Bir annenin, hamilelik sırasında kaygılı veya depresyonda olması erken doğum, bebeğin normal kilodan daha düşük ağırlıkta doğması ve bebeğin özel bakım ünitesine alınması gibi sorunlarla ilişkilendirilmiştir.
Hormonlar ve diğer kimyasallar, plasenta engelinden geçebildikleri için depresif bir annenin depresif bir bebek dünyaya getirebileceğini söyleyebiliriz. Doğumdan sonra, annenin kaygı ve depresyonuna maruz kalan bebekler gelişimsel açıdan daha geride kalıyor, daha çok uyku ve beslenme problemi yaşıyor ve anneyle daha az etkileşime sahip oluyorlar. Bazı bebekler oldukça dirençli oluyorlar ve stresten fazla etkilenmiyorlar ama stresin bebeğinizi olumsuz etkileyeceğini düşünerek hareket etmek en doğrusu olacaktır. Hamilelik sırasında yaşanan stres ve depresyon ayrıca bebeğinizle bağ kurma kabiliyetinizi de etkileyebilir. Eğer tedavi edilmezse kaygı ve depresyon kendi başlarına bir dünya oluşturup doğum sonrası dönemin zorluklarını uzatarak, yeni doğmuş bebeğinizle ilgilenmenizi bile daha zor hale getirir. Zorluklara göğüs germezsiniz çünkü ödülün mutsuzluğa bedel olacağını bilirsiniz ve mutsuzluk devam eder. Olaya olumlu yönden bakarsak, insanoğlu oldukça uyumludur; zor koşullara bile adapte olabilir yani doğum sonrası dönemde bebeğin sağlıklı, stressiz, depresif olmayan bir aile ortamında bulunması, stresli bir hamilelik nedeniyle oluşmuş olabilecek sorunları yok edebilir. Yani eğer stresli ve bunalımlı bir hamilelik geçirdiyseniz ve tedavi olduysanız, meydana gelmiş her türlü zararı geri çevirebilirsiniz.