Güneşin dost yüzünün de düşman yüzünün de olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Dermatoloji Bölümü Uzm. Dr. Oğuz Küçükçakır, önemli olanın ikisinin de farkında olarak hareket etmek olduğunu söyledi. Güneşin dost yüzünün hayati önem taşıdığını ifade eden Uzm. Dr. Oğuz Küçükçakır, "Doğada yaşayan her canlı güneşten yararlanmaktadır ve çoğumuzun bazen çok keyifli olabilen güneş banyosu deneyimi vardır. Güneşlenmekle elde ettiğimiz ılıklık, gevşeme, parlaklık ve enerji duygusu bize daha iyi olma halini sağlamaktadır.
Genel ritmimizi düzenleyen, iyi, zinde ve mutlu hissetmemizi de gün ışığının sayesinde salınımı olan bazı hormonlara borçluyuz. Kemik ve doku oluşumu, kanserden korunma, enerjik hissetmek gibi birçok konuda D vitamininin önemi biliniyor. D vitamininin en iyi kaynağı da yine güneş ışınlarıdır. Yine belirli dozda güneş ışığı almak pek çok deri hastalığını iyileştirir. Uygun dozda alınan ultraviyole ışını cildin doğal bir koruma kalkanı geliştirmesini sağlıyor" dedi. Güneş sayesinde dünyaya ulaşan enerji, elektromanyetik ışın demetlerinden oluştuğuna dikkat çeken Küçükçakır, "Bu ışınlar görülebilen ve görülemeyen (ultraviyole-UV) olarak ikiye ayrılır. Aynı zamanda UV ışınları da kendi içinde üç kısma ayrılır.
Atmosferin koruyucu kalkanı sebebiyle biz ancak UVA ve UVB'yi hissederiz. UVB güneşin daha zararlı dalga boyuna sahip ışığıdır. Deri kanserlerinden birinci derecede sorumludur. UVA, UVB'nin zararlı etkilerini artırır. Erken bronzlaşma başlıca UVA etkisiyle olur, güneşteyken deri koyulaşır ama güneşten uzaklaşınca hemen solar ve melanin miktarı artmaz, mevcut melaninde kimyasal değişiklikler olur. Geç bronzlaşma, 72 saat sonra ortaya çıkar ve daha kalıcıdır. Deride melanin artışına bağlıdır ve UVB etkisiyle olur.
Güneşin zararlı etkileri maalesef hızla ortaya çıkan ve masum olduğu düşünülen kızarıklık, kaşıntı, yanma, soyulma ve lekelerle sınırlı değildir. Güneş ışınlarına sürekli ve yanlış maruziyet, fotokontakt dermatit, polimorf ışık erupsiyonu, solar ürtiker gibi bazı cilt hastalıklarına, cilt yaşlanması gibi sorunlara ve ilerleyen yaşlarda deri kanserlerine sebep olduğu unutulmamalıdır" dedi. Güneşin zararlı etkilerinden korunmanın belki de en önemli yolunun bilinçlenmek olduğunu belirten Küçükçakır, "Zira çocukluktan itibaren bu bilinç ile büyüyen kişilerin zararlı etkilere maruz kalma ihtimali nispeten düşük olacaktır.
Öte yandan uygun kıyafet ve aksesuar seçiminin yanı sıra güneşten koruyucu ürünlerin de doğru biçimde kullanımı güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korunmada fayda sağlayacaktır.
Yapılması gerekenler genel olarak, güneşe çıkarken şapka, eldiven ve şemsiye kullanılması, UV filtreli gözlükler takılması, kıyafetlerin açıkta bıraktığı deri bölgelere güneşten koruyucu kremlerin sürülmesi, güneş kremlerini sadece yaz aylarında değil tüm yıl boyunca kullanılması, hamile ve çocukların fiziksel filtre şeklinde olan güneş koruyucuları tercih etmesi, güneş kremlerinin güneşe çıkmadan 20 dakika önce sürülmesi ve güneşe çıkınca bir daha sürülüp, en geç 3 saatte bir tekrar sürülmesi olarak sayılabilir. Yüzme ve havluyla kurulanma bu 3 saatlik süreyi kısaltmaktadır. Hiçbir güneş kremi yüzde 100 koruyamayacağı için yalancı bir emniyet duygusuna kapılıp özellikle 10: 00-16: 00 saatleri arasında güneşte fazla kalınmaması gerekmektedir" diye konuştu.