Uyku sırasında yumuşak damak, dil ve boğaz kaslarının gevşemesinin ileri boyutlara ulaşabileceğini belirten uzmanlar, bu durumda negatif basıncın solunum yolunu kapatabileceği ve hastanın nefesinin durabileceği uyarısında bulunuyor.
Uzmanlar, bu sorunun çözülmesi için öncelikle kilo kontrolünün sağlanması, yatakta sırt üstü yatılmaması, çözüm elde edilememesi halinde ise diğer tedavi seçeneklerine başvurulması ve sorunun giderilmesi gerektiğini belirtiyor. Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi KBB Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikret İleri, horlamanın uyku sırasında gürültülü solunum olarak tanımlanabileceğini söyledi. Erişkinlerin yüzde 50'sinin zaman zaman, yüzde 25'inin ise sürekli horladığını; 65 yaşından sonra erkeklerin yüzde 70'inde, kadınların ise yüzde 56'sında horlama ve uyku apnesi görüldüğünü belirten İleri, burun tıkanıklığının horlamayı ve uyku apnesini alevlendirdiğini ifade etti. İleri, çocuklarda bademcik ve geniz etinin neden olduğu uyku apnesinin ”acil” ameliyat gerektirdiğini vurgulayarak, menopozda uyku apnesi ve horlamanın öncesine göre iki kat arttığını belirtti. Horlamanın ciddi bir sosyal sorun olduğunu dile getiren İleri, yaşamın neredeyse üçte birinin uykuyla geçtiğini düşünüldüğünde horlayan kişinin partneri için gecenin kabusa dönüşebildiğini söyledi. İleri, bu nedenle horlayan kişinin doktora genellikle partnerlerinin baskısı ile geldiğini ifade ederek, horlamanın özellikle erişkinlerde yaşla birlikte arttığını, erkeklerde daha fazla görülürken ileri yaşlarda kadınlarda da bu oranın erkeklere yaklaştığını belirtti.