Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları E.A Hastanesi (BRSHH) 4. Psikiyatri Klinik Şef Yardımcısı Doç. Dr. Ayşe Fulya Maner, 30 yıl süre ile takip edilen anoreksiya nevroza (Yeme bozuklukları) hastalarının yüzde 25’nin hayatını kaybettiğini söyledi.
Anoreksiya nevrozanın genellikle ergenlik çağında kızlarda başladığını belirten Maner, “Anoreksiya nevroza nispeten seyrek görülen bir bozukluktur. Gerçek yaygınlığını belirlemek zordur, çünkü belirtiler yadsınmakta, kabul edilmemekte ya da gizlenmektedir. Ergenlik dönemindeki kızlar ve genç kadınlar gibi yüksek risk gruplarında bile görülme sıklığının yüzde 0,5’e kadar çıktığı tahmin edilmektedir. Anoreksiya nervoza olan hastaların yüzde 5 – 10’ u erkektir” dedi. Belirtileri: Doç. Dr. Ayşe Fulya Maner, hastalığın belirtilerini hakkında şu bilgileri verdi: Anoreksiya nevrozada belirti ve bulguların çoğunluğu açlık durumuna ikincil olarak ortaya çıkar; örneğin soğuğa karşı hassasiyet, mide boşalmasının yavaşlaması, kabızlık, kan basıncı düşüklüğü, nabzın yavaşlaması gibi. Kusma ve bağırsakları yumuşatan ya da idrar sökücü ilaçların kötüye kullanımı, en ciddisi kanda potasyum düşüklüğü olmak üzere çeşitli elektrolit bozukluklarına yol açabilir. Nadiren bunlar kalpte ritm bozukluğu yaratarak ölüme neden olabilir. Anoreksiya nevrozada sık olarak hafif ya da orta derecede kansızlık ve lökositlerde azalma görülür. Çeşitli hormon bozuklukları ve adet kanamalarının kesilmesi yemeyi kısıtlama ve kilo kaybına bağlıdır. Anoreksiya nevroza olan bireylerde akranlarına göre kemik yoğunluğu azalmıştır. Düşük östrojen ve kötü beslenmeye bağlı olarak osteoporoz (kemik erimesi) ve kemik kırıkları riski artmıştır. Nadiren tıkınırcasına yeme atakları olanlarda akut mide genişlemesi ya da mide yırtılması sonucu ölümler olabilir. Anoreksiya nevroza olan bireyler beden imgesinin sıklıkla bozulmasına bağlı olarak aşırı zayıf olmalarına karşın, kendisinin çok şişman olduğuna inanmaktadır. Bu nedenle kilo almalarına yardımcı olunmasını çoğunluğu istemezler. Genellikle çok az miktarda yerler, günlük alınan kalori çok düşüktür (sıklıkla 300- 1000 kal/gün), yağlı, şekerli, unlu gıdaları şişmanlatacağı korkusuyla tamamen keserler. Bazı bireyler kilo vermek için kusar, aşırı egzersiz yapar, bağırsakları yumuşatan ya da idrar sökücü ilaçları kullanır. Metabolizmayı artırıcı olarak düşündükleri tiroid ilaçları ve iştah kesicileri kullananlar olabilir. Yiyecekleri sürekli düşünür, başkaları için lezzetli yemekler hazırlamaktan hoşlanırlar. Yiyecekleri küçük parçalara böler, bunlarla tabakta çatalla oynarlar. Bazen de aşırı yemeyi kontrol edememe ve tıkınırcasına yeme dönemleri olabilir. Tıkınma sırasında yedikten sonra şişkinlik hisseder ve kendilerini zorlayarak kusabilirler. Tıkınmaların ardından, kilo kaybetme çabaları daha da şiddetlenir. Başkalarının yemeğe zorlamasından hoşlanmazlar, yiyecekleri saklayabilir ya da yemek biter bitmez gizlice kusarlar. Gün içinde birçok kez tartılma ihtiyacı hissederler, kilodaki en ufak bir artış yoğun sıkıntı yaşatır. Çoğu ergenin psikososyal, cinsel gelişimi gecikmiştir. Erişkinlerde hastalığın başlaması ile cinselliğe ilgi azalmıştır. Beraberinde depresyon, anksiyete, sosyal fobi, obsesyon, mizaç dalgalanmaları, cinsel istek kaybı sık rastlanan psikiyatrik belirtilerdir. Kişilik özellikleri olarak içe dönüklük, sosyal güvensizlik, aşırı saygılı, katı düşünme belirgindir. Çeşitli düşünce çarpıtmaları sıktır. Düşük benlik saygısı ve aşırı mükemmeliyetçilik bu bozukluğun gelişmesinde önemlidir. Yeme bozukluklarının gelişiminde aile yapısı ve işlevinde bozulma olduğu gözlenmektedir. Ebeveynin bakım yetersizliği ve aşırı koruyuculuğu dikkati çeker. Bireylerin aile ilişkileri sıklıkla bozulmuştur. Anoreksiya nevroza tanısı düşünülürken kilo kaybına yol açan başka bir tıbbi hastalığın olmamasından emin olunmalıdır. Anoreksiya nevroza için 14 – 15 ve 18 yaşları en sık görülen başlangıç yaşıdır. Seyrek olarak 9 yaşında ve menopoz sonrası kadınlarda başladığı bildirilmiştir. Ölüm oranı çeşitli çalışmalarda % 7 – 18 olarak bildirilmektedir. Anoreksiya nevroza olan hastaların yaklaşık 1/5’ i tamamen iyileşmektedir; 1/5’ inde hastalık şiddetini koruyarak sürmektedir; kalan 3/5’ i ise kronikleşme ya da alevlenme-düzelme şeklinde dalgalanmalarla kısmi düzelme ile seyretmektedir. Nasıl Tedavi Edilir? Anoreksiya nevrozada tedavinin ilk hedefi birey ve ailesinin tedaviye katılımıdır. Çoğu anoreksiya nevroza olan birey için bu kolay değildir. Bireyler genellikle belirtilerini daha hafif olarak yansıtır ve tedavi arayışlarına giren, endişelenen ailesi ve akranlarının abarttığını düşünür. Kilo onarımı fizik düzelmeden başka psikolojik açıdan da esastır. Böylece özgüvenini sadece diyet ve kilo kontrolü üzerine kurduklarını ve katı, acımasız bir şekilde kendilerini yargıladıklarını, yeme bozukluğunun eğitim, spor, arkadaşlık kurma gibi bireysel hedeflerini başarmalarını nasıl engellediğini fark etmeleri sağlanır. , Anoreksiya nevroza olan bireylerin çoğunluğu psikiyatrist ile görüşmeye isteksizdir. İyi bir terapödik ilişki içerisinde bireyi dinlemek, anlaşıldığını hissettirmek, tedavi seçeneklerinin açıklamak ve uzlaşmaya niyetli olmak önemlidir. Tedavide başarılı olmak büyük ölçüde hasta ile iyi bir işbirliği kurmaya dayanır. Açlığın fizik ve psikolojik etkilerini düzeltmek için uygun bir beden ağırlığı olması kesin olarak belirtilmelidir. Kilo onarımı hastaneye yatırılarak yapılıyorsa, hedeflenen sağlıklı kiloya ulaşana ve bunun devam etmesi sağlanana kadar, hastanede yatması gerektiği vurgulanmalı ve tedavi planı ile ilgili ayrıntılı açıklama ve tartışma yapılmalıdır. Bazı bireyler tedavi tamamlanmadan hastaneden çıkmayı talep eder, tedavi ekibi sabırla, kalmaya ikna etmeğe çalışmalıdır. Nadiren bireyin kilo kaybı, hayatı tehdit eden boyutta olabilir. Böyle bir birey hastaneye yatışa ikna edilemiyorsa, zorunlu, istem dışı yatış söz konusu olabilir. Bu bireyin hayatını kurtarmak ve uzun süreli istemli tedaviye hazırlamaya zaman kazandırmak için gerekli olabilir. Psikoterapi olarak klinik deneyimler bireysel ilişkilerin geliştirilmesine ve bireyin kimlik duygusunun, etkinliğinin artırılmasına yönelik basit destekleyici yöntemlerin yararlı olduğunu göstermektedir. Çoğu birey belirtilerinin gerçek ve önemli sorunlara geçici, yalancı çözüm olduğunu bilir. Yaşamın zorluklarına, çatışmalara karşı zayıflama yoluyla hayali bir çözümden vazgeçerek bireysel etkinlik duygusu kazanmaları ve daha olgun baş etme yolları geliştirmeleri amaçlanır. Çoğu yeme bozuklukları tedavi programlarında birçok disiplin (psikiyatri, psikoloji, beslenme uzmanlığı, endokrinoloji, iç hastalıkları, kadın doğum, ortopedi) işe karışır. Genç anoreksiya nevroza olan bireylerde ailenin tedavi programına katılmasının yararlı olduğu bildirilmiştir. Aile tedavisi aile üyelerinin hastalık hakkındaki korkularını hafifletmek açısından yararlı olur. Aile tedavisi yaklaşımı ailenin işbirliğini, karşılıklı destek ve sürekliliğini vurgular. Hastanede başarıyla tedavi edilmiş bireylerin bile %30-50’sinin 1 yıl sonra yeniden yatışı gerekmektedir. Bu nedenle hastaneye yatış sonrasındaki ayaktan tedavi nüksü önlemek ve işlevselliği geliştirmek açısından mutlaka önerilir.