Rahim ağzı kanseri, gelişmekte olan ülkeler ve az gelişmiş ülkelerde en sık görülen jinekolojik kanser türüdür. Dünyada yılda 500 bin yeni rahim ağzı kanserli hasta teşhis edilmekte ve tahminen 1 milyon 500 bin kadar da bu kanserle yaşadığı tahmin edilmektedir. Yine tahminlere göre her yıl 290-300.000 kadın bu kanser nedeni ile hayatını kaybetmektedir. Rahim ağzı kanseri genellikle 50 yaş civarında görülür fakat son yıllarda daha genç kadınlarda görülmeye başlamıştır...
Çok sayıda doğum yapmış, erken yaşta cinsel ilişkiye başlayan, çok partner değiştiren, sigara içen, sosyoekonomik durumu kötü olan ve HPV enfeksiyonu geçirenlerde görülmektedir. HPV, kadın kanserleri arasında son yıllarda üzerinde en çok durulan konudur, çünkü yapılan çalışmalarda rahim ağzı kanserine yakalanan hastaların % 98’inde bu enfeksiyon saptanmıştır. Erken dönemde pek belirti vermez. Jinekolojik muayenede de rahim ağzında bir şey görülmeyebilir. Ancak “Smear” denilen akıntı tahlili veya “Kolposkop” adı verilen, rahim ağzını büyüterek gösteren aletlerle değişiklikler fark edilebilir. Kesin tanı, ancak şüpheli bölgeden alınan biyopsi ile konabilir. Hastalık ilerlerse klinik belirtiler ortaya çıkmaya başlar. (Kanlı akıntı, ilişki sonrası kanama, düzensiz kanama gibi) Ayrıca hastanın muayenesinde ilerlemiş vakalarda rahim ağzında tümör de görülebilir. Hastalık daha da ilerlediğinde; idrar problemleri, defakasyon zorlukları (Büyük tuvalete çıkmada güçlük çekme) ve bacak ağrıları görülmeye başlar. Erken dönemde basit bir operasyon (Konizasyon) ile sadece rahim ağzındaki hastalıklı bölgeyi çıkararak tedavi edilebilirken; hastalık ilerledikçe rahim ve etrafındaki çevre dokuları ve lenf ganglionlarını çıkaracak büyük bir operasyona ihtiyaç duyulur. Ayrıca operasyon sonrası tümörün yaygınlık derecesine göre radyoterapi ve kemoterapi de vermek gerekebilir. Daha ilerlemiş vakalarda operasyon artık yapılamaz, bu sebepten radyoterapi ve kemoterapiye başvurulur. Hastalık erken dönemde yakalanırsa tedavide % 100 oranında başarı sağlanabilirken; hastalık ilerledikçe hem tedavi zorlaşmakta hem de başarı oranı düşmektedir. Kadınları rahim ağzı kanserinden koruyan bu aşı “İnsan Papilloma” virüsüne karşı hazırlanmıştır. Yaklaşık 7-8 sene önce bu virüse karşı aşı ancak geliştirilebilmiş, uzun klinik deneyler sonucu son iki sene içinde bütün dünyada kullanılan 2 tip aşı piyasaya çıkarılmıştır. Aşılardan biri; sadece rahim ağzı kanseri yapan Tip 16-18’e karşı hazırlanmış ve rahim ağzı kanserinden koruyucu olarak kullanılırken; diğeri HPV Tip 6-11-16-18 için hazırlanıp rahim ağzı kanseri yanında genital organlarda görülen siğillerden de korumaktadır. Her iki aşının daha az görülen bazı HPV tiplerine de etkili olduğu gösterilmiştir. Başlangıçta bu aşıların ideal kullanılma yaşı 9-26 yaş arasında olduğu düşünülmüşse de günümüzde, etkinliği 45’e kadar uzatılmıştır. İnsan Papilloma virüsü kadınlarda rahim ağzı, vajina ve vulvada (Dış genital organlarda) hastalığa neden olmakla beraber; nadir olarak anüs, rektum ve ağız mukozasında da hastalık yapabilir. Aynı şekilde de erkeklerde de dış genital organ kanserlerinde rol oynamaktadırlar. Aşı 3 kerede yapılmakta, ilk dozdan 2 ay sonra ve 6 ay sonra yapılan tekrarlarla yeterli bir bağışıklık elde edilmektedir. Bütün bu bilgiler, aşı olunduktan sonra yıllık Vajinal Smear kontrollerinin terk edileceği anlamına gelmemektedir. 6 ayda bir jinekolojik muayeneye mutlaka devam etmelidir.