Lösemi genetik geçişli bir hastalık değildir

Doç. Dr. Sinem Civriz Bozdağ, bu hastalığın genetik geçişli olmadığını, bu nedenle ebeveynlerde lösemi hastalığı oluşması durumunda çocuklarda da oluşacağı anlamına gelmediğini belirtti.

Her sağlıklı kemik iliğinde akyuvar, alyuvar ve kan pulcuklarının yapım sürecinde rol alan hücrelerin yer aldığını belirten Lösemi Lenfoma Miyelom Hastaları ve Araştırma Eğitim Birliği (LLMBİR) Derneği Üyesi Doç. Dr. Sinem Civriz Bozdağ, lösemi hastalığında bu hücrelerin kontrolsüz bir şekilde çoğalarak kandaki sağlıklı hücrelerin oluşmasını engellediğini ifade etti.

Dört farklı lösemi türünün bulunduğunu söyleyen Doç. Dr. Sinem Civriz Bozdağ, Lösemi türlerini, akut lenfoblastik lösemi, akut myeloblastik lösemi, kronik lenfositik lösemi ve kronik myelositer olarak sıraladı. 
Erişkin döneminde ve çocukluk döneminde sık görülen lösemi tiplerinin farklı olduğunu anlatan Doç. Dr. Sinem Civriz Bozdağ "Çocukluk döneminde daha sık akut lösemi görülürken, erişkinlik döneminde ise en sık kronik lenfositik lösemi gözlenmektedir" dedi.

"LÖSEMİ TÜRLERİNE GÖRE BELİRTİLER FARKLILIK GÖSTEREBİLİR"

Löseminin türlerine göre belirtilerinde de farklılık görüldüğünü belirten Doç. Dr. Bozdağ, "Akut lösemilerde kan hücre değerlerinde düşme görülür. Buna bağlı olarak akyuvarlar düştüğü için ateş, enfeksiyon belirtileri, kan pulcukları düştüğü için vücutta morluklar, daha kolay meydana gelen kanamalar, alyuvar azalmasına bağlı olarak ise halsizlik, çarpıntı, kemik ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabilir. Kronik lösemilerde ise şikayetler bu kadar net olarak anlaşılmaz. Kronik myeloid lösemide iştahsızlık, erken doyma, karın ağrısı gözlenebilirken, kronik lenfositik lösemide hiçbir şikayet olmayabileceği gibi vücutta bezeler, ateş, gece terlemesi, kilo kaybı gibi belirtiler de görülebilir" dedi.

LÖSEMİ GENETİK GEÇİŞLİ BİR HASTALIK DEĞİLDİR 

Lösemi nedenleri arasında radyasyon, böcek ilaçlarına maruz kalmak gibi çevresel faktörler, down sendromu gibi bazı genetik hastalıkların suçlandığını ifade eden Doç. Dr. Bozdağ, "Ancak lösemi genetik geçişli bir hastalık değildir. Ebeveyni lösemi olan bir kişide de lösemi hastalığı görülecek diye bir kaide yoktur. 

Lösemi hastalığına yakalanma riskini azaltmak için sigara içilmemeli, sağlıklı beslenilmeli, düzenli egzersiz yapılmalı ve obeziteden kaçınılmalıdır. Kronik lenfositer lösemi çok yavaş ilerleyen bir hastalık olduğu için hastaların çoğunda tedaviye ihtiyaç duyulmazken, kronik myelositer lösemide ise hastalar ağızdan alınan haplarla tedavi edilebilmektedir. Akut lösemi tedavisinde ise bunlardan farklı olarak tedaviyehızlıca  başlamak gereklidir. Akut lösemi tedavisi kemoterapi ile başlar hekimin yaptığı değerlendirmeler doğrultusunda kök hücre (kemik iliği) naklinin gerekli olup olmadığına karar verilir" dedi.

"LÖSEMİDE KÖK HÜCRE BAĞIŞI ÖNEMLİ"

Akut lösemi hastalarının önemli kısmında kök hücre nakli yapılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Doç. Dr. Bozdağ, "Bu noktada öncelikle aile içinde tarama başlatılır. Burada kan grubu uyumu değil doku grubu uyumu aranır. Doku grubu uyumu yapılan kan testleri ile değerlendirilir.

Aile içi tam uyumlu verici bulunabilme olasılığı yüzde 25-30 civarındadır. Eğer ailede tam uyumlu kök hücre vericisi yoksa aile dışı tam uyumlu dış vericilerden nakil düşünülür ve kök hücre bankalarına başvurulur. Dolayısıyla  bu bankalarda ne kadar çok gönüllü bağışçı olursa o kadar çok hasta yaşama dönebilir" dedi.

"KÖK HÜCRE BAĞIŞINDAN VAZGEÇİLMEMELİ"

Kök hücre bankalarına sadece basit bir kan örneği verilerek gönüllü verici olmanın mümkün olduğunu söyleyen Doç. Dr. Bozdağ sözlerini şöyle noktaladı: "Eğer bir gönüllü vericinin bir hasta ile dokuları tam uyumlu gelir ise kendisinden tekrar onay alınarak kök hücre toplama işlemine geçilir. Kök hücre nakli yapılmak için toplanan kök hücreler gönüllü vericinin damarlarından veya direkt kemik iliğinden toplanır. Bu nedenle yapılan nakillere damardan toplandığında allojeneik periferik kök hcüre nakli denirken kemik iliğinden direkt toplandığında allojeneik kemik iliği nakli denir.

Aslında her iki durumda aynı işlemi tanımlar. Sağlıklı vericinin kol damarları uygunsa bağışçı kan bağışı yapar gibi oturur aferez cihazına bağlanır ve kök hücreler bu işlem sırasında toplanır. Bu işlemden önce vericinin kemik iliğindeki kök hücrelerin kana geçmesi için hücre artırıcı aşılar yapılır. 

Diğer yöntem ise anestezi eşliğinde direkt kemik iliğinden kök hücrelerin alınmasıdır. İki işlem de vericiye zarar vermez. Uzun yıllardan beri yapılmış olan kök hücre nakillerinde hücrelerini vermiş olan   binlerce sağlıklı vericinin takibinde bu kişilerin sağlığı üzerine olumsuz hiçbir etki gösterilmemiştir. Bu nedenle verici olmaya karar verdikten sonra işlemden zarar göreceğini düşünerek bir hayatı kurtarmaktan vazgeçmemek önemlidir. Yani lösemi türlerine göre tedavileri farklılıklar gösterir. Tüm lösemi türlerinde yeni tedaviler ve kök hücre nakli ile başarı oranları artmıştır."

 

 

 

İlgili Sağlık Konuları

İlgili Haberler