Malatya'da meme kanseri teşhisinin ardından bir göğsü alınan ve kemoterapi gören Fırat İlkokulu Müdürü Süryal Sarıbaş, öğrencileri ve meslektaşlarıyla moral buluyor.
50 yaşındaki Sarıbaş'a geçen yıl 23 Kasım'da kontrol amaçlı gittiği Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezi'nde (KETEM) ikinci evre meme kanseri teşhisi konuldu.
Teşhisin ardından moralini bozmayan Sarıbaş, Öğretmenler Günü etkinliği hazırlıkları için okula gitti. Gün içerisinde hastalığıyla ilgili işlemler yaptıran Sarıbaş, 24 Kasım'da öğretmenlerin hediyelerini dağıttı.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi'nde iki hafta sonra bir göğsü alınan Sarıbaş, kemoterapi görmeye başladı.
Kahramanmaraş merkezli ???????6 Şubat'taki depremlerin büyük yıkıma neden olduğu Malatya'da zorlu süreçte de tedavisini sürdüren Sarıbaş, okulu, öğrencileri ve meslektaşlarıyla moral buluyor.
Süryal Sarıbaş, AA muhabirine, kanserin insanın karşısına bir anda çıkabildiğini, bütün kadınların kontrol amaçlı KETEM'e gitmesi gerektiğini belirtti.
12 haftalık kemoterapi tedavisinin sürdüğünü, ışın ve hormon tedavisiyle süreçlerin devam edeceğini belirten Sarıbaş, birçok hastalıktan kendini iyi hissetmekle kurtulunabildiğini kaydetti.
"Çocuklarla, arkadaşlarımla beraber olmak, kemoterapiden daha iyi geliyor"
Sarıbaş, şöyle konuştu:
"Siz kendinizi güçlü tutarsanız süreciniz güçlü bir şekilde devam ediyor ve çalışmak lazım diye düşünüyorum. Hastalığın başından itibaren bir tek deprem döneminde sendeledim ama onun dışında çok ciddi anlamda bir kaygı yaşamadım. Hayat varsa ölüm de vardır. Onun için hayatımın hiçbir rutinini bozmadım. Evim, eşim, çocuklarım, arkadaşlarım, okulum, öğrencilerim bu süreçte aynı şekilde, daha bir gün operasyon dışında göreve gelmediğim olmadı. Bir de en önemlisi çocuklar, çocuklar bize güzel bir neşe, yaşam kaynağı veriyor. Bir tanesi diyor ki bana 'Saçların niye döküldü?' 'Biraz hastayım' dedim 'Ama böyle de güzelsin' diyor. Bunlar çok kıymetli enerjiler. Bu enerjileri kendi içimizde de taşıyabiliriz ama dışardan aldığımız enerjiler de bizi hayata bağlıyor. Bu anlamda da herhalde en iyi bağlayan da çocuklardır diye düşünüyorum. O anlamda iyi geliyorlar bana. Bu toplumdaki en güzel kesimle, grupla çalışıyorum. İlkokul grubu hem duygularını çok güzel ifade edebiliyor hem güzel seviyorlar. Temizler, saflar. Böyle grupla çalışmak tabii ki yüksek bir enerji veriyor. Bu işi severek yapıyorum. Tabii ki rapor alabilirim, izin alabilirim. Devletimiz bize böyle haklarımızı verdi. Çocuklarla, arkadaşlarımla beraber olmak bana daha iyi geliyor. Bunlar beni iyileştiriyor. Kemoterapiden daha iyi geliyor."
Normal süreçte ilk 4 kemoterapinin çok ağır olduğunu ve insanların ayağa kalkamadığını belirten Sarıbaş, "Dedim ki 'Bu bir ön yargı, bu sende aynı olmayacak. Sen bunu ayakta atlatacaksın. Sen bunu hiçbir şekilde evde kapanarak atlatmayacaksın.' Sabah okula geliyorum, gidip kemoterapi alıyorum. ya da kemoterapiden sonra okulda işim varsa tekrar okula geliyorum. Ertesi gün yine sabah işime geliyorum." dedi.
Deprem sonrası memleketini terk etmedi
Her 7 kadından birinin meme kanseri ile mücadele ettiğini ancak bu süreci eve kapanarak geçirmeye çalıştığını dile getiren Sarıbaş, buna karşılık kendisinin göreve peruk dahi takmadan geldiğini söyledi.
Hayatın kıymetinin deprem sürecinde daha iyi anlaşıldığını dile getiren Sarıbaş, şunları söyledi:
"Hayat bu kadar kıymetliyken, anlamıyken buna içeride değil, dışarıda devam etmeliyiz. Saçımızın, kaşımızın olmaması eksikliğimiz değil. Göğsümüzün olmaması bizi eksik yapmıyor. Peruğa ihtiyacım yok. Ben kaşımla, saçımla güzel değilim ki ben zaten kendi varlığımla güzelim. Kendi varlığımla bir şahsiyetim, beni kadın yapan saçım değil. Perukla bu hastalığımı kapatmaya çalışacaktım belki de ama hayır, ben bu şekilde kadın olmayı tercih ediyorum. Bizi kadın yapan ruhumuz. Bana birçok veli gelip 'Hocam böyle çok güzel, bize güç veriyorsunuz, enerji veriyorsunuz.' diyor. Depremden sonra tayin hakkı verildi ancak kabul etmedim. Bu kentin yeniden inşasında yer almak istedim, bu benim kente olan borcum."