünleri, amalgam içeren dolgular, kozmetik ürünler, kirli sularda yaşayan deniz canlıları kaynağı ile zehirlenmelerin de en önemli nedenler olarak karşımıza çıktığını ifade eden Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, şöyle devam etti: "Hava, çevre kirliliğinin kontrolsüz sanayileşmeye paralel olarak artması, özellikle tarım havzalarında oluşturduğu hasarlar, teflon mutfak malzemeleri, çizilmiş, hasarlı mutfak malzemeleri, deterjanlar, kaynağı belli olmayan ürünler, oyuncaklarda kullanılan boyalar gibi bireysel kullanımlarda dikkatsizlik ve umursamazlıklar bu sorunu oluşturan başlıca nedenler gibi durmaktadır. Yani kısaca görüldüğü üzere, tüm toplumlar öyle ya da böyle bir şekilde ağır metallere hayatın içerisinde temas etmek durumunda kalmaktadır."
METAL ZEHİRLENMESİ SİNSİ İLERLER
Metal zehirlenmelerinin çok sinsi ve önemli bir durum olduğunun altını çizen Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, ancak bu zehirlenme belirtilerinin toplum tarafından yeterince tanınmadığını belirtti. Konuyla ilgili toplum bilincinin yeni geliştiğini aktaran Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, "Karşılaşılan klinik durumlar ve hastalıklarda maalesef metal zehirlenmeleri hala akla son gelen nedenlerin arasında yer alıyor" diye konuştu.
TEDAVİ 3 SAAT SÜRÜYOR
Şelasyonun Yunanca'da kıskaç anlamına gelen 'chelos' kelimesinden türetildiğini işaret eden Doç. Dr. Ahmet Ekmekci, uygulanan tedavi hakkında şu bilgileri aktardı:
"Etilendiamin tetraasetik asit uygulaması veya kısaca 'EDTA' adı verilen şelasyon tedavisinde, hastalara içerisinde yüksek doz C vitamini, B vitaminleri, potasyum, magnezyum da dahil diğer bazı vitamin ve minerallerin olduğu bir serum verilir. Klasik ajanlar ile uygulamalar sıklıkla damar yolu, adele içi gibi yollarla yapılır. Hastalar hastane veya kliniğe kabul edilir ve bu işlem 3 saat kadar sürer. Şelasyon tedavisi, yavaş bir tedavidir. Önce dolaşımdaki ağır metallerin sistemden uzaklaştırılması, sonra bağ dokusu ve hücrelerden ağır metallerin, mevcut hastalık tablosunu ağırlaştırmadan, yavaş ve uzun bir döneme yayılmış şekilde çıkarılması, çıkarılan ağır metallerin yeniden hücre içine girişlerinin önlenmesi ve hücre dışı ortamda tutulması ile sonrasında gittikçe artan bir güçte atılımlarının sağlanması gerekir. Bu nedenle tedavinin devamı gerekir yani tek serum tedavisi değil, ardışık tedaviler gerekmektedir. Her arındırma tedavisinde hastanın kendisi veya ailesinin tam bilgilendirilmesi, tedavi süreci boyunca karşılaşılabilecekler konusunda eğitilmesi ve tedavinin başarısı için gerekli olan süre ve ek önlemler, ek tedaviler ve bu tedavinin masrafı konusunda bilgilendirilmesi ve rızalarının alınması gerekir."
KALP KRİZİ GEÇİRENLER VE DİYABETLİLERDE ETKİSİ DAHA BÜYÜK
2007 yılında ABD'de 111 bin hastaya şelaşyon yapıldığını ve bunun da ciddi bir çalışmaya ihtiyaç doğurduğunu söyleyen Ekmekci; "ABD'de National Health of Institute (NIH) sponsorluğunda ABD ve Kanada'dan 134 merkez ve 1708 hastada yapılan bir araştırmaya göre, içerisinde yüksek doz C vitamini dahil diğer bazı vitamin ve minerallerin olduğu serumun etkili olduğu bulundu. Üstelik bu hastalar kalp damar hastalıkları açısından modern konvansiyonel tedaviyi de almaktaydılar. Ama özellikle kalbin ön yüzünden kalp krizi geçirenler ve diyabetiklerde tedavinin olumlu etkisi çok daha fazlaydı" dedi.
Konuyla ilgili çalışmaların halen devam ettiğini aktaran Doç. Dr. Ekmekci, tek bir doz EDTA'nın kurşun atılımını 30 kat, kadmiyum atılımını ise 7 kat artırdığının tespit edildiğini sözlerine ekledi.
- İstanbul