Tüm bu yaşadıklarınız; bir depresyon yaşadığınızın göstergesi olabilir. Mevsimsel değişiklikler, kötü giden ilişkiler, mutsuz bir evlilik ya da ilişki süreci, iş yaşamındaki uyumsuzluklar, çatışmalar, bir hastalık süreci, yakınını kaybetme, maddi sorunlar ve daha bir çok stresel faktör depresyonun ortaya çıkmasına neden olabiliyor.
Depresyon yaşayan birey; yaşama karşı isteksizdir, içinden bir şey yapmak gelmez, işe gitmek , dışarı çıkmak istememektedir. Kendine bakımı azalabilir. Mutsuzluk ve karamsarlık duyguları taşır. Kendini yorgun, bitkin, önemsiz ve değersiz hisseder. Gün içerisinde unutkanlık, dikkat dağınıklığı yaşayabilir. İştahı azalır ya da artar. Uyku düzeni bozulur. Çok uyuma, veya hiç uyuyamama görülür. Bazen yeterli düzeyde uyusa bile doyurucu olmayan özellikte bir uyku süreci yaşar. Kendine güven gittikçe azalır. Çevresinden uzaklaşma ya da öfke nöbetlerinde artma görülebilir. Bu süreci yaşayan bir kişinin , iş yerinde ve yaşamının diğer alanlarında kendisinden beklenen performansı göstermesi oldukça güçtür. Çevresinde yaşanan olayları içinde bulunduğu duygudurum nedeni ile sağlıksız bir şekilde değerlendirir. Daha alıngan ya da daha agresif tepkiler gösterebilir ki bu da zamanla duygusal, aile, arkadaş ve iş ilişkilerine büyük zararlar verebilir. Belirtilerden en az beş tanesinin iki haftalık bir süre ile devam ediyor olması ve günlük yaşamı belirgin düzeyde etkilemesi kişide artık bir depresyon olduğunun kesin bir göstergesidir. Bu durumda yapılması gereken geç kalınmadan bir uzman desteği almaktır. Kişi depresyonda olduğunu kabul etmeyebilir, bu hastalık ile ilgilidir. Bir şeylerin düzeleceğine ve yaşamının iyi olacağına inancı kalmadığı için tedavi sürecine karamsar bakar. Depresyonun tedavisi; bu bozukluğun düzeyine göre ilaç desteği ve eşlik eden terapi sürecidir. Terapi sürecinde; öncelikli olarak depresyona neden olan stresel faktörler kişi ile birlikte belirlenir. Bu süreçte bireyin kişilik özellikleri çok önemlidir. Mükemmelliyetçi, hassas, duygusal, alıngan vb kişilik yapıları depresyona daha çok zemin hazırlar. Bu nedenle bu kişilik yapılarının kişiye zarar veren yönlerinin de terapi sürecinde ele alınması gereklidir. Kişi depresyondan uzaklaşmak için terapisti ile birlikte çaba göstermelidir. Bu güce sahip olamadığı dönemlerde psikiyatrik destek daha fazla önem kazanmaktadır. Depresyon ile birlikte anksiyete belirtilerinin de görüldüğü durumlar söz konusudur. Bu belirtiler; nefes almada güçlük, boğuluyor gibi olma, kalp çarpıntısı, ellerde titreme, terleme, göğüste sıkıntı hissi, baş dönmesi, bayılacakmış gibi olma ve ateş basması şeklindedir. Yaşamdan istediğimiz verimi alabilmek ve mutlu olabilmek için bazen gücümüz azalabilir. Her güçsüzlük hissi bir depresyonu işaret etmez. Bu sürecin bir depresyona dönüşmemesi için; bireyin yapması gereken şeyler ebette ki vardır. Öncelikle yaşamda nerede olduğunuzun farkında olmalısınız. Yerinizi belirleyin. ( evdeki yeriniz, ilişkinizdeki yeriniz ya da iş yerindeki yeriniz) Bulunduğunuz bu yer size şimdi neler katıyor, neler kaybettiriyor. Bu yeri elde ederken yaptığınız doğrular ve yanlışlar nelerdir? Yanlışlarınızı ortadan kaldırdığınızda burada olmak size ne hissettirecek ve neler katacak ? Tüm bunları; sağlıklı bir düşünce yapısı içerisinde kendinizi ve diğerlerini eleştirmeden, suçlamadan değerlendirmelisiniz. Var olan yeri değiştirmeden, size zarar verebilecek etkenleri kontrol edecek güce sahip olmanız çok önemlidir. Bu güce sahip olabilmek için; kendinize daha fazla zaman ayırmalısınız. Var olduğunuz yeri değiştirme kararı aldığınızda da bunun ve yeni yaşanacakların sorumluluğunu alacak güçte olmalısınız. Hobiler, keyifli zamanlar ve dinlenmek çok önemlidir. Kendisini iyi hisseden, yaşam için gerekli enerjiye sahip olabilen birey yaşamını daha iyi planlar. Duygusal hayatı, ailesi, arkadaşları, iş yaşamı ile ilgili alanlarında yaşadığı sorunlarla daha başarılı bir şekilde baş edebilir. Psikolog Eda Gökduman