Bireyler normalde yapamadıkları birçok aktiviteyi tatil zamanlarında gerçekleştirerek yaşamlarında bir değişim gerçekleştirirler. İşiyle veya okuluyla ilgili bir takım problemler yaşayanlar, bu ortamdan uzaklaştıkları için sorunları kısa süreli de olsa unutuverirler. Ama mutlu geçen uzun tatilden sonra, sıkıldığı aynı mekana geri dönmek işkence haline dönüşecektir. İşini veya okulunu sevmeyenler depresyonu çok daha şiddetli yaşıyorlar.
Bazı insanlar ise tatilde yakalamış oldukları tempoyu gündelik yaşamlarına aktarabileceklerine inanacak kadar saf yüreklilikle yaklaşırlar konuya. İddialı geri dönüş kararlarıyla işe girişirler. Tatil sonrası kadınların en sık aldığı yeni karar 'zayıflamak', erkeklerinse 'sigarayı bırakmak'tır. Birkaç hafta içinde yaşanılan başarısızlıklar, bu iştahlı grubu da atalet grubunun bulunduğu noktaya -depresyonun kucağına- sürükler. Bu sosyal ve psikolojik etkenlerin yanı sıra yaz tatili dönüşleri biyolojik ritmimiz açısından da risk altında olduğumuz mevsimsel bir döneme, sonbahara denk gelir. Güneş ışınlarının insanların biyolojik ritmi üzerinde etkin olduğu bilinmektedir. Havaların serinlemeye başlaması ile güneş ışınlarının giderek etkisinin azalması, anksiyete, depresyon gibi ruhsal problemlerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Bunun sebebini de şu şekilde açıklayabiliriz; Beynimizde hipofiz bezi melatonin hormonu üretmekle görevlidir. Karanlık ortamlarda bu bez hormon üretimini artırır. Melatonin hormonu insanın fiziki hareketlerini yavaşlatan, uykulu ve bitkin yapan, ruh halini dingilleştiren, yani ruhun nefes almasını sağlayan doğal bir sakinleştiricidir. Karanlıkta uykuya dalmamızın daha kolay oluşu bunun bir göstergesidir. Karanlıkta üretimi artan melatoninin vücudumuz üzerindeki en önemli etkisi, canımızın sürekli tatlı yiyecekler istemesi ya da aşırı yeme isteğidir. Kış aylarında belki de kilo almamızın nedenlerinden biri bu olabilir. Gözün ağ tabakasından hipofiz bezine iletilen ışık ise melatoninin üretilmesini azaltıyor. Bu olay melatonin miktarını azalttığı için belirtiler başlıyor. Kişi neşelenip, aktifleşiyor. Kış aylarında güneş ışığının azalması, gecelerin uzun, gündüzlerin kısa olması ve doğal olarak melatoninin çok üretilmesi mevsimsel duygulanım bozukluğuna yol açıyor. Güneş ışığının bu ruhsal rahatsızlıktaki önemi, mevsimsel özellikli depresyonun Kuzey İskandinavya ülkelerinde diğer toplumlara göre 3 kat daha sık görülmesiyle de anlaşılabilmektedir. Depresyonun ana belirtileri, iki hafta boyunca hiçbir şeyden zevk alamamak ve isteksizlik, iki hafta boyunca ruhsal çökkünlük hissetmektir. Depresyona girdiğimizi gösteren diğer belirtilerse uyku bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, suçluluk duygusu, iştah değişiklikleri, fiziksel aktivite değişiklikleri (aşırı durgunluk veya gerginlik) olarak sıralanabilir. Sonbahar ve kış aylarında başlayıp ilkbaharda düzelen duygusal rahatsızlıkları "mevsimsel depresyon" olarak tanımlıyoruz. Ancak en azından iki yıl boyunca aynı dönemlerde ortaya çıkması gerekmektedir. Mevsimsel depresyon özellikle gençlerde görülüyor ve iklime bağlı olarak değişiklik gösteriyor.