Kısırlık insanları çok eski zamanlardan beri ilgilendiren bir konudur. Bu sebeple kısırlık çalışmaları esasında oldukça eskilere dayanır.
Kısırlık insanları çok eski zamanlardan beri ilgilendiren bir konudur. Bu sebeple kısırlık çalışmaları esasında oldukça eskilere dayanır. Ancak başarılı kısırlık çalışmaları ve tedavi yöntemleri ancak 1960'lı yıllarda bulunabilmiştir.
1968 senesinde tüpleri tıkalı olan bir kadına yapay tüp takılması denenmiş ancak başarı elde etmek mümkün olmamıştır. Bu gibi başarılı olmayan tedaviler ardından üreme hücrelerinin vücut dışında döllendirilmesi çalışmaları başlamıştır.
İlk defa 1973 senesinde üreme hücreleri, vücut dışarısında döllendirilebilmiştir. Ancak döllenme ardından gelişen embriyonun anne adayının rahmine yerleşmesi mümkün olmamıştır. Bu sebeple gebelik, düşük ile sonuçlanmıştır.
Tüp bebeğin tarihçesi
Dr.Steptoe ve Dr. Edwards 1978 senesinin Temmuz ayında, İngiltere'de ilk defa başarılı tüp bebek tedavisini gerçekleştirmişlerdir. Bu tedavi neticesinde ilk tüp bebek olan "Louise Brown" gözlerini dünyaya açmıştır.
İlk başarılı tüp bebek tedavisinden sonra ise İngiltere'deki ekipte bulunan ve daha sonra Amerika'da kendi isimleri ile yeni bir enstitü kurup çalışmalarını sürdüren Howard ve Geargeanna Jones'un emeklerinin karşılığı sonucunda "Elizabeth Carr" dünyaya gözlerini açmıştır.
Kurulan bu Enstitü başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, dünyanın çeşitli ve farklı ülkelerinde üreme tıbbı branşında lider olmuş yeni uzmanlar yetiştiren bir enstitü haline gelmiştir.
Bu gelişmeleri takiben tüp bebek tedavilerinde esas amaç yumurtlama tedavilerinin geliştirilmesi olarak değişmiştir. Bu sebeple hormon ilaçları kullanılmaya başlamıştır. Bu ilaçlar ise 1979 ve 1980 seneleri arasında geliştirilmeye başlanmıştır.
Tüp bebek tedavisi esas olarak tüpleri tıkalı kadınlara uygulanmak üzere geliştirilmiş bir fikirdir. Bu noktadan itibaren tüp bebek tedavileri geliştirilmiş ve günümüzde kısırlık sorunlarının %80'ine çözüm bulunabilmektedir. Uygulama alanları her geçen gün geliştirilmektedir.
Geliştirilen embriyo anne adayına GIFT, ZIFT gibi tekniklerle transfer edilmektedir.Sperm problemleri mevcut olan anne ve baba adaylarında ise SUZI ve PZD gibi yöntemlerle sperm-yumurta birleştirilmesi, dolayısıyla döllendirilmesi sağlanmıştır.
Fakat esas ilerlemenin kaydedilmesi 1996 senesinde bir rastlantı neticesinde mikroenjeksiyon, yani ICSI'nin bulunması ile gerçekleştirilmiştir. ICSI yani mikroenjeksiyon yöntemi sayesinde tüp bebek tedavilerinin başarı oranı yükselmiştir. İlk olarak tedavisinin mümkün olduğu düşünülmeyen erkek kaynaklı kısırlıklar, mikroenjeksiyon yöntemi ile çözülebilmeye başlamıştır.
Türkiye'de ilk tüp bebek
Türkiye'de ilk tüp bebek merkezi, Prof.Dr. Refik Çapanoğlu ve ekip arkadaşlarının emekleri ile Ege Üniversitesi'nde 23 Haziran 1988 senesinde hizmet vermeye başlamıştır. Ülkemizdeki ilk tüp bebek de böylece 18 Nisan 1989 senesinde açılan bu merkezde dünyaya gözlerini açmıştır.
İlk kısırlık tedavisi araştırmaları
Dünya'da kısırlıkla ilgili araştırmalar oldukça eski zamanlara dayanmaktadır. İlk kısırlık tedavileri, Hipokrat'a kadar uzanır. Bu dönemlerde kısırlık tedavisi için hayvanlar üzerinde deney yapılmakta idi. İlk insan oosit (yumurta) araştırmalarına 1939 senesinde başlamak mümkün olmuş ve ilk tüp bebeğin dünyaya gelişine dek başarılı bir şekilde ilerletilmiştir.
Kısırlık ve tüp bebek
Hipokrat (M.Ö. 460-337) rahim ve tüplerinin açıklığının hamileliğin gerçekleşmesindeki önemi ve bunun dışında spermlerin üremedeki yerini o dönemler dahi bilmektedir. O döneminde bir diğer önemli bilim insanı olan Aristoteles (M.Ö. 384-332) üreme işlevleri hususundaki düşüncelerini açıklamıştır. Soranus ise Efeste dünyaya gelen ve fertil dönemi ilk olarak ifade eden şahıslar arasındadır. Tüp bebek tedavisi, hayvan denekler üzerinde oldukça eski zamanlardan beri çalışılan ve araştırılan bir konudur. Walter Heape isimli bir bilim insanı 1890 senesinde tavşanlar üzerinde oldukça başarılı deneyler yapılmasını sağlamıştır.
1890 senesinde embriyo transferi ve diğer araştırmalar toplum baskısı sebebi ile bir dönem neredeyse durdurulacak idi. 1939 senesinde Gregory Pincus ilk defa insan yumurtalıklarından (overler) yumurtaları (oositler) ayırabilmiştir. 1951 senesinde M.C. Chang ve C.R. Austin spermlerin olgunlaştırılabilmesini sağlamıştır. Bunun akabinde de sperm işlevleri ve döllenme hususunda oldukça mühim gelişmelere imza atılmış, 1959 senesinde M.C. Chang tavşanlar üzerinde yumurtaların vücut haricinde ( invitro) döllenebilceğini ortaya koymuştur.
B.Edvars ve Barry Bavister 1968 senesinde insan yumurtalarını ilk defa vücut harici bir ortamda döllenmesini sağlamıştır. Tüm bu ilerlemeler ve bilgi birikimi neticesinde de ilk tüp bebek 1978 senesinde dünyaya gelmiştir. İngiltere'de dünyaya gelen ilk tüp bebekten sonra da gelişmeler oldukça hızlı bir şekilde devam etmekte, her geçen gün bir gelişme kaydedilmektedir.