Halk arasında "egzama" olarak bilinen atopik dermatite karşı alınacak önlemlerin kullanılacak ilaç miktarını azaltabileceği ya da gerekliliğini ortadan kaldırabileceği bildirildi.
Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Deri ve Zührevi Hastalıklar Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Murat Borlu, 14 Eylül Dünya Atopik Dermatit Günü öncesi AA muhabirine yaptığı açıklamada, egzamanın kişinin kendi bünyesel alerjik mekanizmalarının denge bozukluğu nedeniyle oluştuğunu söyledi.
Atopik dermatitin gelişmiş ülkelerde endüstrileşmeyle daha çok görüldüğüne dikkati çeken Borlu, hem bebek hem çocuk hem de erişkin yaş grubunda egzama şikayetiyle karşılaşıldığını belirtti.
Borlu, her görülme yaşına göre atopik dermatitin tipik bulguları olduğunu ve o şekilde sınıflandırdıklarını anlatarak, "Erişkin başlangıçta da atopik dermatit var, bebek, çocuk yaşta başlayan da var, bebek yaşta başlayıp erişkin çağına kadar devam eden de var. Bunlar her yaşa özgün olarak çeşitli tipik egzamalar gösterirler. Örneğin yeni doğan çocukluk döneminde, küçük yaşlarda daha çok bez dermatiti gibi görülse de çocuk biraz oynamaya, sürünmeye başladığında kol katlanma bölgesinde, bacak arkasında, erişkin durumda da daha dış kısımlarda kaşınan kol, bacak gibi veya kuru bölgelerin daha fazla kaşındığı bir egzama şeklinde karşımıza çıkar." diye konuştu.
"Egzama kişinin tüm yaşamını etkiler"
Hastalığın temel bulgularından birinin deri kuruluğu olduğunu ifade eden Borlu, şöyle devam etti:
"Atopik dermatit gerçekten çok şiddetli, insan hayatını çok belirgin etkileyen bir hastalıktır. Hem de belirtisi çok görünen şekilde değildir. Yani görünürde çok bir hastalık görüntüsü olmasa da hastanın şiddetli, dirençli, tüm düşünce tarzını etkileyecek kadar kendi içinden gelen bir kaşıntı olur. Bu kaşıntı nedeniyle kişiler doğru dürüst uyku uyuyamazlar, konsantre olamazlar, ders çalışamazlar, işleriyle ilgili kararları veremezler ve hatta psikolojik olarak da daha stresli, gergin bir hale bürünebilirler. O yüzden kişinin tüm yaşamını etkiler, hem sosyal yaşantısı hem iş yaşamı etkilenir. Sürekli kaşınan birinin sosyalleşmesinin ne kadar zor olduğunu tahmin edebilirsiniz. Bu kişilerin verimli olarak iş yapması da son derece zordur. Atopik dermatit kaşıntısını neyle kıyaslayabiliriz, ilk aklıma gelen hastalıklardan biri uyuz. Uyuz olan biri ne kadar kaşınıyorsa atopik dermatit hastası da o kadar kaşınır, o kadar kaşınan bir insanın da normal bir hayat sürdürmesi zaten mümkün değildir. Gece, gündüz, gün, hafta, aylar, bazen yıllar boyunca süren bir kaşınmanın insanın sosyal hayatını, iş hayatını psikolojisini ne kadar etkileneceği de çok açık."
Prof. Dr. Borlu, atopik dermatitte hasta veya ailesinin bu hastalığın ne olduğunu, neden artıp neden azaldığını iyi öğrenmesi gerektiğini dile getirdi.
Hastalığın tedavisine değinen Borlu, "Genel önlemlerden sonra deri yüzeyine uygulanan tedaviler var, ağızdan alınan ilaçlar var. Hatta son yıllarda bir takım yeni jenerasyon dediğimiz ve oldukça etkili, çözümsüz ve şiddetli hastalara da ümit vadeden tedaviler de bulunuyor." dedi.
"Bir alerjik malzemeyi, bir maddeyi suçlamakla bu iş çözülmüyor"
Atopik dermatitin alerjik kökenli bir hastalık olduğunu aktaran Borlu, şöyle devam etti:
"Ama suçlu tek bir alerjen yok. Sadece bir alerjik malzemeyi, bir maddeyi suçlamakla bu iş çözülmüyor. Bu kişiler her şeye kolay alerjik reaksiyon verebildikleri için genel alerjenlerden de uzak durmaları gerekiyor. Mesela yünlü giysiler giymemeleri, yattıkları odada fazla halı bulundurmamaları, deterjan, sabun gibi birtakım kimyasal maddelerle temasta özen göstermeleri gerekiyor. Ayrıca kişinin sürekli derisini kuruluktan koruması, nemlendirmesi, kurutucu kimyasallardan uzak durması... Bunlar bazen kullanılması gereken ilaç miktarını azaltıyor veya gerekliliğini de ortadan kaldırabiliyor. O yüzden eğitim çok önemli. Yapılması gerekenler var. Bir de maalesef ülkemizde de bu hastalığın korunması veya tedavisi için yanlış bilinip, yanlış uygulanan yöntemler var. Bunlardan da kaçınmak için iyi bir eğitim ve hekimle görüşmek gerekir."